BAHÇELİ HDP’Yİ GÖRMEMİŞTİ, ERDOĞAN DA KILIÇDAROĞLU’NU GÖRMEYECEK
Hakan Aksay
10 Nisan 2016 Pazar 12:54
Uzayıp giden saçma sapan tartışmalar sırasında en çok hoşuma giden Davutoğlu’nun bir cümlesi oldu:
“Namus meselesi.”
Başbakan, “Aileden sorumlu bakan da zaten birilerinin önüne yatmış” sözleri için CHP lideri Kılıçdaroğlu’na demediğini bırakmadı. Mesela:
“Bu konuşmasından sonra ben onu adam sınıfından da saymıyorum, adam müsveddesi demeyi bile kendisine çok görüyorum.”
Meğer bütün bunlar yetmemiş.
Bir ara “Hürriyet’in Usta Yazarı”na “Az bile söyledim” dedikten sonra eklemiş:
“Bir bakanımızı da savunamayacak mıyız? Ona az bile söyledim. Namus meselesi.”
Cem Karaca’nın gür sesiyle 70’li yıllardan günümüze doğru yankılanan bir şarkı aklıma geldi:
“Namus belası”...
Bir an gözlerimi kapadım ve Başbakan’ın “himayesi altındaki bayan bakan”ı korumak adına, ona “dil uzatan” (hem de nasıl; bir“bayan”a yönelik konuşurken ulu orta “yatmak” fiilini kullanarak!) Kılıçdaroğlu’nu racon gereği bıçakladıktan sonra düştüğü mapus damlarında, elinde tespih sallayarak kederli bir şeyler mırıldandığını canlandırdım:
“Ağam kurban beyim kurban hallarımı eyledim.
Ne bir eksik ne bir fazla, hepsi tamam söyledim.
Kır kalemi, kes cezamı, yaşamayı neyleyim.
Namus belasına gardaş, verdiğimiz can bizim.”
* * *
Malum, bizde her şeyin en doğrusunu Cumhurbaşkanı Erdoğanbilir ve her konuda son sözü o söyler.
O da Kılıçdaroğlu’na epeyce verip veriştirdikten sonra şöyle dedi:
“Kılıçdaroğlu'nun cezai ehliyeti yoktur. Siyasetin konusu olmakta çıkmış, tıbbın konusu haline gelmiştir. Bizim için artık ana muhalefetin genel başkanlık koltuğu boştur!”
Hoppala!
Anladık, ilk iki cümle CHP liderine “deli, akılsız” demenin orta düzeyde yaratıcı bir anlatımı.
Peki, sonuncusu ne demek oluyor?
Böylelikle Erdoğan, CHP’nin genel başkanlık koltuğunu mu boşaltıyor?
Var mı öyle bir şey?
“Yasama bizde, yürütme bizde, yargı bizde” diyen neşeli AKP’lilerin buna “medya bizde” ekini de yapabileceklerinin söylendiğini duydum.
Ama “CHP genel başkanlık koltuğu da bizde” diyebilecekleri doğrusu aklıma gelmemişti.
Benim haberim olmadan Çankaya’daki Dışişleri konutunda yeni bir “Erdoğan-Baykal görüşmesi” falan mı oldu yoksa?
Koltuğu nasıl boş görürsünüz?
Koltukta oturanı eleştirebilirsiniz, ama onu görmemek!..
Varken yok saymak!..
Hokus pokus! Est corpus tutus talontus, vade celerita jubes!
Sema Ramazanoğlu’na yan bakan Kılıçdaroğlu! Yok ol, yok ol, yok ol!
...
Ne oldu? Kılıçdaroğlu buharlaştı mı?
Yoo!.. Demek ki var olan birileri ve bir şeyler, sen onu yok saydığında ortadan kaybolmuyor!
Yakın tarihimizin en önemli derslerinden biridir: 7 Haziran’dan sonra MHP lideri Bahçeli HDP’yi “flu gördü” ve “yok saydı”.
Sonuçta sahip olduğu milletvekili sayısı yarıya düştü. Kendisi de – Erdoğan ona son bir can simidi atmazsa – emekliliğe yaklaşmış görünüyor.
* * *
Devekuşu, kuş türünün en büyük temsilcisi sayılsa da fazla ciddiye alınmaz. Çünkü kuşların en önemli yeteneği bakımından sınıfta kalmıştır: Uçamaz!
Devekuşuna yönelik en yaygın dalga geçme şekli, onun kafasını kuma gömdüğü söylentisiyle ilişkilidir.
Hoşuna gitmeyen ya da korktuğun bir şey mi var? Görme! Yok say!
Bunu oturduğun yerden yaptığına inandıracak siyasi tecrübeye sahip değilsen, kafanı kuma göm!
Ancak biz “devekuşu” benzetmesini sadece siyasiler için kullanırsak yeterince adaletli davranmış olmayız.
Son dönemde neredeyse bütün toplum kafasını kuma gömme ustası oldu. En ciddi sorunları bile rahatlıkla görmezlikten gelebiliyor.
En tepeden burun direklerini kıracak kadar güçlü yolsuzluk kokuları yükseliyor, tapeler kulaklarda çınlıyor, kutular, saatler,“Orospu ile memurun parasını peşin vereceksin” küstahlığı...
Sonuç?
“Valla duymadık. Duysak da anlamadık. Anlasak da umursamadık.”
Biri “gavat” diye bağırıyor, öteki “milletin a.... koyacağım” diyor.
Biz?
“Efendim? Tam olarak şey edemedim de...”
Ekonomi baş aşağı giderken bin küsur odalı masalsı bir saray yapılıyor Sultanımız’a.
“Pardon, ne demiştiniz? Kafam kumun içindeydi de...”
“400 milletvekili verin, güzellikle hallolsun” diyorlar. Olmayınca... Aylardır binlerce insan ölüyor, koca koca şehirler, mahalleler bombalanıyor.
“Şimdi ben pek bilmiyorum tabii. Herkes başka bir şey diyor da... Teröristler de kötü şahıslar haliyle.”
Sonra çocuklarımızın tecavüze uğradığı ortaya çıkıyor. Rezilliğin yaşandığı kurumu savunmak için “Bir kereden bir şey olmaz”deniyor.
“Yapanlar AKP’li miymiş? Sakın dış güçlerin oyunu olmasın? Ben tam olarak göremedim böyle fena şeyleri de...”
Cennet gibi bir vatanımız var. Denizler, nehirler, ovalar, ormanlar, dağlar, çiçekler, meyveler, sebzeler... Yaşamak ve mutlu olmak için her şey...
Ama biz bütün bunları göremiyoruz ve çok mutsuzuz.
Kafasını kuma gömen devekuşu uçamıyor.
Kafasını kuma gömen insan ise düşünemiyor.
Biri uçamasa da kendini kuştan sayıyor.
Öteki düşünemese de insan olduğunu sanıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.