ANAYASA YAPIMINDA YENİ BİR SÜREÇ Mİ?
Bayram Bozyel
12 Şubat 2013 Salı 08:32
Türkiye 30 yılı aşkın bir süredir, 12 Eylül darbesiyle işbaşına gelen generallerin yaptığı bir anayasa ile yönetiliyor. Bu bile tek başına Türkiye’nin çağın neresinde kaldığının somut bir göstergesi.
Toplumun bütün kesimleri ve neredeyse bütün siyasi partiler mevcut anayasadan şikâyetçi. Toplumun yeni, demokratik ve evrensel standartlara uygun bir anayasa yapımından yana olduğuna kuşku yok. Ancak yeni bir anayasa iradesinin, esas olarak 12 Eylül 2010 yılında yapılan kısmi anayasa referandumu ile birlikte ortaya çıktığını söylemeye gerek yok. 12 Eylül referandumu, toplumda örtük olan yeni anayasa talebini daha görünür hale getirdi ve geçmişte hiç olmadığı kadar anayasa odaklı bir tartışma sürecine yol açtı.
12 Eylül 2010 tarihinde referanduma sunulan paketin yüzde 58 oranında destek bulması yeni bir anayasa yapımı bakımından hem AKP’yi cesaretlendirdi, hem de toplumun değişimden yana olan kesimlerinde büyük bir umut yarattı.
Referandum sonrasında yeni anayasaya ilişkin tartışmalar hız kazandı. 19 Ekim 2011 tarihinde TBMM’de yeni bira anayasa yapımı ile ilgili olarak dört partiden oluşan bir Uzlaşma Komisyonu’nun kurulması bu sürece yeni bir ivme kazandırdı.
Bu tarihten itibaren Türkiye yeni bir anayasa yapımına odaklandı. Binlerce dernek, sivil toplum örgütü, meslek odası, araştırma kuruluşu ve sivil inisiyatif yeni anayasa ile ilgili toplantılar yaptı. Bu süreçte ortaya çıkan görüş ve öneriler hem kamuoyu ile paylaşıldı, hem de mecliste oluşan Anayasa Uzlaşma Komisyonuna iletildi. Kimi düşünce merkezleri, yaptıkları kapsamlı ve katılımcı çalışmalarla bu sürece oldukça değerli ve ufuk açıcı perspektif ve öneriler sundular. Biz HAK-PAR olarak da başından beri yeni bir anayasa ihtiyacının altını çizdik ve söz konusu süreç başladığında da bunun için bir hayli emek sarf ettik. Birçok kentte çeşitli kanaat önderleri ve şahsiyetle yaptığımız toplantılarda ulaştığımız sonuçları ‘Kürt halkının Haklarını Tanıyacak Demokratik Anayasa İçin Öneriler’ başlığı altında bir dosya haline getirdik. Ve bu dosyayı parti görüşü olarak Kürtçe, Türkçe, İngilizce halinde hem kamuoyuna sunduk, hem de TBMM Uzlaşma Komisyonu’na ve Meclis Başkanı’na elden ilettik. Benzer paralel bir çalışmayı ise diğer Kürt parti ve kurumları ile gerçekleştirdik.
Bütün söz konusu öneri ve çalışmaların toplandığı havuz olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun kuruluştan bu güne kattettiği yol ise bir arpa boyu bile değil.
Sonuçta Başbakan Erdoğan, mart sonuna kadar yeni bir anayasanın yapılmaması halinde kendi anayasa taslak önerilerini önce meclise ve sonra gerektiğinde referanduma sunacaklarını bildirerek postasını koydu. Bu durum, yeni anayasa konusunda geçmişten farklı bir sürece girildiğinin somut bir işareti.
