ATEŞKESİN GELECEĞİ
Kadri Gürsel
28 Ekim 2013 Pazartesi 08:45
KCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ın 19 Ekim’de kendisiyle Kandil’de söyleşi yapan Reuters muhabirine söyledikleri bir meydan okuma niteliğindeydi: “Sürecin sonuna gelindi. (Hükümet) Ya Kürt hareketiyle derin ve anlamlı müzakereleri kabul eder ya da Türkiye’de iç savaş çıkar. (...) ™imdi çekilen grupların, hükümet koşullarımızı kabul etmezse Kuzey Kürdistan’a (Türkiye’nin güneydoğusunu kastediyor) geri dönmeleri için kendimizi hazırlıyoruz”.
Reuters bu röportajı 22 Ekim’de yayımladı. Bundan üç gün sonrasına rastlayan geçen cuma biz de bir grup köşe yazarı olarak BDP eş genel başkanları Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş’la bir araya geldik. Görüşmede BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Filiz Koçali de vardı.
Sürecin kilometre taşı olan Abdullah Öcalan’ın geçen Nevruz’daki ateşkes ve çekilme çağrısından bu yana Kandil’den hiç bu kadar sert ve tehditkar bir açıklama gelmemişti...
Demirtaş’a Bayık’ın açıklamasını nasıl yorumladığını sorduk; şu cevabı verdi:
“Kandil Öcalan’la görüşmelerin müzakereye dönüşmesi için baskıyı artırıyor. Bu olmazsa Öcalan’ın süreci bitireceğini biliyorlar. PKK durumu okuyor ve blöf yapmadığını hükümete hissettirmek istiyor. Ayrılık yok; herkes birbirini tamamlıyor.”
Demirtaş sohbetimiz sırasında “Kandil’in baskıyı artırdığını” birkaç kez vurguladı.
Dünkü yazıda Gültan Kışanak’ın mevcut durumu “düşük yoğunluklu çözüm süreci” olarak nitelendirdiğini aktarmıştım. Kandil’den yapılan bu açıklamanın sertliği ile çözüm sürecinin düşük yoğunluğu arasında bir tezat yok. Barış ve çözüm girişimlerinin yoğunluğu ne kadar düşük tutulursa, söylemde sertliğe o nispette alan açılmış oluyor.
Peki, Kandil’in bu sertleşen söylemi ateşkesin geleceği açısından ne anlam ifade ediyor?
Bunun üzerinde düşünmenin artık zamanıdır.
Hatırlanacağı gibi Kandil geçen 9 Eylül’de silahlı güçlerini Türkiye’den çekilmesini durdurduğunu açıkladı.
Cemil Bayık, hükümetin bekledikleri adımları atmaması halinde çekilen güçleri Türkiye’ye geri gönderebileceklerini söylüyor. Gerçekleştiği takdirde bu, elbette ki ateşkesi riske atabilecek bir gelişme olacaktır.
Bütün bunlar ateşkesin pamuk ipliğine bağlı olduğunun işaretleri midir? Ateşkes üzerinde varsa bir basınç, bunun önümüzdeki seçim takvimi ile etkileşimi ne olabilir? Ve bir soru daha: Ateşkes bozulursa bizi bekleyecek olan, geçmişteki çok kanlı çatışma ortamlarına benzer bir tablo mudur?
Gültan Kışanak bu bağlamda ilginç bir ifade kullandı. Dedi ki, “2011 seçimi öncesindeki ve sonrasındaki şartlar oluşmaz. Seçim takvimi elvermiyor.”
Selahattin Demirtaş da “Tek bir merminin atılması bile ateşkesin bozulduğu anlamına gelir. Orta ya da düşük yoğunluklu bir savaş ortamı olmaz belki ama...” diye tamamladı.
Bayık’ın Reuters’a demeci ile Demirtaş ve Kışanak’ın sözlerini şöyle yorumluyorum:
Kürt hareketi silah kullanmıyor ama sonuç almak için mevcut silahlı gücünün baskısını hükümet üzerinde kullanmayı deniyor. Diğer taraftan, siyasallaşıp kitleselleştikçe Kürt hareketinin seçimlerden beklentisi arttığı için, PKK’nın son 3-4 yıldır seçim ortamlarını silahla sabote ederek kendini ayağından vurmadığı, dolayısıyla bundan sonra da seçimlerin barış ve huzur içinde geçeceği yönünde, haklılık payı yüksek bir öngörü de söz konusu. Önümüzde de malum, 2015’in ortasına kadar toplam 3 seçim var.
Kürt hareketi, “PKK nasılsa bir şey yapmaz” algısının “caydırıcılıklarını” azalttığını ve iktidarı çözüm için gerekli adımları atma konusunda atalete sevk ettiğini düşünüyor olmalılar.
Seçim süreci ile çözüm sürecini birbirinden ayıran ince ve hassas bir siyasi çizgi üzerinde yürümeyi tercih ediyorlar bu kez.
PKK, 12 Haziran 2011 seçimleri sonrasında ateşkesi bitiren Silvan faciasının bir benzerinin yerel seçimin öncesinde ya da sonrasında yaşanmasını istemez... Çünkü sadece ateşkes ve süreç bitmekle kalmaz, bütün seçim ortamları sabote olabilir.
Ama gördüğümüz kadarıyla aynı PKK, hükümetin ve Türk kamuoyunun bugünkü çatışmasızlık ortamını çözüm sürecine değil de seçimlere borçlu olduğunu ve çözüm için hiçbir adım atılmasa da seçimler sayesinde bu ortamın 2015’in sonuna kadar devam edeceğini sanmasını da istemiyor.
Böyle giderse ilginç siyasi hamlelerle karşılaşabiliriz. Mesela Kandil’in önümüzdeki dönemde daha da ileri giderek “ateşkesi bitirdiğini” ilan etmesi bile ihtimaller içindedir.
Ama bu, PKK’nın mutlaka saldırılar düzenleyeceği anlamına gelmez ve sahada bir “pozisyon değişikliği” olarak sınırlı da kalabilir. Fevkalade nüanslı bir dönemdeyiz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.