21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU; ESAS SÜREÇ DAHA YENİ BAŞLIYOR

Bayram Bozyel

29 Eylül 2017 Cuma 15:48

7 Haziran 2017 tarihinde tarihi netleştirilip hazırlıklarına başlanan Kürdistan bağımsızlık referandumu 25 Eylül’de görece sorunsuz, demokratik ve barışçıl bir biçimde gerçekleşti.

Birinci Körfez Savaşı’nın ardından, Kürdistan’ın özgürlüğünün ilk temel adımı niteliğindeki 19 Mayıs 1992 parlamento seçimi gibi, Kürdistan’ın bağımsızlığına giden 25 Eylül referandumunu da yerinde gözlemlemek ve bu tarihi ana tanıklık etmekten eşsiz bir duygu yaşadığımı belirtmek isterim.

25 Eylül referandumuna giden süreç

Uzun bir zamandır gündemde bulunan ve 2014’te İŞİD’in Kürdistan’a saldırmasıyla ertelenen Bağımsızlık referandumunun, 7 Haziran 2017 tarihinde Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani ve Kürdistan’daki 16 siyasi partinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda 25 Eylül’de yapılması kararlaştırıldı. Goran ve Komel dışında Kürdistan’daki bütün siyasi parti ve çevrelerin katılımıyla böyle bir kararın alınması referandum sürecinin meşruiyeti bakımından önemli bir faktör oldu.

Arından birçok koldan yoğun ve zorlu görüşmeler maratonu başladı.

Referandum tarihinin belirlenmesinin ardından oluşturulan Referandum Yüksek Komisyonu bağımsızlık referandumunun teknik altyapısı için gerekli hazırlıklara başladı.

Bir başka heyet ise Bağdat nezdinde son ana kadar diyalog mekanizmasını işleterek görüşmelerde bulundu.  

Hewlêr’de bulunan yabancı ülkelerin misyonlarıyla yapılan bir toplantıda bağımsızlık referandumunun gerekçeleri muhataplara detaylı bir biçimde paylaşıldı.

Bu arada ABD, Rusya ve diğer ilgili devletlerle diplomatik kanallar kesintisiz bir biçimde işledi.

Bu süreçte çözülmesi gereken bir sorun da Goran ve Komel’i sürece katmak ve bağımsızlık referandumunun meclisten geçirilmesini sağlamaktı. Bu yönlü çabalar geç de olsa sonuç verdi. Son anda da olsa parlamento açıldı ve referandum kararı parlamentonun onayından geçirilerek bağımsızlık referandumuna ilişkin meşruiyet tartışmaları ortadan kaldırıldı.

Barzani’nin hakkını teslim etmek

Mesud Barzani’nin Kürt halkının özgürlük mücadelesinde oynadığı tayin edici rol tartışılmaz.  Sayın Barzani söz konusu liderlik vasfını 25 Eylül referandum sürecinde bir kez daha ortaya koydu. İçerde ve dışarda onca zorlukla neredeyse tek başına mücadele ederek, büyük bir ustalık ve sağduyu ile 25 Eylül bağımsızlık referandumunun kotarılmasında belirleyici bir rol oynadı. Başta ABD olmak üzere küresel güçlerin referandumunun ertelenmesi yönündeki tazyiklerine karalılıkla direndi, referandumun ertelenmesi için gösterilen gerekçelerin hepsini tek tek etkisiz hale getirdi, bütün karşı tezleri akılcı ve ikna edici tezlerle yanıtladı. Son ana kadar tahriklere karşı soğukkanlı davrandı, bütün aktörlerle diyalog kapılarını açık tutmaya çalıştı. Mesud Barzani aynı yaklaşımını, kucaklayıcı ve ulusal liderlik vasfını içerde de gösterdi. Onun izlediği bu ulusal yaklaşım ve bütünleştirici tutum karşısında Goran ve Komel referandum akşamı tavırlarını değiştirerek bağımsızlık referandumuna destek vermek zorunda kaldılar.

25 Eylül Kürtlerin ulusal bayramı

Günler öncesinden başlayan coşku ve heyecan 25 Eylül’de doruğa ulaştı. 25 Eylül referandumu tam bir ulusal bayram ve karnaval havasında geçti.  Kürdistan halkı bütün çoğulcu ve renkli yapısıyla 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu için sandık başlarına giderek evet yönünde oy kullandı. Kerkük’te olası provokasyonlara ilişkin duyulan kaygıların hiç birisi yaşanmadı. Referandumda hemen hemen hiçbir olay gerçekleşmedi, oy işlemi tamamen demokratik, barışçıl bir ortamda ve şeffaf bir biçimde gerçekleşti. Dünyadan gelen yüzlerce gözlemci heyet referandumun tartışılmaz ve güçlü meşruiyetine tanıklık ettiler. Referanduma katılım % 72 düzeyinde oldu ki bu dünyadaki ortalamaların çok üstündeydi. Öte yandan Kürdistan halkı % 93 oranında bağımsızlığa evet diyerek bütün dünyaya geleceği ile ilgili net ve güçlü bir irade ortaya koydu.

