21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

BAŞBAKAN ERDOĞAN’A AÇIK MEKTUP

Rahmetullah Karakaya

01 Aralık 2011 Perşembe 22:01

YARGIYA “RECEP AKDAĞ NEŞTERİ” GEREK
59 dairelik bir sitenin genel kurulunun usulsüz yapıldığı, belediyeye usulsüz bağışta bulunulduğu gerekçesiyle Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açılan iptal davası, dört yıl sürdü. Beş hakim eskiten dava dosyası, bilirkişi için Ankara’ya gitti. Davada, usulsüzlük yaptıkları iddia edilenler aklanırken, davacı, mahkeme masrafları ile avukat parasını ödemeye mahkum edildi..

Sayın Başbakanım,

Eylül ayında, Libya ziyaretinizden dönüşte, “Canla başla hizmet etmeye çalışırken, bir yandan da bürokratik oligarşi ile mücadele etmek zorunda kaldığınızı” belirttiniz.

Yerden göğe kadar haklısınız...

Ben de, 2007’den beri, yargıda karşılaştığım, bu tezinizi güçlendirici iki örnek vermek istiyorum.

Takdiri de yüksek makamınıza ve okurlara bırakıyorum.

Malumunuz, günümüzde artık çok daireli apartmanlarda ve sitelerde yaşamak zorundayız...

Buralar, Kat Mülkiyeti Kanunu ve yönetim planına göre, her yıl yapılan kat malikleri genel kurullarında seçilen yönetim kurullarınca idare ediliyor.

Anlaşmazlık halinde ise sulh hukuk mahkemeleri yetkili kılınmış, kanun koyucu tarafından...

GENEL KURUL NASIL YAPILIR?

Müsaadenizle, önce bir yasal genel kurulun nasıl yapıldığını tarif edeyim, sonra örneklerime geçeyim.

Bir blokta veya sitede, toplantı tarihi ve gündemi, bilanço, denetçi raporu, faaliyet raporu, işletme projesi ile birlikte, bir hafta önce ellerinde olacak şekilde kat maliklerine imza karşılığı veya taahhütlü mektupla ulaştırılır.

Bu nedenle “Teslim Tesellüm Belgesi” düzenlenir.

Toplantılarda, asil üyeler veya vekilleri oy kullanma hakkına sahiptir.

Bunun için tüm kat maliklerini belirten “Hazirun Listesi” asiller ve vekiller tarafından imzalanır.

Genel kurulda, sadece gündemdeki maddeler görüşülüp karara bağlanır.

Veya acil ihtiyaç durumunda, toplantıya katılanların üçte birinin yazılı başvurusu halinde yeni gündem maddesi belirlenebilir.

Genel kurulun yapılmasında asıl amaç da, bir yılda toplanan paranın hesabının görülmesidir.

Bunun aksine yapılan genel kurullar üsulsüzdür, alınan kararların bir geçerliliği yoktur.

USULSÜZ GENEL KURUL DAVASI, DÖRT YIL SÜRDÜ

1999’dan beri Mayıs- Ekim aylarını, kızımın sağlık sorunları nedeniyle Bodrum’da geçiriyorum.

59 dairelik sitemizde, usulsüz genel kurul ve belediyeye gündem dışı yapılan bağış nedeniyle 31 Temmuz 2007 tarihinde, Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dava açtım.

Haksızlığa karşı, hukuksuzluğa tahammülsüz “Gazeteci refleksi”mle açtığım dava, tam dört yıl sürdü.

Bu sürede beş hakim değişti. Dosya, bilirkişi için 2009 sonunda Ankara’ya gitti. Mart 20ll’de döndü.

22 Temmuz 2011’de de aleyhime karara bağlandı...

Gerekçeli kararda, “Bilirkişinin raporuna göre, dosyada yasaya aykırı bir delil bulunmamaktadır” deniyor.

Bundan, hakimin kendi kanaatinin olmadığı sonucu çıkmaz mı?

Veya dosyayı incelemediği, bilirkişiye sırtını dayadığı anlamı akla gelmez mi?

Dosyayı 19 Eylül 2011’de temyiz ettim...

En az bir yıl da orada sürünecek.

Büyük ihtimalle de aynen onaylanıp iade edilecek...

Çünkü halen Danıştay’da görevli bir dostum, üzülerek, “Ağır iş yükü nedeniyle gerek Yargıtay’da, gerekse Danıştay’da, istisnalar dışında genellikle dosyalar aynen geldikleri gibi onaylanıyor” demişti açık yüreklilikle.

Bir, hadi olmadı ikinci duruşmada bitmesi gereken bu dava nedeniyle çektiğim acı ve uğradığım maddi kayıp, yanıma kar kalsın...

Ama lütfen, bu dosyayı bir uzmanına incelletirip aksaklıkların giderilmesi için gerekli emri verir misiniz?

Ben yargıya güvenip ağzımın payını ziyadesiyle aldım, bari başkasının canı yanmasın.

2007/ 836 Esas numaralı bu dosya, yargı reformu yapmak isteyenlere ibret olacak bir örnektir çünkü.

DAHA HAZİN BİR KARAR

İstanbul’da ise 324 haneli Yenilevent Basın Sitesi’nde oturuyorum.

Burada da site yönetimi, 2007 yılında, genel kurul kararı olmadan, bir önceki dönem 49 bin liraya mal olan güvenlik işini, 120 bin liraya bir firmaya ihale ediyor.

Kat malikleri olarak, durumu ancak Şubat 2008’da yapılan genel kurulda öğrendik.

Bu kez de, İstanbul 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne “usulsüz genel kurul ve usulsüz ihalenin iptali gerekçesiyle” dava açtım.

