22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

'ATATÜRKLÜ DEMOKRASİ' OLUR MU?

Hilal Kaplan

06 Kasım 2011 Pazar 08:14

İstanbul Barosu'nun geçtiğimiz Cumhuriyet Bayramı'nda bazı gazetelere verdiği ilanda şöyle deniyordu:

"Türkiye'yi 1923'ün kuruluş felsefesinden koparacak, çağdaş demokrasi ölçütlerinden yoksun bırakarak, ulus devlet olmaktan çıkaracak bir hukuk metni sivil anayasa söylemleriyle toplumun önüne konulmaya çalışılmaktadır. Atatürksüz bir demokrasinin ve sivilleşmenin toplumu aldatmaya yönelik takiye söylemi olduğu görülmelidir."

"Cumhuriyetin kuruluş felsefesi", Atatürk milliyetçiliği gibi sıklıkla duyduğumuz ama anlamını kimsenin tam olarak açıklayamadığı ifadelerin başında geliyor. Sahi, nedir cumhuriyetin kuruluş felsefesi? "Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir" denilerek Millî Mücadele'yi yürütürken bile Meclis'ini kapatmamış olan bir milleti on yıllarca tek parti rejimine mahkûm etmek midir? Peki, memleketteki tüm muhalefeti sindirmek ve ifade özgürlüğüne son vermek için çıkarılmış olan, ismiyle müsemma tam bir "sükûn"a yol açan Takriri Sükûn Kanunu bu felsefenin neresine düşer? Cumhuriyetin kuruluş felsefesini örnek alırken, on bine yakın kişinin idam edildiği İstiklâl Mahkemeleri'nden otuz bine yakın kişinin öldürüldüğü Dersim Katliamı'na kadar edilen bunca zulmü nereye koyacağız? Ve elbette, cumhuriyetin kuruluş felsefesi bu kadar sağlamsa, neden ta kuruluştan beri aynı toplumsal sorunları tekrar tekrar yaşıyor ve bir türlü aşamıyoruz?

Gelelim çağdaş demokrasi ölçütlerine ve "Atatürksüz demokrasi olmaz" anlayışına... Çağdaş siyaset felsefesinin önde gelen teorisyenlerinden Claude Lefort, "Demokrasi Üzerine" isimli eserinde demokrasilerde iktidarın merkezinin boş bir yer olmasının demokratik düzenin vazgeçilmez özelliği olduğundan bahseder. Ancak her fırsatta demokratik bir cumhuriyet olduğu vurgulanan ülkemizde iktidarın merkezinde 'Atatürk' ismi bulunuyor.

Mevcut darbe anayasasının başlangıç kısmından bir bölüme bakalım:

"Türk vatanı ve milletinin ebedî varlığını ve yüce Türk Devleti'nin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda..."

Şimdi de totaliter bir ülke olarak kabul edilen "Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti"nin (KDHC) anayasasının başlangıç kısmından bir bölüme bakalım:

"Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, büyük önder Yoldaş Kim Il Sung'un fikri ve rehberliğinde vücut bulan sosyalist anavatandır. Büyük Önder Yoldaş Kim Il Sung, KDHC'nin ve sosyalist Kore'nin kurucusudur."

Anayasasında şahsa atıf yapılan diğer bir ülke olan İran İslâm Cumhuriyeti'nin anayasasını da unutmamak lazım. Örneğin anayasanın giriş kısmında devrim öncesi şartlar anlatılırken "İmam Humeyni'nin liderliği altında uyanan ulus bilinciyle..." denilirken 77. maddede "İran İslâmi İnkılâbı'nın büyük önderi ve İran İslâm Cumhuriyeti'nin kurucusu Hz. Ayetullah-il Uzma İmam Humeyni" ifadesi geçiyor.

İstanbul Barosu'nun çağdaş demokrasi ölçütleri Kuzey Kore ve İran ise Atatürk'e 15 kez atıfta bulunulan 82 Anayasası'nı da demokratik buluyorlardır elbet. Ancak her sabah çocuklarımız "Ey Büyük Atatürk, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe..." şeklinde ant içmek, gençlerimiz her 19 Mayıs stadyum törenine veya 10 Kasım anmasına "idari işlem" tehdidiyle katılmak, entelektüellerimiz "Atatürk'ü Koruma Kanunu" baskısı altında yazmak zorunda bırakılıyorsa esas soru Atatürksüz değil, "Atatürklü demokrasi olur mu"dur.

"Kendini gözden geçirmek..."

Başbakan Erdoğan'ın "KCK'ya sahip çıkanlar kendilerini gözden geçirsinler" diye seslenmesini ve pek çok gazetenin de ifade özgürlüğünü zedeleme ihtimali olan bu sözleri manşete çekmesini anlamakta zorlanıyorum. Çünkü takip edebildiğim kadarıyla eli kâlem tutan nerdeyse herkes KCK'nın illegal ve totaliter bir yapı olduğu hususunda hemfikir bir duruş sergiliyor. Bu noktada bir görüş ayrılığı yok. Eğer KCK davasının içeriğine dair eksik ve yanlışları dile getiren yazarlar da "KCK'ya sahip çıkan" kategorisinde değerlendiriliyorsa haksızlık olur. Zira bu anlayış "ya bizdensin ya onlardan" şeklinde özetlenebilecek otoriter bir zihniyeti yansıtıyor.

Not: Kurban Bayramımız mübarek olsun, kardeşliğimizi pekiştirsin, kurbetimize vesile olsun.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.