21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

BAŞBAKANIMIZ MUTLU OLUNCA...

Fatma Barbarosoğlu

27 Eylül 2010 Pazartesi 16:29

Biz kime benzeriz neden böyleyiz şikâyetleri her an karşımıza çıkar. Nasıl olduğumuzu görmek için geçen hafta kristal ayna hükmünde.

Çünkü bütün hafta boyunca gündemimize oturtulan meselelerin ortak paydası "mekan krizi" idi.

Cemil İpekçi'nin Kasımiye Medresesi'nde defile programlaması Mardin STK'larını harekete geçirdi.

Ardından Tophane –Bogazkesen 'de bir galeri açılışına yapılan biber gazlı taşlı ve sopalı saldırı; enjekte edilen "hormonal dikkat" ile "zaten bu yobazlar" söylemi ile Sivas katliamına kadar götürülerek üzerine onlarca haber yapıldı.

Bütün bu "dikkatler", gençlerin şiddete meyyal olmasından dolayı mı gündemimize giriyor?

Hayır!

İşte zurnanın zırt dediği yer burası.

Başka bir mekanda, aynı eylemi yapan gençler haber bile olmaz iken; Tophane'de olanlar, Teşvikiye ve Taksim'e komşuluğu üzerinden kıyamet vesilesi sayılıyorsa burada bir sorun var demektir.

E diyeceksiniz ki bizim pekçok vilayetimiz Bürüksel ve Paris'in hava durumu ile birlikte yer almaya başladı haber bültenlerinde.

Evet maalesef, haber değeri "haberi hazırlayanların hayatlarına olan mesafe üzerinden anlam kazanıyor.

Demokrasimizin emekleyen bebek yaşını bir türlü geçememesi; kanunlardan medet uman, ama mesele bizim bireysel davranışlarımıza dayanınca içimizdeki "herşeyin en iyisine ben ve benim sınıfım layık" diyen diktatörü devreye sokuşumuzdan kaynaklanmıyor mu?

Halk böyle. Siyasiler nasıl peki?

Kültür Bakanımız çatışmalı "karşılaşma mekanını" ziyaret etti.

"Mekanda" eski sakinleri değil, yeni sahipleri tutan bir konuşma yaptı.

Ertuğrul Günay'ın konuşması tuhaf bir şekilde bendenize Mary Douglas'ın "Kir yanlış yere konumlanmış maddedir" tanımını hatırlattı.

Kültür Bakanı Ertugrul Günay'ın "hissi" tespitlerinde, tam da "bir yanlış yere konumlanmış mahalleli tespiti yok muydu?

"Kimse kasabalı yaşam şeklini dayatamaz."

Mekan krizi ile devam eden haftanın son konuşması, medya yöneticileri ile Dolmabahçe'de buluşan Başbakan'dan geldi. Hayırcıları da evetçileri de vatan sevgisi paydasında bütünleyen Recep Tayyip Erdoğan, "mutlu bir Başbakan olarak" konuştu.

Başbakanımız'ın mutluluğu, ekonomi ve dış politikanın olumlu ataklarından beslendi hafta boyunca.

Merkez medya "galeri baskınını" bana yakın öyleyse çok büyük, çok önemli, haber değeri çok yüksek heyacanı ile sündürüp uzatırken, gerçek başarıyı parantez içinde tuttu. Geçen haftanın en önemli olayı esasında

İsrail'in Mavi Marmara baskınını soruşturan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu raporuydu.

Raporun medyada gerektiği gibi değerlendirilmediği konusunu Hürriyet'ten Oktay Ekşi'nin satırları üzerinden okuyalım:

BİZİM medya anlaşılan pek önemsemedi. O nedenle olacak, Birleşmiş Milletler Teşkilatı İnsan Hakları Konseyi'nin "Mavi Marmara" olayını incelemekle görevlendirdiği 3 kişilik "kanıt toplama" (fact-finding) kurulunun raporuna birkaç haber, birkaç yazı dışında fazla yüz veren olmadı. Neyse ki Ankara'dan memnuniyeti haberi geldi.

Hepsi bu...

İlginçtir, aleyhimizde iki satır çıksa kıyameti koparıyoruz. Üstelik uluslararası metinlerde en kolay şey, Türkiye veya Türkler aleyhine yazılmış görüş bulmaktır.

Oysa taa Karayip denizindeki Trinidad ve Tobago isimli iki adadan oluşan devlette yüksek dereceli yargıç ve savcı olarak görev yapmış emekli bir hukukçu; emekli bir İngiliz hukukçusu ve bir de Malezyalı bir Kadın Hakları savunucusu hanımdan oluşan bu kurul, 31 Mayıs 2010 gecesi İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı hakkında öyle bir rapor yayınladı ki, dirhemini yiyen dağa çıkar.

Anımsayacaksınız aynı konuyla ilgili olarak hem İsrail hem de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban-ki Moon birer komisyon kurdular ama her ikisi de çalışmalarını bitirmedi.

Şimdi elimizde olayı inceleyen "tarafsız" bir kurulun raporu var. Rapor yukarıda dediğimiz gibi çok ağır ifadeler içeriyor.

Sayın Başbakanımız'a bir sorum var.

Eğer evet oylarının oranı %58 değil de %42 çıkmış olsa idi.

Ekonomiden büyüme haberleri gelmemiş olsa idi.

BM'nin raporu bu kadar tarafsız olmasa idi.

Siz yine bu kadar kuşatıcı/mutlu olur muydunuz?

Empati kurmaya buradan başlamak gerekiyor belki de.

Danimarkalı filozof diyor ya hani "Mutsuzun dünyası mutlunun dünyasından başkadır".

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.