BAŞKA AÇIDAN SURİYE’YE MÜDAHALE…
Hüseyin Gülerce
28 Ağustos 2013 Çarşamba 07:34
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, Esed’in kimyasal silah kullandığını açıklaması, Suriye’ye bir askerî müdahale için düğmeye basıldığını anlatıyor. Suriye’de üç yıldır yüz bin kişi hayatını kaybetti.
Bu kadar can kaybı ABD ve müttefiklerini harekete geçirmedi. Nihayet, kimyasal silahın bebek ve çocuk katliamıyla ilgili fotoğraf ve görüntüleri, insanlığın vicdanını harekete geçirdi diye mi düşünmeliyiz bilemiyorum. Çünkü süper güçlerin yönetici koltuklarında vicdan var mı onu da bilemiyorum.
Önce temel bir insani çelişkiyi görüyoruz. Bir aile ferdi olarak, bir anne bir baba olarak o insanların şefkati, merhameti var. Ama aynı insanlar, zalim bir devletin yönetici koltuğunda oturunca, canavarlardan daha canavar olabiliyor? Sadece 2. Dünya Savaşı’nda ölen elli milyon insanın, Japonya’da iki büyük şehrin merkezine bebek, çocuk, kadın, ihtiyar demeden atılan atom bombalarının hâlâ devam eden dehşetini ve acılarını hatırlamak yeter. İnsan, tarif edilemez bir canavar. Kendi evladına şefkat duyan insanın, başka çocuklara, bebeklere, masumlara karşı insani hiçbir his duymaması, insan kalabilen herkesi utandırır… Yüz bin kişinin ölümüne seyirci kalıp şimdi askeri bir müdahaleyi masaya yatırmak, nihayet vicdanlar harekete geçti diye izah edilebilir mi? Yoksa Esed kimyasal silah kullanmaya zorlandı ve düğmeye mi basıldı? Bu müdahalenin arkasından ne gelecek? Türkiye bir tuzağın içine çekilir mi?
Ne olursa olsun, daha fazla masum kanı akmaması için bir müdahalenin yapılmasından başka çare yok. Daha ne kadar masum bebek yüzlerin, o kıvrılmış bedenlerin anlattığı acılara dayanabilirdik? Evet, acıdır, bir zalimin zulmünden kurtulmak için başka zalimlerin müdahalesinden medet umuyoruz. Bunu utanılacak bir şeymiş gibi ifade etmek doğru değil. Acizsiniz, şu an için yapacağınız bir şey yok ve Allah’a yalvarıyorsunuz: Rabb’im zalimler karşısında bize yardım et… O yardım sizin elinizle olamayacağına göre, Allah’ın vasıta ettiğine itiraz mı edeceksiniz? Evet, bugün Mısır’da, Suriye’de elimizden maddî hiçbir şey gelmiyor. Hatta Suriye üzerinden içinize mezhep çatışması yangını sokulmak isteniyorsa, hadiseler karşısında çarnaçar bakıp kalmışsak, neye sığınacağız? “Dua müminin silâhıdır” hakikatine sarılmaktan başka çaremiz var mı? O çırpınarak ölüme giden yavruların cansız bedenleri de duaydı. O fiilî dualar karşılıksız kalmazdı, kalmayacaktır.
Allah’ın bir sünneti, kanunu da, birbirine zulmedenlerin başına, zalimleri musallat etmesidir. “İşte biz, işledikleri günahlardan ötürü, zalimlerden kimini kimine musallat ederiz.” (Enam Sûresi/ayet 129) Hadis olarak rivayet edilen, mana bakımından da Kur’ân’ın rûhuna muvafık olan bir sözde şöyle buyruluyor: “Zalim, yeryüzünde Allah’ın adaletidir. Allah onunla (başkalarından) intikam alır. Sonra (döner), ondan da intikamını alır.” (Keşfu’l-Hafâ, 2-64)
Allah’ın intikamından kurtulmak isteniyorsa zulümden vazgeçilsin. Süper güçler de vazgeçsin. Herkes vazgeçsin. Fert olarak başta müminler biz, kimseye zulmetmeyelim. Birbirimize zulmetmeyelim. Kardeşlerimizle uğraşmayalım. Türk-Kürt, Sünni-Alevi ayrımları belaya davettir. Kimse kimseyi küçümsemesin, ötekileştirmesin, horlamasın, incitmesin. Farklı yaşam tarzlarından dolayı birbirimize kinlenmeyelim. Herkes, herkesin konumuna saygılı olsun.
Birbirimize zulmetmeyelim. Başımıza gelenleri zalimlerden değil, kendi elimizle işlediklerimizden bilelim...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber