26 Kasım 2024
  • İstanbul10°C
  • Diyarbakır2°C
  • Ankara1°C
  • İzmir11°C
  • Berlin11°C

ANTİSEMİTİZM İSLÂM’DAN MIDIR

Hilal Kaplan

16 Haziran 2010 Çarşamba 17:05

Geçen haftalarda yine bir gece İsrail Konsolosluğu civarında yapılan protesto gösterisindeydim. Çoğunluğu erkeklerden oluşan esas kalabalık, ses düzeninin ve sahnenin yakınında bulunduğundan nispeten daha tenha bir yerlerde duruyordum. Ancak birden önümden geçen birkaç kişinin sahnenin o tarafa doğru taşıdığı pankart dikkatimi çekti. Beyaz zemin üzerine siyah harflerle yazılmış bir alıntı vardı ama gözümün esas takıldığı yer, daha pankartı tam açmamış oldukları için sağ alt köşede görebildiğim “Hitler” kelimesiydi. Kısa bir şokun ardından büyük bir öfke hissettim ve “Bismillah” diyerek girmeye çekindiğim kalabalığın içine daldım. Herkesten birer birer müsaade isteyerek ilerlediğimden, ben sahnenin oraya varana dek pankart birkaç dakika açık tutulabilmişti. Nihayet sorumlu arkadaşlardan birini uyarmayı ve daha önce fark etmediklerini düşündüğüm pankartı indirtmeyi başardım. Yaşadığım bu hadise bile İsrail her zulmettiğinde antisemitizmi hatırlamamızın boş yere olmadığını görmeye yeterlidir.

Ancak bu tartışmalar ve uyarılar boyunca sözün bir şekilde defaatle İslâm’a ve hatta Müslümanların kaçınılmaz olarak antisemitist olduklarını iddia etmeye kadar gelmesi de ıstırap verici. İslâm, ne semavi din mensuplarının dinini yaşamasını engeller ne de herhangi bir dine veya etnisiteye mensup diye insanlara zulmedilmesine izin verir. Kur’an’da “Ben-i İsrail” diye geçen halkın Yahudi olduğu doğrudur ancak Hz. Musa da Yahudidir. Demek ki “Ben-i İsrail” diye işaret edilmeye çalışılan bir din veya etnisite değil, ısrarla hakkı inkâr etmek ve güce tapmak gibi hususiyetleri beraberinde getiren davranış biçiminin kendisidir.

Tarihsel uygulamalara baktığımızda da antisemitizmi İslâm’a bağlayan iddiaları çürütecek pek çok delil bulabiliriz. Yahudilerin en huzur içinde yaşadığı topluluklar her zaman İslâm toplumları olmuştur. Hz. Muhammed, Medine Vesikası’na Medine halkından olan iki Yahudi kabilesini dâhil eder. Hatta diğer Yahudi kabilesinin kendilerinden aşağı bir statüde olduğunu kabul ettiği Ben-i Kureyza kabilesinin statüsünü eşitler. Endülüs’te Müslümanların kendisinden felsefe öğrenmeyi ayrıcalık telakki ettikleri, Selahaddin Eyyubi’nin vezirinin şahsî doktoru olmaya kadar yükselen Musa ibn Meymun vefat ettiğinde sadece Yahudiler değil, Müslümanlar da üç gün umumî yas ilan etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Müslümanlarla Yahudiler yan yana mahallelerde barış içinde yaşamışlardır. Peki, böyle bir toplumda bir anda nasıl oluyor da Hitler hayranı özneler zuhur ediyor dersiniz? Bunca tarihsel örneği ve bu topraklarda özellikle son yüzyıldır pompalanan gayrımüslim düşmanlığını, milliyetçiliğin meşrulaşmasını, vb. gözardı edip, antisemitizmi İslâm’a bağlamak körlük değilse kolaycılıktır.

İsrail’in yaptıkları üzerinden zalimin dinini/etnisitesini vurgulamak ve zulmün bundan kaynaklandığını iddia etmek antisemitizmdir ve yanlıştır. Peki, Mavi Marmara’da saldırıya uğrayan, yaralanan ve hatta şehit olan aktivistlerin dinini vurgulamak neden yanlış değildir? Neden bir seküler yazarımız lütfedip de bu söylemin adını “İslâmofobi” olarak koymaz? İnsani yardıma “İslâmî yardım” diyerek, aktivistler Müslüman olunca yapılan eylemin değeri düşüyormuş gibi bir alt metin dâhilinde konuşan seküler yorumcuları neden kimse İHH Başkanı Bülent Yıldırım’ı sorguladıklarının onda biri kadar sorgulamaz? Verilen dokuz şehitten sonra bile neden İHH’lıların sanki Müslüman oldukları için özür dilemeleri gerekiyormuş gibi bir hava estirilir? Sorularımı çoğaltabilirim ama hakkaniyetli bir cevap alana dek gerek yok.

Holokost dünya üzerinde görülmüş en büyük zulümlerden biridir. Ancak zulmün bir biçimini tekilleştirip, istisnaileştirmek kaçınılmaz olarak diğer zulüm biçimlerini “daha az” zulümden saymaya ve mazur görmeye yol açar. Bu yüzden kendisi de Yahudi olan ünlü sosyolog Zygmunt Bauman’ın dediği gibi Nazileri, Hiroşima ve Nagazaki’yi bombalayanlar ile gulagları yaratanlar yargılamıştır. Hiroşima ve Nagazaki’yi bombalayıp, gulagları yaratanları yargılamaksa hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Bu yüzden günümüzde ne Irak’ta ne Afganistan’da ne Filistin’de ne de Çeçenistan’da yaşatılan zulümler Holokost kadar tepki çekiyor. Bu yüzden bir toplama kampından farkı olmayan Gazze’ye bile gereken duyarlılık gösterilmiyor. Zira Nazileri biricikleştirip şeytanlaştıranlar, kendi zulümlerini de bu büyük anlatının ardına gizlemeyi başardılar.

Eğer Holokost kurbanlarına gereken saygıyı göstereceksek, onlara uygulanan zulmün tekrarlanmamasını sağlayarak göstereceğiz. Bunu yapmanın tek yolu Holokost’u inkâr etmeden ama aynı zamanda da biricikleştirmeden zalime dini/etnisitesi ne olursa olsun karşı durmak ve mazluma sahip çıkmaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.