22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara13°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

BAŞBAKAN'DAN KRİZ ANALİZİ VE YENİ DÖNEM İMASI...

Ali Bayramoğlu

05 Ocak 2014 Pazar 09:46

Başbakan'ın gazetecilerle Dolmabahçe buluşması önemli yönler taşıyordu.

Genel görüntü olarak Başbakan krizle ilgili kamuoyu karşısında aldığı tutumu gazeteciler önünde de tekrarladı.

Ancak bu genel çerçevede yeni bilgiler ve kritik ayrıntılar eksik değildi.

Gözlemlerimizi bir kaç madde halinde açıklayalım.

1.Cemaat meselesi:

Başbakan yaşanan krizi Ak Parti'nin yolsuzluklar ve El Kaide örgütüyle (temiz bir işadamı olarak tanımladığı Yasin El Kadı'yla oğlunun ve kendisinin tanışıklığı üzerinden) ilişkilendirilmesini hedefleyen, bu yoldan yürüyen bir darbe girişimi olduğunu belirtiyordu. Cemaati, daha doğrusu cemaatin üst yönetimini açık bir dille ve taşeron imasıyla bu krizin sorumlusu ilan ediyor ve tüm çıplaklığıyla karşısına alıyordu.

Nitekim Fethullah Gülen'den geldiği anlaşılan imzalı 'bir pazarlık' mektubu bilgisi de bu açıklamalarının tam ortasına oturuyordu.

Cemaat meselinde iki noktanın altını özellikle çizdi.

Siyasi nokta:

Cemaatle ilgili devlette bir sürek avı değil ama yeniden bir yapılanma olacağını, yasamanın bu konuda gerekli tedbirleri alacağını ifade ederken, 'istedikleri an her şeyi yapılabilirler, bu salonda bulunan herkesi alabilirler…' vurgusuyla yargıyı cemaat tarafından ele geçirilmiş devlet kurumlarının başına koyuyordu. 'Bu sürecin en olumlu yanı, devlet içinde yapılanan örgütün, örgüt hiyerarşisi üzerinden cemaatin neler yaptığı milletin görmesidir' sözleriyle paralel devlet ve cemaat arasında bağlantıyı tüm açıklığıyla ilan ediyordu.

'Bu çapta bir karşı hamle bekliyor muydunuz' sorusuna, 'bunu beklemiyordum, seçimlere doğru daha farklı şeyler yaparlar diyordum' yanıtı verirken, bir başka soruyu 'saldırı dershanelerin karşı süreci, çünkü para kaynakları kesilecek' cevabıyla karşılıyordu.

28 Şubat davasının savsaklanmasını, MİT'in Hatay'daki Türkmenlere giden kamyona müdahale edilmesini paralel devletin müdahalesi olarak ele alıyordu Başbakan. İşi Mavi Marmara ve Oslo sürecine kadar götürüyordu.

Sosyolojik nokta:

Başbakan cemaatin kendilerini ilahiyat tartışmaları üzerinden sıkıştırmaya çalıştığını, kendisinin de bu noktada yanıt vermesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyordu. 'Kula değil, Allah'a biat ederiz' diyerek bir farkın altını çiziyor, bu sözlerin tüm cemaat mensuplarına ulaşması gerektiğini vurguluyor ve ekliyordu: 'İnsanlar herşeylerini paralel bir yapıya veriyorlarsa, bunu söylemek, uyarmak lazım…'

2. Yolsuzluk meselesi:

Toplantıda bir kez daha, tüm sorulara, eleştirilere ve zorlamalara rağmen Başbakan'ın krizdeki 'yolsuzluk boyutu'nu tartışmaya, açmaya, didiklemeye kapalı olduğu ortaya çıktı. İlk soruyu soran ben oldum, bu konuyu da gündeme getirdim. Daha sonra pek çok gazeteci bu meseleye değindi, kanaatlerini ve adım atıp atmayacağını sordu. Başbakan '17 Aralık sonrası Halk Bankası'nın BDDK tarafından denetlendiğini ve temiz çıktığını' açıklaması dışında, yolsuzluğu bir 'tezgah olma'nın dışında gördüğüne dair hiç bir söz sarfetmedi. Örneğin Halk Bankası Genel Müdürü'nün evinde para olmasını yanlış bulduğunu ancak kişisel bir yolsuzluk olacağını sanmadığını dahi ifade etti.

Anlaşılıyor ki, Başbakan bu konuda vereceği en küçük tavizin ya da içe dönük eleştiri ve sorgulamanın bu krizde ve seçimlere doğru aleyhine olacağını düşünüyor.

Nitekim 'yolsuzluk iddialarının yarattığı algı meselesi, örselenme, hasar' dile getirilince, hasar tespiti yapmaya çalıştıklarını, ancak olumsuz algı konusunda bu kaanatte olmadığını, meydanlarda böyle bir eğilim görmediğini, AK Parti'nin yolsuzluklarla anılamayacağını ve 30 Mart seçimlerinin bunun kanıtlayacağını ifade etti.

Belli ki, Başbakan ya yolsuzluk iddialarının içi boş olduğunu düşünüyor ya da bunları partisi dışında kişisel takım ilişkiler içinde ele alıyor. Ve her an hissediliyor ki, onun için en önemli nokta ve hedef 30 Mart yerel yönetim seçimleri.

3. Balyoz, Ergenekon, Avcı ya da Yeniden Yargılanma:

Adliye ve emniyetteki cemaat dokusuyla bağlantılandırılan Ergenekon, Balyoz, Hanefi Avcı, Şık, Şener gibi davalarla ilgili yargısal yeni durum ya da yargılanmanın yenilenmesi fikrine açıktı Başbakan. Yalçın Akdoğan'ın 'orduya kumpas kuruldu' sözlerini savunuyor, hatta bu sözlerin Genelkurmay'ın önünü açtığını söylüyordu.

Bu, toplantıda ortaya çıkan en önemli yeniliklerden biriydi.

Nitekim Adalet Bakanı üzerine çalıştıkları bir paket olduğunu, bunun önümüzdeki günlerde gündeme geleceğini ve adli süreci bitmiş davalarla ilgili kimi imkanlar verebileceğini belirtiyordu.

Bu tür düzenlemenin nasıl ve hangi çapta olacağı, hukuki tashihin hangi boyutlarda yapılacağı, 2008'den 2013'e 5 yıllık dönemin nasıl ele alınacağı muhtemelen önümüzdeki günlerin en önemli meselelerinden birisi olacaktır.

Son söz: Dikkat çekici olan Başbakan'ın kendisine güveni, paralel yapılanmanın tüm derinliğine rağmen, bu krizin bir süre sonra biteceği, milli irade, devlet, siyasetin örselenmediğinin seçimlerde kanıtlanacağı inancıydı.

4 Ocak Dolmabahçe toplantısından kalanlar bunlar…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.