2008/ 486 Esas sayılı bu dosya da bilirkişiye gitti ve üçüncü duruşmada talebim, bir ay içinde başvuruda bulunmadığım gerekçesiyle reddedildi.

Oysa genel kurul, tamamen yasaya aykırıydı, ihale usulsüzdü.

Çünkü yasal duyuru usulüne uygun yapılmamıştı. Yani teslim tesellüm belgesi yoktu.

324 kat malikini gösterir hazirun listesi hazır bulundurulmamıştı.

Toplantıya katılanların, rastgele imzaladığı liste baştan sonra yanlıştı.

Katılımcıların önemli kısmı kat maliki olmadığı halde, vekaletsiz oy kullanmıştı.

İşin en feci tarafı da, yönetim kuruluna seçilen iki kişi de, kat maliki değildi.

Biri hazirun listesini bile imzalamadan, yönetim kuruluna seçilmişti.

KAT MALİKİ OLMAYAN İKİ YÖNETİCİ AKLANDI

Ne gariptir, mahkeme, tapu dairesinde davacı olarak benim kat maliki olup olmadığımı soruyor. ..

Ama kat maliki olmayan iki yöneticinin durumuna ise göz yumuyor.

Gündemde, güvenliğin ihalesi konusunda tek harf yok. Kafalarına göre bu işi de bir güzel halletmişler.

Denetçiler derseniz, onlar da ya kat maliki değil ya da seçildiği görevden bihaber...

Davayı açarken ve sonrasında verdiğim tüm dilekçelerimde bu eksikliklere hep dikkat çektim...

Fakat sayın hakim, sadece bilirkişiyi baz aldı.

Bu durumda, hakimin dosyayı okuduğundan nasıl emin olabilirim, lütfen söyler misiniz?

Sonuçta, tüm eksiklere rağmen dava reddedildi.

Usulsüzlük yapanlar, emniyeti suiistimal ederek kat maliki olmadığı halde yönetici seçilenler bir kalemde aklandı.

“Güya yasayı savunan” davacı olan ben de, mahkeme masrafları yanında bir de karşı tarafın yasal avukat bedelini ödemeye mahkum edildim.

Tabii ki davamızı, Sayın Başkanının, 6 Ekim’deki “Adli Yıl” açılışında, her dosyaya ancak 3 dakika ayırabildiklerini itiraf eden Yargıtay’a gönderdik.

Sonuç değişmedi ve karar 10 Ekim 2010’da aynen onaylandı.

Mahkemede, tek hakim ile alınan kararın altında, Yargıtay l8. Dairesi’nin beş üyesinin tapu gibi imzaları yer alıyor bu kez...

Yasaya uygun tek maddesi olmayan usulsüz genel kurul, usulsüz ihale ve varılan acı sonuç!..

Yasaya saygılı bir vatandaş olarak, yargıdaki bu göz yaşartıcı manzara karşısında, mutluluktan zona oldum.

Yargıtay l8. Hukuk Dairesi Başkanı’na, dosyada mevcut eksikleri teker teker belirten bir dilekçe yazarak, “en içten başarı dileklerimi” ilettim...

VATANDAŞIN ŞİKAYETLERİ CİDDİYE ALINMIYOR

Sayın Başbakanım, bunları niçin size yazmak zorunda kaldığım sorusunu gelince...

Sayın Adalet Bakanı’na, hem bakan olarak hem HSYK Başkanı olarak dilekçeler yazdım, bu örnek dosyaların incelenip önlem alınması için.

Verilen cevaplar, tamamen “Topu taca atma” mahiyetinde...

Yaptığım tüm yazışmaları, verilen yanıtlarla birlikte istendiğinde takdim etmeye hazırım.

Sonuç olarak, beş yıllık süreçte gözlemlediğim, Kat Mülkiyeti Kanunu ile ilgili davalar, yargıda ciddiye alınmıyor...

Angarya gibi görülüyor...Olabilir...

Oysa toplumun büyük kesimini ilgilendiren bir konudur bu...

Toplu yaşamak zorunda olduğumuza göre, bu konuda yargının süratli ve adil olması, inanın ki yapılacak Anayasa’dan daha önemlidir...Daha aciliyete sahiptir.

En basit bir idari dava dosyasının yıllarca sürünmesi, bilirkişinin yalan yanlış raporuna dayanarak karara bağlanması, yargı için de bir kara lekedir.

Usulsüzlük yapanın, yaptırım şöyle dursun bir kalemde aklanması, yasayı savunanın cezalandırılması, kabul edilir bir durum değil.

GENEL KURULDA ZABITAYA YETKİ

Hukukçu değilim ama 40 yıldır dernekçilik, sendikacılık, kooperatifçilik , blok ve site yöneticiliği, denetciliği yapmış biri olarak, uygulamanın içindeyim.

Son beş yıldır karşılaştıklarım, yargıya güvenimi tabana vurdu.

Oysa adil bir yargı erkinin, toplumun temel taşı olduğuna imanımı hep korudum.

Hatırı sayılır bir nüfusu ilgilendiren bu konuda ya acil reform yapılsın veya bu görev “Belediye Zabıtası”na verilsin...

Evet, süratli işlem için “Belediye Zabıtası” diyorum...

Çünkü şikayet halinde, anında müdahaleyi ancak onlar yapabilir.

Zabıtanın, fazla bürokrasiye boğulmadan, elindeki yasal şablona göre genel kurul yapılmamışsa önce ikaz edeceği, sonra da ceza keseceği bir uygulama...

Ya da tıpkı sağlık alanında olduğu gibi, “yargıda da Sayın Recep Akdağ gibi neşterini inançla, azimle kullanacak” bir bakana özlem duyuyorum...

Sağlık ve başarı dileğiyle saygılarımı sunarım...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.