BAYRAK, TOPRAK, POLİTİKA
Ahmet Altan-
18 Kasım 2012 Pazar 08:20
Ocaktaki seçimlere hazırlanan İsrail Başbakanı’nın, savaşı ve milliyetçiliği insan kanı üzerinden besleyip bunu oya tahvil etme hesaplarıyla açtığı “cehennemin kapılarında” gene insanlar ölüyor.
“Toprağı ve bayrağı” en kutsal değerler olarak yüceltip, insanı en değersiz “malzeme” olarak harcamayı politikanın temel taşı olarak kabul eden Ortadoğu siyaseti şimdi de insanları Başbakan Netanyahu’nun koltuğu için öldürecek.
Netanyahu, “ben seçimleri kazanmak için şiddeti ve gerginliği arttırıyorum” demeyecek elbette, bu hesabını “vatanperver” nutukların arkasına saklayacak.
İsrail “sağcıları” onu alkışlayacak.
Gazze’de bin bir çile içinde yaşayan Filistinliler kurban edilecek.
Masum İsrailliler Netanyahu seçim kazanabilsin diye ölecek.
Daha şimdiden iki taraftan da küçük çocuklar bombalar ve füzelerle öldürüldü.
Ölen Filistinli ve İsrailli çocukların isimlerini biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz.
Daha önce ölen küçük çocukların isimlerini biliyor musunuz?
Bilmiyorsunuz.
Kimse bilmiyor.
Nedir bu Filistin topraklarının tarihçesi diye şöyle bir baktım.
Üç bin yıldır o topraklarda savaş ve ölüm var.
Yahudiler, Filistinliler, Mısırlılar, Asurlular, Babilliler, Persler, Romalılar, Osmanlılar o topraklarda savaşıp durmuşlar.
Üç bin yıl önce o bölgede savaşan bazı krallıkların adını ise bugün tarihçilerden başka kimse bilmiyor.
Bırakın savaşlarda ölenleri, o insanların “uğruna öldüğü” bayrakları, devletleri bile hatırlayan yok.
Onları ölüme gönderirken kralları, vezirleri, kumandanları Allah bilir ne nutuklar attılar, nasıl “memleketlerinin, topraklarının, bayraklarının” kutsallığından söz ettiler, sanki insanlık devam ettikçe krallıkları da devam edecekmiş gibi insanları ölüme gönderdiler.
Sonra herkes öldü.
Devletler kayboldu.
Bayrakların izi bile kalmadı.
Üç bin yıl sonra da bugünkü bayrakları, devletleri kimse hatırlamaz.
Her kuşak kendini “sonsuz” sanarak geçer bu yeryüzünden.
Sonsuz hiç bir şey yoktur.
Hiçbir devlet, hiçbir millet sonsuz değildir ama insanları ölüme göndermek için öyle kandırırlar.
Gene de o zamanlarda yaşayanların bir “mazereti” vardı, yaşayabilmek için toprağa ihtiyacı bulunuyordu herkesin, toprak olmadığında aç kalıyordun, bu, savaşların başlangıç noktasıydı, sonra krallar “insanlarını doyurmak” için değil kendi iktidarlarını ve servetlerini arttırabilmek için “toprağın” kutsallığını kullandılar.
Şimdi toprak kutsal değil.
Zengin olmak için toprağa ihtiyaç yok.
Bizim İstanbul’dan bile küçük olan Lichtenstein da, “minicik” İsviçre de “kocaman” Türkiye’den kat be kat zengin.
Artık zenginliği “insanlar” yaratıyor, topraklar değil ama Ortadoğu henüz bu gerçekten çok uzak.
Bölgenin en gelişmiş ülkesi olan İsrail’de bile “insan değerlidir” diyen İsrailliler değil, “toprak değerlidir” diyen İsrailliler iktidarda.
Yedi sekiz yıl kadar önce İsrail-Ürdün sınırında Filistinli yazarlarla İsrailli yazarların birlikte katıldığı bir toplantı yapılmıştı; dünyanın her yanından yazarları, yayıncıları, editörleri davet ederken beni de davet etmişlerdi.
Onlara, “insanlar burada bayrakları için savaşıp ölüyor ama bayraklara taptıkça huzur bulamayacaksınız” demiştim.
“Bayraklar geçici ve önemsizdir” deyip, Osmanlının torunu olmanın içimize yerleşen o gizli kibriyle bir örnek vermiştim.
“Yüz yıl önce burada benim dedemler ve dedemlerin bayrakları vardı, o bayraklar için öldüler, bugün ne dedemlerin uğruna savaştığı devlet var, ne de o bayraklar. On yıla kalmadan tarihten silinecek bir imparatorluk için öldüler, o imparatorluğun ve bayrağının en önemli değer olduğuna inandılar. Osmanlı bitti ama savaş sürdü. İnsanın bayraktan, topraktan önemli olduğunu kavramadıkça burada savaş bitmez.”
İnsanın her şeyden daha değerli olduğunu kabul etmedikçe, insanları kendi çıkarları için ölüme sürecek birileri de olacaktır hep.
Ortadoğu’nun her ırktan, her dinden, her mezhepten zavallı çocukları, birilerinin çıkarı, iktidarı, serveti için savaşa sürülecektir.
En son yetmiş yıl önce Avrupalılar da çocuklarını savaşlarda helak ettiler ama derslerini son savaştan sonra öğrendiler, bir daha kendi aralarında savaşmamak için önlemler aldılar.
Ortadoğu, bu peygamberler diyarı, dersini henüz öğrenemedi.
İnsanın önemini kavrayamadı.
Biz de dâhiliz buna.
Biz de hâlâ “insanın” topaktan ve bayraktan daha değerli olduğunu keşfedemedik.
“Toprak ve bayrak” önemliyse, siyaset de önemlidir ve Ortadoğu’daki herhangi bir memlekette yaklaşan bir seçim varsa, o ülkenin siyasileri o seçimi kazanabilmek için insanları ölüme sürmekte bir an bile tereddüt etmez.
Sır, “insan her şeyden değerlidir” sözünde gizli.
Ama Ortadoğu’da yaşayanlar bu sözü öğrenmesin diye bu bölgenin bütün devletleri ve siyasileri elbirliği ediyor, birbirlerine bağırdıklarına bakmayın, onların hepsi aynı “koltuğa” tapıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.