ANKARA’NIN ELİ KOLU BAĞLI
Aslı Aydıntaşbaş
10 Ağustos 2014 Pazar 08:08
Aslında IŞİD’in Irak’ta yıldırım hızıyla devam eden yürüyüşü Ankara’da sanıldığından çok daha büyük bir tedirginlik yaratmış durumda.
Örgütün, iki ay önce Musul’u ele geçirdikten sonra şimdi de Türkiye’nin kendi bölgesindeki en yakın dostu olan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni tehdit eder hale gelişi, hem askeri hem de diplomatik olarak Ankara’yı panikletti.
Son günlerde Ankara’dan Erbil ve Washington’a yapılan üst düzey telefon görüşmelerinde, Erbil’in 3 kilometre yakınına kadar gelen IŞİD ilerleyişinin durdurulabilmesi için ortak savunma stratejileri konuşuldu.
Bir yandan Davutoğlu-Kerry hattı, diğer yandan TSK ile yapılan temaslarda, Kuzey Irak’ta IŞİD’e karşı durmaya çalışan peşmergenin askeri ve lojistik anlamda nasıl güçlendirilebileceği tartışıldı. Irak’taki Kürt yönetimine, en üst düzeyde destek sözü verildi.
Ancak tüm bu temaslar, Ankara açısından alışılagelmedik bir sessizlik içinde gerçekleşti.
Çünkü Musul’da 49 Türk vatandaşının IŞİD’in elinde rehin olması, askeri anlamda Ankara’nın elini kolunu bağlamış durumda. IŞİD, sağı solu belli olmayan bir örgüt. Yapacaklarını öngörmek de, kontrol etmek de mümkün değil. Örgütün sosyal medya dahil Türkiye’de olan biteni yakından takip ediyor oluşu, IŞİD’e karşı atılan her adımın sessiz, verilen her demecin hassas olmasını gerektiriyor.
Üst düzey bir yetkili, Ankara’nın bu ikilemini ”Ne yapmak istediklerimizin tümünü yapabiliyoruz, ne de yaptıklarımızın tümünü açıklayabiliyoruz” diye açıkladı.
O kadar ki Şenkal dağlarına kaçan Ezidilere AFAD üzerinden yapılan gıda yardımı bile rehine durumunun hassasiyeti nedeniyle sessiz sedasız gerçekleşiyor.
Bu zor denklemde Ankara, askeri anlamda savaşa girmektense çareyi Washington’u devreye sokmakta buldu. Görüştüğüm yetkililerden edindiğim izledim, ABD’nin savaş uçaklarıyla yaptığı hava harekâtının, ”Türkiye’ye rağmen” değil, tam tersine, ”Türkiye’nin teşvikiyle” gerçekleştiği yolunda.
IŞİD’in Erbil’e yönelik hareketi başladığı andan itibaren Ahmet Davutoğlu dahil Türkiye’yi temsil eden üst düzey yetkililer kapalı kapılar ardında ABD’li muadillerine müdahale ihtiyacının olduğunu vurguladı.
Ancak Washington’u ikna etmek çok da kolay olmadı. Askeri müdahale konusunda isteksiz olan Obama yönetimi, Bağdat’ı tehdit etmediği sürece IŞİD’in Irak ve Suriye’nin ”Sünni bölgesinde” kalmasına göz yummaya razıydı. Şenkal’de Ezidilere yönelik katliamlar Amerikan medyasındaki ilgi görse de 2011’den bu yana ”Amerikan askerini Irak’tan çıkaran lider” olmakla övünen Barack Obama’yı ikna etmek için yeterli olmadı. Obama’nın kalbi, Ortadoğu’daki bataklığın dışında kalmak, IŞİD’e doğrudan bulaşmamaktan yanaydı.
Ancak çarşamba akşamı Erbil’in düşme ihtimali belirince, hem Ankara hem de Erbil’den telefonlar gelmeye başladı. Obama çarşamba akşamı Afrika liderleriyle bir zirveden ayrılırken, makam aracına binen ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey durumun vahametini anlattı.
New York Times’a göre o gece Oval Ofis’teki toplantılar ve Pentagon’la yapılan görüşmelerde Obama’nın ilk eğilimi dağlara sığınan Ezidilere gıda yardımı yapmaktı.
Ancak Perşembe itibariyla, Erbil’den kaçış başlamış, hem ABD hem de Türkiye Erbil’in düşmesi olasılığına karşı ”tahliye” planlarını hazırlamıştı. Üstelik peşmerge güçleri IŞİD karşısında beklenen direnişi gösteremiyordu. Mahmur’daki çatışmalar ise Erbil’i doğrudan tehdit ediyordu.
Vakit daralmaktaydı.
Ve Obama, sonunda kararını verdi. ABD Başkanı perşembe günü havalanan F18 uçaklarına IŞİD hedeflerini vurma emrini verdi.
Obama’nın kararı, gergin bir hafta sonunda Ankara’nın rahat bir nefes almasını sağladı. Gerçi Musul’daki rehineler yüzünden kimse ağzını açıp operasyonu destekleyemedi. Ancak kapalı kapılar ardında Ankara’dakiler ”Nihayet” diye fısıldıyordu...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.