23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

BAŞBAKAN TANIMLADI: BARIŞ SÜRECİ VE KÜRT SORUNUNDA MİLAT…

Ali Bayramoğlu

16 Ocak 2013 Çarşamba 03:00

Başbakan 'görüşmeler' demiyor, 'terörle mücadele' diyor, başbakan 'yeni toplumsal sözleşme' demiyor, 'silahların terki' diyor…

Varsın desin…

Böyle dönemlerde, tanımları somut adımlar verir. Sözler ise hamleleri mümkün, toplum nezdinde meşru kılacak bir işlev görür.

Başbakan Tayyip Erdoğan dün Kürt meselesine, açılan yeni döneme ilişkin çarpıcı bir konuşma ve çağrı yaptı.

Konuşmasının özünü yeni olan, pek çok açıdan bir 'yeniyi simgeleyen' şu sözler oluşturuyordu:

'Şiddet ve terör bu ülkeye acıdan, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmemiştir. İnanın tek bir gayemiz var. O da annelerin gözyaşını dindirmektir. Meşru çizgide kalarak, hangi yöntemle olursa olsun, biz, bu gözyaşını mutlaka dindirmek istiyoruz. Onun için Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi diyoruz. Bu milli birliğin içinde her etnik unsur var. Kardeşlikten daha güzel ne olabilir. Temkinliyiz, dikkatliyiz ama umutluyuz. Bu süreçte gerçekten yapıcı rol almak isteyenler varsa; kim olursa olsun hepsine sesleniyorum. Hangi siyasi düşüncede olursa olsun hepsine söylüyorum. Tüm STK'lara, tüm medya gruplarına sesleniyorum; sağduyulu, sabırlı ve sorumlu şekilde davranmaları şarttır.

Bu süreç şehitlerimizin ruhunu, şehit ailelerimizin hissiyatını, milletimizin değerlerini asla ve asla zedelemeyecek. 75 milyondan bir ricam var; lütfen hiç kimse kara propaganda bulutlarının etkisi altında kalmasın. İftira, itham ve yalanlara hiç kimse kulak asmasın.

Aklıselim vatandaşlarımız bu oyuna gelmeyecektir. Hep birlikte bu oyun bozulacaktır. Başlattığımız barış süreci dinamitlenmek isteniyor.'

Böyle bir dönemde, kamuoyunda yapılan böyle bir konuşma Türkiye'nin gerçek anlamda yeni bir döneme girmeye hazırlandığının, bu istikametteki siyasi kararlığının bir ifadesidir.

Bir adım daha gidelim:

Türk kamuoyunun hassasiyetlerine dikkatli, açılan sayfayı barış süreci olarak tanımlayan, her aktörü sorumlu davranmaya ve sorumluluk almaya davet eden, kamuoyu önünde siyasi cesaret ve kararlılıkla risk ve sorumluluk alan, bu konuşma, pek çok açıdan tarihidir.

En önemli yönü, AK Parti'nin Kürt meselesine yaklaşımında 'ciddi bir eksen değişiminin' açık olarak ifade edilmesidir.

Siyasi iktidarın Kürt meselesini, Kürtlere kulak vermeden genel bir demokratikleşme ve siyasi hizmet dizisi üzerinden halletme arayışı bir yönüyle sona ermiştir. Bunun yanına AK Parti'nin düne kadar kabul edilmez gördüğü, hatta Kürt siyasi hareketini dikkate alma ve muhatap alma unsurları eklenmiştir.

Dün altını çizdiğimiz Öcalan'ın ve devletin bakış açıları arasındaki mesafenin kapanmasının Türk ayağı, siyasi iktidar ayağı böyle karşımıza çıkıyor.

Bu, son derece önemli bir gelişmedir.

Başbakanın 2005 Ankara'da ve Diyarbakır'daki yaptığı konuşmalarla başlayan bir süreç, deneyimlerle, deneyimlerin getirdiği derslerle son derece kritik bir noktaya ilerliyor.

Ancak kabul etmek gerekir ki, bu konuda verilecek büyük sınav sadece siyasi iktidarın sınavı değildir.

Aynı zamanda kamuoyunun, siyasi partilerin, özellikle kullanacağı dil, oluşturacağı havayla basının sınavıdır.

Bu sınav özellikle Kürt aktörlerin sınavıdır.

Bu sınav parçalı Kürt siyasi alanın barış istikametinde bütünleşmesinin de bir yoludur. Bu sürece dahil olmak isteyen BDP gibi partiler için bir kapıdır bu sınav…

Çarşamba ve Parşembe günleri bu açıdan önemlidir.

Bu sınavı ve takip edenleri aşarsak yol açık görünüyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.