24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir5°C
  • Berlin5°C

BARIŞ SAĞANAĞI

Ahmet Altan-

17 Ekim 2009 Cumartesi 07:10

Atatürk ne demişti?

“Yurtta sulh, cihanda sulh.”

Türkiye ne yapmıştı?

Yurtta savaş, cihanda savaş.”

Burası kanlı, kaotik ve komik bir ülke.

Her yana “ulu önder” dediğimiz Mustafa Kemal’in “barışı” öven laflarını yazıp, seksen yılı herkesi “düşman” ilan ederek yaşamamız zaten buranın nasıl garip bir ülke olduğunu göstermeye yetiyor.

Üstelik en “Atatürkçü” partiler en “savaşçı” olanları.

Doğrusu şu günlerde Baykal’la Bahçeli’nin yerinde olmak istemezdim.

Vatan sevgisinin” tek işaretinin herkesle “düşman” olmak olduğuna inanan bu iki yaşlı insanın herhalde başı dönmüştür.

Ardı ardına “barış açılımları” yaşıyoruz.

Muhalefet hangi barışa karşı çıkacağını şaşırdı.

Kürt barışına karşı çıkarlarken Ermenilerle barıştık, ona “hayır” derlerken Suriye ile kapıları açtık, Suriye işine “olmaz böyle şey” derlerken Irak’la “iki kapı” açmaya karar verdik, onlar buna “hayır” demeye vakit bulamadan Dışişleri Bakanı “Rusya ile bakanların katılacağı büyük bir görüşme” yapacağımızı açıkladı.

Sadece “karşı çıkmayı” bilen muhalefet, her barış girişimine “hayır” derken o kadar çok gelişmeye “hayır” demek zorunda kalmaya başladı ki siyaset eğlenceli bir mizah dizisine döndü.

Hangi birine karşı çıkacaklar?

Ve her barış girişimine karşı çıkmayı insanlara nasıl anlatacaklar?

Bu ülkenin tek çıkarının “içeride ve dışarıda” herkesle savaşmak olduğuna halkı nasıl ikna edecekler?

Üstelik daha sırada Yunanistan var.

Karşılıklı olarak askerî manevraları iptal ediyoruz.

Yakında bir “Yunanistan” açılımı da gündeme girerse hiç şaşmam.

Sanırım muhalefeti memnun edebilecek tek gelişmeyi “İsrail’le” yaşıyoruz.

Bu “barış sağanağı” içinde yalnızca İsrail’le ipleri geriyoruz.

Aslında bu, “barış “ politikası içinde garip bir çelişki olarak beliriyor.

Niye Türkiye büyük bir barış taarruzuna girişmişken İsrail’le ipleri geriyor?

Bütün “barış girişimlerinin” dünyadan kuvvetli bir destek aldığını düşünürseniz, böyle bir dönemde İsrail’le gerginlik daha anlaşılmaz görünüyor.

Bu gerginlik sadece “Gazze” ile açıklanabilecek bir iş gibi gelmiyor bana.

Biz, “insanların acılarına” o kadar duyarlı bir ülke olsak kendi ülkemizdeki acılara da aynı “merhameti” gösterirdik.

Öyleyse ne?

Belki yanılıyorum ama bana öyle geliyor ki İsrail’in fazlasıyla savaşçı ve “şahin” iktidarına dünya, Türkiye üzerinden mesaj gönderiyor.

Obama iktidarının ve Avrupa’nın, İsrail hükümetinin “sertliğine” tepkisi Türkiye tarafından dile getiriliyor.

Üstelik ortada “Gazze” gibi haklı bir neden bulunuyor ve Türkiye bu haklı nedeni kullanıyor.

İsrail politikası, Türkiye’nin Ortadoğu’daki imajını da güçlendiriyor.

Dünyanın “barış” istediği bir çağda İsrail hükümeti de “hayatın tek gerçeğinin savaş” olmadığını görmek mecburiyetinde.

İsrail’i dışlayarak süren bu doludizgin barış atağına ayak uydurmakta herkes biraz zorlanıyor.

DTP, henüz aynı güçte bir “barış” cevabıyla çıkamadı ortaya.

Buna karşılık Apo, bir çağrı yaparak “güneydeki, Mahmur kampındaki, Avrupa’daki Kürtlerin bir bölümünü” Türkiye’ye çağırdı.

Çağrının “muhataplarının kimliği” biraz belirsiz bırakılmış da olsa Apo’nun bu “barış sürecini” iyi algıladığı ve bu sürece Kürt tarafından bir “dostluk” eylemiyle cevap vermeyi tercih ettiği anlaşılıyor.

Herhalde yakında bir Kürt “barış grubu” Türkiye’ye giriş yapacak.

Barışın ilk fiili uygulamasının ne olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Ben, bu “ilk adımın” eve dönüşün yolunu da açabileceğinden çok umutluyum.

Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin dünyayla uyum içinde yürüdüğünü gösteriyor.

Barış isteyenlerin yanı sıra “barışa biraz mesafeli” bakan Atatürkçüler de sevinmeli çünkü “yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışı bugün bütün dünyanın şiarı haline geliyor.

Tek sorun, Atatürk’ün sözlerine “Atatürkçü politikacıların” ayak uydurmakta zorlanması.

Hayat biraz şakacıdır.

Eğer onu anlamamakta direnir, onun değişimine uyum sağlamakta gecikirseniz sizi gülünçleştirir.

Sonunda en Atatürkçüler, Atatürk’le çelişmeye başlarlar.

Güzel ve eğlenceli günler yaşıyoruz.

Baykal’la Bahçeli adına üzülebilirsiniz ama çocuklarınız adına sevinmelisiniz bence.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.