23 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır17°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

BAŞÖRTÜSÜ GÜNDEMİNE ÇIRA OLMAK... YA DA OLMAMAK

Fatma Barbarosoğlu

13 Ekim 2010 Çarşamba 18:56

I-

Birinci başörtüsü açılımından önce (MHP ve AK Parti'nin başörtüsü dayanışması) başörtülüler devlet ile karşı karşıya idi. Birinci başörtü açılımıyla beraber medyada onlarca tartışma yapıldı. Bunların arasında üniversitelerde başörtülü öğrenciler ile başı açıkları karşı karşıya getiren Kanal D'yi ve hastanede başörtülü doktorlar var diye ard arda haber yapan Show tv'yi bilhassa anmak gerek.

Ne diyordum...Birinci başörtüsü açılımından evvel başörtülüler ile devletin şedit yasakları karşı karşıya idi.Ortada kuyu var yandan geç açılımıyla beraber başörtülüler başı açık bazı kadınlar ile karşı karşı kaldı.Yüzlerce taciz hikayesi yaşandı bu dönemde.

İkinci başörtüsü açılımında ( bu defa ortak CHP) üniversite hocaları ile başörtülülerin karşı karşıya geleceği bir sürece girdik.

Siyasi partiler hiç dokunmasa her şey daha kolay yoluna girecekken çözmek için düğüme el atanlar bir düğüm daha ilave ederek seçim öncesi kendini güncelliyor. Onlar kendini güncellerken medya ortaya kocaman bir başörtüsü gündemi ateşi yakıyor.

Ekranlarda başörtülü konuk ağırlama mevsimi törenle açılmış oluyor.

Aynı kanalın değişik programları dâhil olmak üzere başörtülüler tek tek arınıyor. Gündeme çıra olur musunuz?

Efendim bendeniz gündeme çıra olmam. Hele hele başörtüsü gündemi üzerine, ekranda başörtüsü üzerine konuşmam. Son konuşmamı NTV'de Oğuz Haksever'in sunduğu programda ve onun akabinde TRT'te Enine Boyuna programında yapmıştım. Her iki program hakkında da onlarca haber yapıldı yüzlerce yorum yazıldı. İşte o zaman başörtüsü konusunda konuşmaya SON dedim. NOKTA. İmaj Ve Takva'yı, Şov ve Mahrem'i yazdım. Nazife Şişman ile birlikte Kamusal Alanda Başörtülüler'i yayınladık. Başörtüsü hakkındaki görüşlerim baki. Merak edenler okuyabilir.

Köpürtülen gündemlerde yokum. Son on gündür günde en az dört kanala neden başörtüsü hakkında konuşmayacağımı, en az iki gazeteye neden başörtüsü hakkında görüş vermeyeceğimi ince ince anlatmaktan yoruldum. Bitkin düştüm. Bazıları nazik bir şekilde empati kurarak dinledi cümlelerimi. Bazıları "iyi ya işte gelin bunları bizim ekranımızda anlatın" diyerek bastırdıkça bastırdı. "Siz çıkmayacaksınız da kim çıkacak diye" üst perdeden azarlamaya niyetlenenler bile oldu.

Başörtüsünün seçim öncesi gündemlerinde yokum. Ama görmek, görünmek, erkek modernleşmesinin ikircikli yapısı gibi konularda benim gündemim uygun olduğunda konuşmaya varım. Benim gündemim ne zaman uygun oluyor? Kitabımı çıkardığım zaman.

II

Yayın yönetmeniz Yusuf Ziya Cömert'ten izin istedim. Ben yazarların izin istemesine çok sıcak bakmıyorum. Tatile gidiyorum diye izin olur mu? İnsan tatilde de yazar dedi.

Evet dedim; yazar, her zaman ve zeminde yazar. Tatilde de yazar. Hatta esas tatilde yazar.

Evet dedi Yusuf Ziya istenilen iznin artık geçersiz olduğunu kabul ederek.

Ama dedim.

Ahmet Altan roman yazacağı zaman iki yıl ara verdi. Altı ay, on iki ay izin kullanan bütün yazarları sıraladım. Ben bir ay istiyorum dedim. Romanımın son okumalarını kesintisiz bir ruh hali içinde yapabilmek için.

Tamam, o zaman dedi Yusuf Ziya Bey. Madem kitap için.

Kitap ne diye merak edeceksiniz. Roman.

Ne hakkında diyeceksiniz. Muhafazakâr erkeklerin hayat karşısındaki duruşları ve duramayışları hakkında.

Yani bendeniz kadın modernleşmesini erkekler üzerinden okumaya ve yazmaya devam ediyorum.

Endişe buyurmayın. Yayınlanınca haber veririm. İlk yaptığım okuyucu söyleşilerini bile aktarırım.

Gül yüzünüz gülsün.

Biz iyi oldukça her şey ve dahi herkes iyi olacak.

Şimdilik bir ay kadar bana müsaade.

Hayırla görüşelim inşallah.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.