BAŞBAKAN DAVUTOĞLU MU, ERDOĞAN MI?
Mehmet Altan
06 Nisan 2016 Çarşamba 03:25
Kan revan içinde kalan Türkiye, insanlarını büyük dramlarla kaybetmeye devam ediyor.
Erdoğan çok soğukkanlı bir biçimde insanlarımızın ölümlerini istatistiki oranlarla değerlendiriyor, söylediği her rakamın ardında ‘öldürülmüş' bir insan olduğunu unutarak konuşuyor.
O böyle konuşurken Türkiye her gün artarak kanıyor, çocuklarını yok edip duruyor.
Bu kan ve gözyaşından Türk usulü başkanlık çıkarmak gibi çok ahlaksızca siyasi hesaplar peşinde koşulsa da, her gün onlarca insanını kaybetmeye başlayan ülkede bu acı taşınamaz bir hal almış durumda…
Kör şiddet ülkeyi her gün biraz daha fazla kanatarak felç ediyor.
***
Peki, bu dehşet daha ne kadar ve nereye kadar sürecek?
Türkiye'nin kendi kendini imha etmesine kadar mı?
Sorunun acilen çözülmesi, kanın durdurulması gerekmiyor mu?
Çözümü kim bulacak, nasıl bulacak?
***
Tüm toplumu ‘kör kuyularda merdivensiz bırakan' dehşet ortamının çaresizliği içinde dolaşırken dün şöyle bir habere rastladım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ‘2013 Mayıs'ına dönülürse, o zamanki gibi PKK tüm silahlı unsurları Türkiye dışına çıkarıp ülke içinde tek bir silahlı unsur kalmazsa, her şey konuşulabilir' açıklamasına yanıt verdi.
Müzakere ve çözüm gibi yöntemlerin geride kaldığını belirten Erdoğan, ‘müzakere edilecek de görüşülecek de bir konu yok' dedi.
Erdoğan'ın konuşması şöyle: Terör örgütü yöneticileri ve onların güdümünde hareket edenler zaman zaman müzakere, görüşme, çözüm gibi laflar ediyorlar. Ortada müzakere edilecek de görüşülecek de bir konu yoktur. Bunun böyle bilinmesi lazım. Silahlarıyla, roketleriyle, canlı bombalarıyla, bombalı araçlarıyla güvenlik güçlerimizi ve vatandaşlarımızı hedef alan teröristlerin önünde iki yol vardır. Ya teslim olup adaletin haklarında verecekleri karara razı olacaklar ya da kıstırıldıkları deliklerde birer birer etkisiz hale getirilecektir. Başka çareleri yok. Türkiye'nin önünde artık üçüncü yol kalmamıştır.”
***
Anayasa'nın 112'nci maddesine göre ülkeyi Başbakan'ın ve Bakanlar Kurulu'nun yönetmesi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı'nın katiyetle böyle bir görev ve yetkisi yok.
Hatta Anayasa'nın 105'inci maddesine göre ‘Cumhurbaşkanının, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur.'
Ama gel gör ki Erdoğan sürekli Başbakan'ın anayasal konumuna tecavüz etmekte…
Başbakanlığa bu kadar meraklı biri neden Cumhurbaşkanı olur?
Madem oldu, niye anayasayı sürekli zorlayarak ortalarda kendini Başbakan sanarak dolanıp durur?
***
Merak ediyorum, Türkiye toplumu, devlet, devlet kurumları, yargı, siyaset kurumu, yasama, AKP, Davutoğlu, Bakanlar Kurulu bu yasa dışı durumdan çok sıkılmadı mı?
***
Soru şu:
Şayet başbakan Davutoğlu ise anayasal görev ve yetkilerine ne zaman sahip çıkacak?
Şayet gerçekten Başbakan değil ise niye Başbakan'mış gibi görünmek istiyor?
Kimin Başbakan olduğunu bile belirleyemeyen bir iktidar, ülkenin en ürkütücü sorununu çözebilir mi?
Üstelik kandan, gözyaşından, çocuklarımızı yok etmekten siyasal rant çıkarmaya uğraşan, HDP'yi baraj altında bırakıp, MHP oylarını çalarak kanserli bir hücreye dönen siyasal ihtirasını dindirmeye çalışan bir strateji böylesine gemi azıya almışken…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.