25 Nisan 2024
  • İstanbul23°C
  • Diyarbakır29°C
  • Ankara28°C
  • İzmir24°C
  • Berlin11°C

BAĞDADİ OPERASYONUNUN PAYLAŞILAMAYAN PAYESİ

Bayram Bozyel

30 Ekim 2019 Çarşamba 15:32

ABD başkanı Trump, 27 Ekim 2019 tarihinde IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin İdlib’de ABD özel kuvvetlerinin gerçekleştirdiği bir operasyonla öldürüldüğünü açıkladı. Turmp, açıklamasında bu operasyona verdikleri istihbarat desteğinden dolayı Türkiye, Suriye, SDG, Irak ve Rusya’ya teşekkür etmeyi de unutmadı.

Elbette Bağdadi gibi kanlı bir örgüt liderinin yok edilmesi büyük bir haber değeri taşır ve bu operasyondaki başarının en büyük payesi ABD başkanı Trump’a aittir.

Bu arada Bağdadi operasyonunda ikincil aktörlerin rollerine ilişkin yaşanan tartışmalar, daha temel sorunların ele alınmasının önüne geçmiş durumda. Özellikle Türk devlet erkanının bu olaydan pay kapma konusunda gösterdiği performans dikkat çekicidir. Türkiye’nin IŞİD’e karşı verdiği mücadele ve bu konuda kaydedilen başarılar anlatıla anlatıla bitirilememektedir. SDG yetkililerinin Bağdadi operasyonuna sunduklarını iddia ettikleri destek ve bu operasyonda ABD ile yaptıkları işbirliği yönündeki açıklamaları ise bu tarafta haset ve hazımsızlık krizlerine yol açmaktadır.

Öte yandan günlerdir gündemin ilk sırasında yerini koruyan Bağdadi operasyonu, yol açtığı ilgi ve yankıya gerçekten değer bir olay mıdır? Bu soruya aynı anda hem evet hem de hayır cevabını vermek mümkün.

Evet, çünkü IŞİD insanlığın görüp yaşadığı en kanlı ve vahşi örgüt. IŞİD şiddet, dehşet ve korku faktörlerini aynı anda kullanan ve bu konuda hiçbir ahlaki ve dini kaygı duymayan benzersiz bir ölüm aygıtı. Dahası kendisinden başka herkesi yok etmeyi hedefleyen insanlık düşmanı bir yapı.

IŞİD’in zaten bütün dünyayı karşısına almasının nedeni de onun bu ölümcül tümörü andıran niteliğinden ileri geliyor. Bu çerçevede IŞİD’e vurulan her darbe bölge ve insanlık bakımından hayırlı bir gelişmedir. Onun bir numaralı lideri Bağdadi’nin yok edilmesi bu vahşi örgütün çökertilmesi bakımından son derece önemlidir.

Hayır, çünkü IŞİD dar anlamda bir örgüt değildir. IŞİD esas olarak çağ dışı sapkın bir anlayıştır ve bu anlayış sadece IŞİD’ten ibaret değil. El Kaide, El Nusra, HTŞ ve SMO gibi köktendinci hareketlerin IŞİD’ten anlayış olarak temel bir farkı yoktur. Aralarındaki tek fark doz meselesidir ve aralarında büyük bir geçişkenlik olduğu unutulmamalıdır. Durum buyken sorunu IŞİD’e ve lideri Bağdadi’nin öldürülmesine indirgemek ağaçlardan ormanı görmemek gibi bir sonuca yol açar.

Öte yandan, IŞİD ve türevlerinin beslendiği sosyolojiyi, bu zehirli yapılara kuluçka işlevi gören toplumsal iklimi görmeden bir arpa yol alınamaz. Bir Bağdadi ölür yerlerine binlercesi gelir. Daha önce Usame Bin Ladin, Ebu Musa ez-Zekavi ve daha nice örgüt liderleri yok edildi.

Sonuç ortada.

