BAYRAMDA KAN…
Ali Bayramoğlu
15 Ekim 2013 Salı 07:44
Kanlı bir bölgede yeni bir Kurban Bayramına giriyoruz. Bayram bir yanda, infalar, boğazlamalar, kitsel imhalar, mayınlar öte tarafta. Müslümanlar müslümanları katlediyor. Ve bir dini bayramı idrak ediyoruz
3 Ocak 1996 tarihli bir yazı var önümde. Yazı, Hrant Dink imzasını taşıyor. Kanı, ölümü, insanı anlatıyor… Okuyalım:
'Mesela size garip gelecek ama mayının patladığı anda, çocukların oynadığı oyunun ne olabileceğini merak ettim gün boyu. Ne oynuyorlardı dersiniz...
Gelane mi, Hablo mu, Holane mi?
Bir zamanların Silopi Ermeni Aşireti'nden olan eşim Rakel anlatır...
Silopili çocukların oynadığı oyunun adıymış Gelane... 'Dikili' demekmiş Kürtçe'de.
Sivri uzun taşları dikerlermiş yan yana sırayla. Belli mesafeden de yuvarlak bir taş yuvarlar, dikili taşları devirmeye çalışırlarmış. Bir atışta çok deviren kazanırmış.
Bowling'in taşlı versiyonu anlayacağınız...
Silopi Bowlingi.
Gece ay ışığında oynadıkları bir oyunmuş Hablo.
Çocuklar iki gruba ayrılırlar. Ebe, bir kilo ağırlığında seçilmiş bir taşı yanan ocakta ısıtır ve var gücüyle fırlatır uzaklara. Takımlar ay ışığının bahşettiği kadarıyla gözün, taşın düşmesinden yansıyan ses kadarıyla kulağın, en fazla da taşın ısısını arayan elin yordamıyla yarışırlar ve taşı bulup kaleye geri getirmeye koşuştururlar. Taşı bulup kaleye dönenleri engellemeye çalışan rakip oyuncuların şiddeti andıran el, ense, bacak hareketleri ise belki de oyunun en tatlı yanı.
Silopi Rugby'si sanki.
Bir diğer oyun ise Holane.
Bir metrelik bir sopanın ucunu baston biçiminde kıvırıp, belirledikleri bir alandaki deliğe, küçük taşları vura vura taşırlarmış Holane'de.
Bal gibi Silopi golfü işte.
'Oyun', 'Zaman' ve 'Mekân'... İnsanoğlunun uygarlık dediğimiz ortak yaratısının çok bilinmeyenli denklemini çözmeye yarayan gerçek veriler.
İnanılmaz bir berraklık taşıyorlar kendi içlerinde.
Peki, bu ortaklığın sırrı ne?
Çocuk masumluğu.
Nereye gitsem çocuk oyunlarını ararım sokaklarda.
Bir gün Prag'da, bir gün New York'ta, bir gün Şatilla'da.
Birbirinden bu kadar habersiz, birbirinin bu kadar aynı.
Bir yanda Doğu ve Batı ayrışması ve 'Medeniyetler Çatışması' denen büyük oyunlarımız ve bu oyunlarda yarattığımız mayın tarlalarımız... Diğer yanda masum çocuk oyunlarımız...
Bowling, Rugby, Golf...
Gelane, Hablo, Holane.
Büyük oyunlarımızda katloluyor çocuk oyunlarımız.
Bir yanda çocuklar oynuyor kırlarda, bayırlarda, sokak aralarında.
Bir yanda çocuklar ölüyor mayın tarlalarında.
Birliğimizle bütünlüğümüzle örtülmeye çalışılan ise aslında tekliğimiz.
Rivayete göre bir zamanlar bir arada yaşama muhabbetimiz o denli güçlüymüş ki farklılıklarımızı fıkralaştırır, birbirimizle oynaşırmışız.
Yan yana geldik mi bir Türk, bir Kürt, bir Ermeni, bir Yahudi, bir Rum, gayrı tutmayın bizi gitsin.
Farklılığı eğlenceye dönüştürmek... İnsanoğlunun uygarlaşmasının gerçek göstergesi belki de bu.
Ama sonra... Gün gelmiş, birbirimizden korkmuş, fıkralarımızı dahi anlatamaz olmuşuz.
Tek'lik adına birçok zenginliğimizi yitirdiğimiz gibi neşemizi de kaybetmişiz.
Tekrar o günlerimizi yakalayabilir miyiz?
Yakalamak için nereden başlamalıyız?'
Bugün bayram insanın çocuk olası geliyor
İyi bayramlar…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.