30 Nisan 2024
  • İstanbul13°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara13°C
  • İzmir13°C
  • Berlin11°C

AZADÎ GENÇLİĞİ

Ersin Tek

16 Ağustos 2014 Cumartesi 16:02

‘‘Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir.’’ (Leibniz)

Zihnimi çok mühim bir mesele halinde işgal eden gençlik kavramına dair kafamdakileri yazmayı çoktan beri düşünürdüm. Lâkin yazmayı sürekli erteledim. Ancak, hem bu konuyu hem de bu konuyla ilintili başka önemli noktalara dair birkaç söz yazmanın vakti gelmiştir.

Gençlik dönemi bir savaşı karakterize eder; organik gereksinimler ile toplumun istekleri arasında geçen bir savaş. Bütün bunlar gençliğe zor gelir. Bu baskılardan kurtulamazlar. Hep baskı. Kendisinin ya da toplumun istekleri. Bazen kendisi bile yoktur bu oyunda, olmak da istemez. Herkese, her şeye meydan okumak ister…

Tarihteki kırılmalar/devrimler/çözülmeler iyi irdelendiği zaman, gençliğin bu meydan okumaları daha bir önem kazanıyor. Çünkü, gençlik, her zaman için dinamik bir kuvvet, toplumların değişimini büyük ölçüde sağlayan ve hızlandıran motor güçtür. Bir toplumun geleceği(saadeti veya felaketi) o toplumun gençliğinde saklıdır. Her genç nesil, toplumu asli hedefine yaklaştıran ya da uzaklaştıran eylemlerin sahibi konumundadır; bir yol denemesidir, bir yol taslağıdır. Bütün nesiller(toplumlar) aynı tarihin ve aynı imtihanın derinliklerinden çıkıp gelir, ama her biri kendine has bir yolun/sonun sahibidir.

Bir toplumda kaos ve çöküş yaratmak isteyenler, o toplumun gençliğini farklı eğilimlere ve yanlış düşlere/sokaklara çekerler. İdeolojiler-daha doğrusu ideolojiyi kullanan yaşlı amcalar, rant kesimi- çoğunlukla böyle yaptı, yapıyor, varlıklarını bu gençlerin sırtında yürütüyor. Çünkü, gençlik, her zaman için damarlarında muhalif olmayı ve asiliği barındırır. Bastırılamaz bir çığlıktır, acemi ve acımasız bir nehirdir. Sürekli yarına akar. Her düşünce, her ideoloji, her siyasi parti, her örgüt, her devlet bunu çok iyi bildiği için bu gerçeği işlemekten ve kullanmaktan geri durmaz. Bu, normal bir durumdur. Ancak gençlik, kirli ideolojik, politik ve ütopik sahte yapılandırmalarla kuşatıldığı zaman savunmasız ve tehlikeli bir rol alıyor, büyük yıkımların doğmasının sebebi ve başlangıcı oluyor..

Milletlerin kendi geleceklerini(kültür ve uygarlıklarını) kurma ve korumalarının yolu, yeni nesilleri kendi değerlerine bağlı olarak yetiştirmekten geçmektedir. Bu kaçınılmaz bir sorumluluktur. Toplumların var olabilmesi için düzen, düzen için de kurallar ve kuralları işletecek nesiller gereklidir. Bunun için de genç nesilleri şekillendirecek ve istenilen düzeye sağlayacak sistemli ve insani bir eğitim zorunludur. Bunu başaramayan, kendi kültür ve uygarlıklarının dinamiklerini genç nesillere aktaramayan, aşılamayan milletler zayıflamaktan ve başka milletlerin/kültürlerin yağmasından yakalarını kurtaramayacaklardır. Böylece tarihin karanlık sayfaları arasında iz bırakmadan kaybolup gideceklerdir.

Bugün Kürdler de aynı tehlike ile karşı karşıya bulunmaktadır. Kendilerini boğmak ve tarihin çöplüğüne yollamak isteyen milletlerin/kültürlerin yağması altındadır, bunlara karşı bir varoluş mücadelesi vermektedir. Bir yandan parçalanmış vatan gerçekliğinin getirdiği sorunlarla, bir yandan Kürdlerin binlerce parçaya bölünmüş zihin yapısıyla, öte yandan uluslararası güçlerin ve yerli işgalcilerin sömürüsü altında gün be gün yitirdiği genç nesillerle uğraşmakta…

Geçmiş yüzyıllardaki olumsuzluklar, Kürdistan’ın sosyo-ekonomik yapısının görece geriliği nedeniyle pek kolay aşılacak gibi görünmüyordu. Ancak günümüzde modern bir ulusal-toplumsal yapılanmanın oluşturulması için gerekli nesnel zeminler daha bir elverişli hale gelmiştir. Bugün Kürdistan’ın güney parçasında halkımız, henüz biçimi netleşmemiş de olsa özgürlüğe doğru yol almakta ve fiili bir devletleşme doğrultusunda hareket etmektedir. Bizler bu durumu değerlendirerek ‘kurumsallaşma’ temelinde Kürdistan toplumunu hep birlikte baştan aşağı örgütleyip, ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelemizin dayanıklı ve kalıcı payandalar üzerinde yükselmesini sağlayabiliriz, sağlamalıyız. Bu alanda çalışmalar yaygınlaşıp derinlik kazandıkça, anti-sömürgeci mücadelemizin sürekliliği ve başarısı için gerekli öznel etkenler de daha bir güçlenecek, bireylerin kendi vatanına ve halkına bağlılık geliştirmesi ve onunla gurur duyması sağlanacaktır.