Acı itiraf

Bundan bir süre önce Pakistan Başbakanı İmran Han bu konuyla ilgili tarihi bir itirafta bulundu. İmran Han, ABD’ye planladığı ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada Afganistan’da ABD’ye verdikleri destekten dolayı pişmanlık duyduğunu açıkladı. İmran Han “Pakistan, Aganistan’daki Sovyet yönetimine karşı ABD’nin savaşını destekleyerek büyük hata yaptı” dedi. Pakistan topraklarında doğup ABD yönetimleri tarafından finanse edilerek Afganistan’a cihat yapmaya gönderilenlerin artık Pakistana karşı savaştıklarını vurgulayan İmran Han, ABD’nin kendi beslediği mücahitlerden dönüşen Kaide, IŞİD gibi örgütlere karşı ilan ettiği “teörle savaşa” katılmanın kendilerine 70 bin insan kaybı ve 100 milyar dolarlık zarara mal olduğunu ifade etti

ABD’nin 1980’li yıllarda Sovyetler’i kuşatma politikasının bir parçası olarak geliştirdiği Yeşil Kuşak projesi, bugünün radikal İslamcı dalgayı tetikleyen önemli bir faktör oldu. Daha sonra Sovyetler Birliği çöküp dağılınca ortada kalan radikal İslamcı örgütler bu kez ilk sahiplerine döndü. Savaşı ABD’nin içine taşıyarak ve 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleleri yıkarak dünyada yeni bir savaşın kıvılcımını yaktı. Pakistan ise ABD’nin “yeşil kuşak” projesine destek vermekle kendi içinde yıkıcı bir sürecin zeminini hazırladı.  Pakistan, topraklarındaki Peşaver bölgesini Afganistan’da Sovyetler’e karşı savaşacak cihatçılar için geri üs haline getirdi. Sovyetler Afganistan’ı terk edip buraya ABD gelince, Pakistan’ın ABD isteği üzerine besleyip eğittiği cihatçı ordusu bu kez Pakistan yönetimine savaş açtı.  Pakistan Başbakanının itiraf ettiği şey, radikal İslamcı güçlerin zamanla bir bumerang gibi dönüp bu ülkeyi  felç ettiği gerçeğidir.

Günah başkalarının, fatura Kürtlere

Ortadoğu’da İslamcı cihadistlerin bu denli güçlenmesinin esas günahı tartışmasız ABD’ye aittir. IŞİD ise ABD’nin dolaylı olarak yer aldığı, Irak ve Suriye’deki otoriter ve mezhepçi yönetimlerin yol açtığı siyasi iklimde boy verip palazlandı. IŞİD’in 2014 yılında Irak ve Suriye’de bu iki ülkenin toplam toprakları kadar bir coğrafyada halifelik ilan etmesinde birçok uluslararası aktörün parmağı olduğuna kuşku yok. Ancak eğer Irak ve Suriye’de hakim mezhepçi yönetimlerin dışlayıcı, otoriter ve mezhepçi zihniyetleri olmasaydı, IŞİD ve benzeri yapıların bu coğrafyada bu kadar insan kaynağı bulmaları ve güçlenmeleri mümkün olmazdı.

İşin trajik tarafı şu ki IŞİD’in oluşumunda hiçbir rolü olamayan tek aktör Kürtlerdi, ancak IŞİD’in ilk hedefi Kürtler oldu. Çünkü IŞİD ve onun arkasındaki akıl Ortadoğu’da kurulacak çağdışı rejimin önünde en büyük engel olarak Kürtleri görüyordu. Kürtler, 2014 yılında tarihi bir varoluş sınamasından geçti. Büyük bir felaketin eşiğinden dönüldü. Kürt halkı bu süreçte iki kez büyük bedel ödedi. Kürtler ilkin IŞİD’in ilk saldırı dalgasında büyük can kayıpları ve insani dramlar yaşadı. İkincisinde ise IŞİD belasının defedilmesinde büyük bedeller ödedi.

IŞİD’in yok edilmesinde Kürtlerin gösterdikleri insanüstü başarı ve kahramanlıklar her türlü takdirin üstündedir. Buna karşın Kürt halkı, başkalarının günahının faturasını bu kadar pahalıya ödemek zorunda mıydı sorusu tarihe not olarak kayıt edilmelidir.

Sonuç olarak, Bağdadi’nin yok edilmesine sevinelim. Ancak Bağdadi ve IŞİD’e bakarak büyük fotoğrafı unutmanın bedelinin büyük olacağını asla unutmayalım.


Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. İlke Haber’in yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.