Hükümet önce olmazı gösterdi
Yeni bir anayasa yönünde toplumdaki güçlü isteğe, geçen dönemde yaşanan onca tartışma ve ortaya çıkan enerjiye rağmen, yeni anayasa konusunda bir yol alınamamasının temel nedeni siyasal irade eksikliği. Toplumsal alanda ortaya çıkan istek ve enerjinin siyasal arenaya taşınamaması Türkiye’nin yeni anayasa yapımında yüz yüze bulunduğu temel handikap. Bu gün toplumdaki değişim ve demokrasi talebini toparlayıp siyasal zemine taşıyacak güçlü ve değişimci bir siyasal parti yok Türkiye’de. Siyaset kurumu toplumun gerisinde.
Halkın değişim yönündeki enerjisinin ortaya çıkması için uygun kanal ve zemin yaratarak ülkeyi ileriye taşımak yerine, onu heder eden ve yozlaştıran bir niteliğe sahip Yeni anayasa konusunda Türkiye’nin son birkaç yılda yaşadığı sürecin esas olarak AKP’nin damgasını taşıdığı ortada. 12 Eylül referandumu AK Parti’nin bir girişimi olarak şekillendi. Yeni anayasa ile ilgili bütün süreçler daha çok AK Parti’nin çizdiği çerçevede biçimlendi. Geçen dönemde yeni anayasa ile ilgili olarak yapılan ve yapılmayan her şeyde onun önemli payı var. Anayasa Uzlaşma Komisyonu, AK Parti’nin istediği bir formüldü, o istemeseydi kurulmazdı. Uzlaşma Komisyonu’nun uzlaşmamak üzere kurulduğu daha işin başından itibaren belliydi. Başbakan Erdoğan, Demirelvari bir yöntemle kendince bu işin ‘olurunu’ kabul ettirmek için önce ‘olmazını’ topluma göstermek istedi. Daha açık bir ifade ile toplumu istediği noktaya getirmek için, önce son bir buçuk yılda olduğu gibi dört partinin uzlaşması ile yeni bir anayasanın yapılamayacağını gösterdi.
Toplumun getirilmek istendiği nokta ise belli. AK Parti kendi anaysa taslağı ile toplumun karşınına çıkıp destek isteyecek. AKP’nin sunacağı taslağın ise başkanlık sistemini esas alacağı kesin. Bunun için fazla zamanı yok. En geç 2013 yılının sonuna kadar bu konuda bir yere varılması gerekiyor. Ondan sonraki iki yılda peşi sıra üç seçim var; 2014 yılında yerel seçim, 2015’te ise genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi. Seçim sürecine girildikten sonra yeni bir anayasa konusunun ikinci plana düşmesi kaçınılmaz.
Şimdi önümüzde iki soru var.
Birincisi, bu yıl içinde yeni bir anayasa yapılacak mı?
İkinci soru ise yapılacak anayasa bir AKP anayasası mı olacak?
AK Parti herhangi bir parti ile uzlaşarak bu yıl içinde bir referanduma gidebilir. İmralı sürecinde sağlanacak ilerlemeye bağlı olarak bu partnerin BDP olması büyük bir ihtimal. Bilindiği kadarıyla BDP’nin başkanlık sistemine karşı ilkesel bir karşı duruşu yok. Eğer devlet Öcalan ile uzlaşırsa, BDP’nin başka türlü davranması mümkün değil.
Böyle bir uzlaşmanın sağlanamaması halinde AKP’nin kaybedeceği bir şey olmaz. Tersine mevcut partilerin uzlaşmazlığı üzerine kuracağı seçim kampanyası ile elde edeceği başarıyı, arzuladığı bir anayasayı kabul ettirmek için yeni bir tramplene dönüştürebilir.
Öte yandan, AK partiyi dengeleyecek ve onu yeni anayasa konusunda daha ileri noktalarda uzlaşmaya zorlayacak herhangi bir siyasal aktörün olmadığı ortada. AKP’yi ileriye doğru iteklemek bir yana, var olan partilerin onu daha çok geriye çekmek istediği bir sır değil.
Bu tablo içinde yapılması halinde, ortaya çıkacak yeni anayasanın toplumsal bir sözleşme olmaktan çok bir AKP anayasası olarak şekillenmesi sürpriz olmaz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.