Bağımsızlık süreci esas şimdi başlıyor

25 Eylül’de yapılan referandum ile tarihi bir eşik aşıldı, Kürdistan’ın bağımsızlığı için esas süreç yeni başlıyor. Bu sürecin referandum sürecinden daha zor, çetrefil ve sancılı geçeceğini söylemek mümkün.

Uluslararası toplumun; ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerin şimdilik yaptıkları şey, toz dumanın dinmesini ve referandum sonuçlarının hazmedilmesi için bir süre daha beklemek.

25 Eylül referandumunu engellemek için büyük çaba sarf eden Irak ve İran rejimleri ile bir süredir referandum karşıtlığının dozunu artıran Türkiye ise 25 Eylül’den sonra Kürdistan karşıtı bir “kutsal “ittifak” kurma arayışına girmiş bulunuyorlar.

Bütün hukuksal ve meşru dayanaklarını yitirmiş Bağdat rejimi, Kürdistan Hava Sahası’nı uluslararası trafiğe kapatarak ilk adımı attı. Ardından da Başbakan Abadi’ye Kürdistan’a askeri sefere çıkması için yetki verildi.  Türkiye de benzer bir Kürdistan karşıtı paranoyaya kapılmış durumda. MHP’nin aklına teslim olmuş, şoven ve militarist rüzgâra yelken açmış AK Parti hükümeti Kürdistan’a karşı tehdit ve şantaj dilini her geçen gün yükseltiyor.  İran’ın ise pusuda beklediği ve duruma göre Kürdistanı boğmak için sinsice bir politika izlediğine kuşku yok.

İlgili devletlerin söz konusu Kürdistan karşıtlığı, aslında Kürdistan’ın bağımsızlık referandumunun ne kadar yerinde ve zorunlu olduğunu bir kez daha ortaya seriyor. Kürt halkını yüzyıldır ezip süren, Kürdistanı bir yangın yerine dönüştüren ilgili devletlerin gelinen aşamada Kürt halkının özgürlüğünü engellemesi artık mümkün değil. Sınır kapılarını kapatarak Kürt halkını dize getirmeyi düşünmek, ekonomik ve siyasi ablukayla Kürdistanı teslim almayı öngörmek her türlü ahlaki ve insani ilkeden uzak bir yaklaşımdır. Yüzyıldır her türlü jenoside, toplu sürgün ve açlığa karşı ayakta kalmış bir halkı günümüzün dünyasında açlıkla terbiye etmeye kalkışmak kendine demokratik ve hukuk devleti diyen bir ülkenin tutumu olamaz.

Kürt halkı korku duvarını aşmıştır. Kürdistan Bölgesi 26 yıllık bir defacto devlet deneyimine sahiptir. Bu 26 yıllık sürecin önemli bir bölümü (1991-2003) yoğun ekonomik ve siyasi ambargolar altında geçmiştir. Kürdistan Bölgesi, Ortadoğu’da insan hakları, demokratik standartlar, kadın hakları, farklı etnik ve dini azınlıklara saygı, laik ve demokratik bir yaşam bakımından örnek bir model ortaya koymuştur. Kürdistan halkı geçen dönemde İŞİD’e karşı verdiği mücadele ve bu alanda verdiği bedellerle bütün insanlık için büyük fedakarlıklarda bulunmuştur.

Bu yönleriyle Kürdistan Bölgesi geçen dönemde bölgede barış, istikrar ve demokratik değerlerin inşası bakımından örnek bir model oldu. Bu açıdan bakıldığında geçen dönemde olduğu gibi gelecekte de bağımsız bir Kürdistan’ın herhangi bir tehdit oluşturması söz konusu değil.

Korkunun ecele faydası

Gelinen aşamada yapılması gereken şey Kürdistan halkının bağımsızlık iradesine saygı göstermektir. Başta Bağdat yönetimi olmak üzere komşu devletler bağımsızlık sürecine yardımcı olmalı, bu sürecin doğasından kaynaklanan sınır, su ve petrol paylaşımı gibi konuları KBY ile oturup diyaloğ ile çözmelidirler.

Söz konusu devletlerin, Türkiye ve İran’ın korkusu bağımsız Kürdistan’ın kendi Kürt meselesini azdırmaksa, buna ilişkin kulaklara pelesenk Türk atasözünü hatırlatmakta yarar var; korkunun ecele faydası yoktur. Çözüm Kürdistan’ı tehdit etmekten değil, kendi içlerindeki Kürt meselesini eşitlik ve hakkaniyetli bir biçimde çözmekten geçer.

Bu arada Türkiye, İran ve Bağdat’ın mevcut Kürdistan karşıtı politikasının bir olumlu diğeri olumsuz iki muhtemel sonucundan söz edilebilir. Birincisi söz konusu tehdit ve abluka ile cezalandırma yaklaşımı bağımsızlık sürecini engellemek yerine bu süreci daha da hızlandırabilir. Diyalog ve barışçıl çözüm imkanlarının tükendiğini gören Kürdistan Bölgesi Yönetimi, bağımsızlık ilanını daha öne alabilir..

İkincisi, söz konusu olumsuz yaklaşım, örneğin Türkiye’deki Kürt meselesine olumsuz etkide bulunarak halklar arası kutuplaşma ve kopuşu artırabilir.

Bunun ise hiç kimseye bir yararı olmaz.

Konuya devam edeceğim…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.