BAYRAM İÇİN İYİ DİLEKLER
Orhan Miroğlu
07 Kasım 2011 Pazartesi 09:23
Bu sabah, yazıya oturduğumda, gökyüzü açık ve berraktı.
Perdesi çekilmiş pencereden içeriye dolan güneşin aydınlattığı odamda, bir an için içimdeki sessizliği ve yalnızlığı dinledim, sonra da kendimi hiçbir bayram sabahına benzemeyen bir sabahın demir gibi ağır hüznü içinde buldum.
Deprem çadırlarında üşüyen insanlar.
Bir bayram daha görmeden toprağa gömülmüş gençler..
Ve hâlâ morglarda gömülmeyi bekleyen gençler..
Dağlarda ve ovalarda hız kesmeyen ölüm kovalamacası..
Hiwa ve Zerdeşt uyuyorlardı.
Canan, aşağıda, akşamdan şerbetini döktüğü ev yapımı baklavayı servise hazır hale getirmekle meşguldü.
Gece, geç vakte kadar, Bedri Ayseli’den Süryanice, Arapça ve Türkçe türküler dinledik hep beraber. Zerdeşt Bedri Ayseli’nin Türkülerine bayılıyor..
Bu yazı, kendi hüznüme ve yalnızlığıma aldırmadan yazıp bitireceğim ve iyi dileklerle başlayan bir bayram yazısı olsun istiyordum.
Sabah, bilgisayarımı açtım ve her zaman yaptığım gibi, gazetelere, köşe yazılarına bir göz attım.
Bir türlü baş edilememiş, hakkından gelinememiş sorunlardan kaynaklanan acı, kasvet ve umutsuzluk hâkimdi okuduğum haberlere ve yazılara.
Van ve Erciş Depremi, ortak bir acı ve yasa dönüşmüş halde, önemini korumaya devam ediyordu.
Kışı çadırlarda geçiren insanların üşümesini kendi sıcak odasında hisseden herkesi düşündürüyor, Şişli Belediye Başkanı, Mustafa Sarıgül’ün, depremzedelerin bahara kadar Antalya’daki otellere yerleştirilmesi şeklindeki önerisi karşılıksız kalmış görünüyordu.
Mesut Barzani’nin ‘Kürdü Kürde vurdurma’ niyetlerine sıcak bakmaması ve “Kürt sorunu silahla, operasyonla değil, barışla çözülür,” demesi, moralleri bozmuştu anlaşılan.
Kak Mesut “hadi Kandil’e sefer edelim,” dese, bu medya kimbilir ne manşetler atacaktı!
Gazetelerin yazdığına göre, Kılıçdaroğlu, hükümeti bu konuda defalarca uyardığını beyan etmiş ve şöyle demişti: “Barzani’nin olası tutumu konusunda, Sayın Başbakan’ın dikkatini çekmiştik ama o gerekeni yapmadı.”
Haberlerin büyük bir bölümü Kürt sorunu ve Van Depremi’yle ilgiliydi ki bunda şaşacak bir şey yok aslında.
Ve haberler CHP’nin Kürt meselesinde bir kez daha sınıfta kaldığını gösteriyordu.
CHP’nin hayalkırıklığı olarak gördüğü şey, bu hükümetin, Barzani’den tam da duymak istediği şeydi bence; ve Barzani’nin hadi gelin Kandil’i kuşatalım gibi bir laf etmesinin mümkün olmadığını Başbakan çok iyi biliyordu.
Mesut Barzani’nin ziyaretini de hesaba katarak, bir muhasebe yapmalı siyasi partiler.
Açılımda iyi şeyler oldu ve bizler hep o iyi şeylerin arkasında durduk.
Artuklu Üniversitesi’nde yeni açılan Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, lisansüstü eğitime geçildi.
Milli Eğitim programında sessiz sedasız ama devrim niteliğinde değişiklikler yapıldı.
Buna rağmen, Türkiye Kürt sorununda, demokratik bir zeminde durmuyor.
Demokratik zeminden uzaklaşmayı hatırlatan ve gösteren her eylem, her operasyon, açılımın üstündeki gölgeyi büyüttü, onu görünmez hale getirdi.
Oysa barışın ve demokrasinin yolunu açmak için bu hükümetin attığı adımların görünür kılınması, anlaşılması gerekir.
Gel gör ki, bir yıl daha heba edildi, yeni bir yıla iki aydan az bir zaman kalmışken, demokratik açılımdan Kazan Vadisi’ne sert bir çıkış oldu.
Bu sert çıkışın seçimlerden sonra ve AKP tarafından planlanmış bir yeni savaş stratejisi olmadığı açıktı. PKK’yle savaşmak bu hükümetin isteyeceği bir şey olamazdı.
Böyle olsa, MİT-PKK görüşmeleri olmaz, topluma rahat nefes aldıracak adımlar atılmazdı.
Kısacası, Mesut Barzani’nin kendisiyle görüşen gazetecilere söylediği gibi, askerler ölmeseydi, ne Kazan Vadisi operasyonu olurdu, ne de Kandil bombalanırdı.
“PKK’siz çözüm olmaz” noktasından, “PKK’yle savaş, ama siyasi açılımlara devam” noktasına gelindi.
TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in anayasa konusuna sarf ettiği anlamlı mesai bir yana, General Muğlalı Kışlası’nın adının değişmesi, açılımın devam edeceğini gösteriyor.
Ama şimdi, TRT Şeş ve benzeri hamlelerde olduğu gibi, “Muğlalı Kışlası’nın adını da değiştirdik, daha ne olsun,” demesin kimse..
Muğlalı Kışlası’nın adı değişti doğru, geç bile kalındı zaten.
Bu adımların atılması önemli, ama daha da önemli olan bu adımların görünür kılınması, toplum nezdinde hak ettiği ölçülerde değer biçilmesidir.
Yakın bir gelecekte, okullarda Kürtçe öğretecek öğretmen yetiştiren üniversitelere sahip bir devletin, bir yandan da, o talepler için dağa çıkmış insanları dağlarda, ovalarda imha etmesinden daha büyük bir trajedi olamaz..
Şunu artık anlamamız gerekiyor:
Kürt sorununda ne yaparsanız yapın, morglarda teşhis edilmeyi bekleyen cesetler olduğu sürece, attığınız adımların görünür ve hakiki olması, hakkaniyet ölçüsünde kabul görmesi mümkün değildir.
Hükümetin bunu daha erken bir tarihte anlaması, ama PKK liderlerinin de, Diyarbakır’da parmakların tetikten çekilmesini talep eden 700’ü aşkın sivil toplum örgütünün sesine kulak vermesi gerekir.
Herkesin bayramını bu duygu ve beklentilerle kutluyorum..
Allah hepimizi, kardeşin kardeşi vurduğu savaşlardan ve ölümlerden korusun.
Allah hepimize sadece çocukluk yıllarımızın güzel bayram anılarını ve annelerimizin pişirdiği yemekleri anlatacak bayram günleri, bayram yazıları nasip etsin..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.