Biliyoruz ki, geçmişte ateşli bir milliyetperver ruhla yapılan Kürd ayaklanmaların birçoğunun, disiplinsizlik ve iç örgütlenmenin zayıflığı nedeniyle büyük zorlukları aşamadıkları gibi, ağır yenilgi ve yıkımlara uğramışlardır. Özellikle Şêx Seîd Efendinin başlattığı kıyam ve sonrasında gerçekleştirilen diğer kıyamlarda, halkımızın askeri olarak yenilgiye uğraması, Kürdistan mücadelesinin geçici de olsa belli bir süre için kesintiye uğramasına ve bu süreç içinde de büyük bir dağınıklık ve başıboşluğun doğmasına yol açmıştır. Bilhassa, Müslüman Kürdler için uzun yıllar sürecek olan bir dağılma, yanılma, değişme, gerçeklikten uzaklaşma ve sessizlik sürecine dönüşmüştür…

Bugün (özellikle Müslüman Kürdler arasındaki) bu dağınıklık, başıboşluk, yanılsamalar, aldatmalar, sessizlik, toplumsal yapımızın geri kalmışlığı ve bundan ötürü oluşan kolektif çalışma, kolektif davranma bilincinin zayıflığı yok edilmelidir artık.

İşte tamda bu durumu/gidişatı kendine dert edinen, değiştirmek, dönüştürmek isteyen ve Kürdistan’da kolektif davranma bilincini yeniden diriltmek için önemli çalışmalar yapan gençler var. Bunlardan bazıları AZADÎ İNİSİYATİFİ’ne bağlı ve Kürdistan’a gönül vermiş gençlerdir. Bu Kürdistanî gençler, kendi imkânları dâhilince önemli bir gayret sarf etmektedirler; Kürdistan şehirlerini tek tek geziyorlar. Gittikleri her şehirde Kürd gençleriyle bir araya gelip, gidişat üzerine önemli istişarelerde bulunuyorlar. Gençlerin kafasındaki sorulara sağlam ve ikna edici cevaplar verme gayret ediyorlar. Sosyal medya üzerinden bilgilendirmeler yapıyorlar. Azadî İnisiyatifi merkezinin bulunduğu Diyarbekir’de geniş katılımlı toplantılar düzenliyorlar. Ve daha bir sürü plan ve projeleri hayata geçirmek için uğraşıyorlar.

Gençlerin bu gayretlerinin bize hatırlattığı şeyler var;

Kürdlerin kendini milli kimliği ve inançları doğrultusunda tanımlamasının ve tamamlamasının gerekliliğini, milli ve islamî hayatımızı doğrudan etkileyen müdahaleler karşısında sessiz kalmanın köleliği seçmek olacağını, her durumda koşulları aşacak, koşullara teslim olmayacak bir ahlaka ve bilince ihtiyaç duyduğumuzu, inançlarımızı sürekli bir çoşku, heyecan, umut, aşk ve özgürlük kaynağı olarak büyütebileceğimizi, Kürdistan’daki mevcut siyasal hareketlerin ihmalkârlığı yüzünden Kürd gençlerinin gizemli ve boş hayaller peşinde ömür tükettiğini,  Kürdistan kurtuluş mücadelesinin savaş ve eylemsel pratiklerden ibaret sayılamayacağını, sayısız savaş, yenilgi ve asimilasyon sonucunda büyük bir bıkkınlığın eşine gelmiş olan kuzeydeki geniş halk yığınlarının daha doğru anlaşılmasını, açık kimlikle çalışma olanağı bulunarak, Kürd ulusal kimliğin kolektif faaliyetlerle ortaya konulmasını, legal alandaki kurumlaşmanın sağlıklı bir temele dayandırılmasını, Kürdistan siyasetinin normalize edilmesi gerekliliğini, hizip farklılıklarını ve ayrılıklarını aşan bir söylemin geliştirilmesi ve bütün Kürdistan halkını temsil edebilecek bir ‘ulusal cephe’ oluşturulması zorunluluğu...

Biz Kürdistanlılara düşen görev, gençlerin bu türden gayretlerini desteklemektir. Bu gayret, gelecekte Kürd milletinin iradesini yansıtacak bir ‘ulusal birlik’in teşkil edilmesi, uzun vadede her Kürd'ün istemi olan ‘Birleşik Özgür Kürdistan'ın kurulması için atılmış büyük bir adım olacaktır..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.