19 Mayıs 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin14°C

ALEVİLER, KRİZ SİYASETİ VE ÇÖZÜM

Oral Çalışlar

27 Mayıs 2014 Salı 08:49

Alevilerin, kimlik taleplerine ilişkin kilit noktayı, 'cemevleri’nin statüsü oluşturuyor. Köln gezisi dönüşü, uçakta gazetecilerin sorularını cevaplayan Başbakan; bazı adımlar atılacağına ilişkin işaretler verirken şunları söyledi:

“Dün bir paket getirdiler. (...) Mesela diyorlar ki maaş. Diğer grup kalkıyor diyor ki, biz bu devletin maaşlı memuru haline gelemeyiz. Mesela bizim şu anda devlet olarak, diyorlar ya cemevleri falan... Camiyi devlet yaptırmıyor ki, cemevlerini devlet yaptırsın. Yer noktasında aslında belediyelerimiz her türlü tahsisi yapıyor, burada da bir sıkıntı yok. Ama tanımlamalar konusunda sıkıntı var. Diyanet bu noktada diyor ki ‘Biz buna mabet diyemeyiz’. Çünkü, Türkiye’deki Alevi vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti ne diyor? ‘Ben Müslümanım’ diyor. Türkiye’deki Alevi vatandaşlarımız, ‘Ben Müslümanım’ dediğine göre, o zaman bir bölünmeye zemin hazırlamamak gerek. Bununla birlikte cemevleri noktasında tam bir fikri birliğe kavuşamamış olsak da bunların yapımına belediyeler aracılığıyla destek veriyoruz.”

Başbakan’ın açıklaması, bir paket hazırlığına dikkat çekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, “Buraya mabet diyemeyiz” şeklindeki tutumunu, Başbakan’ın da paylaştığı görülüyor. Laik bir devlette; bir inanç topluluğunun nerede ibadet edeceğine, nasıl ibadet edeceğine, neyi nasıl tanımlayacağına devlet karar veremez. Diyanet İşleri, hiç karar veremez. Devletin tüm inançlar karşısında tarafsızlığı, saygısı ve yardımı; esas alınır. Cemevleri tartışması; laik, demokratik, normal bir devlet sistemi içinde, anlamsız bir tartışmadır. Cemevlerine milyonlarca insan ibadethane diyorsa; devlete, durumu kabullenmek ve gereğini yapmak düşer.

Kutuplaşmada Aleviler

Geçen yıllarda düzenlenen 7 Alevi Çalıştayı’nın 3’üne katılan bir gazeteci olarak; bu meselenin artık ertelenemez hale geldiğini ifade etmekte, yarar görüyorum.

Türkiye, son 20 yıl içinde; yasaklanan, yok sayılan kimlikler konusunda önemli adımlar attı. Kürtler ve Aleviler; tüm eksiklere rağmen, ciddi mesafeler alıyorlar. Yok sayılan, dışlanan kesimler; meşrulaşma ve toplumsal alanda kendilerine yer edinme açısından, geri dönüşü mümkün olmayan kazanımlar elde ediyorlar. Tabii, hâlâ, alınması gereken çok yol var.

Aleviler, kimliklerinin meşru zeminde kabulü bakımından yol alırken kutuplaşmanın matematiği içinde de bir yere oturtuluyorlar. Gezi olaylarından bu yana; protesto gösterilerinin ana unsurlarından birisinin Aleviler olduğuna ilişkin bir algı, giderek yoğunluk kazanıyor. Özellikle de Gezi ve onu takip eden olaylarda yaşamını yitiren gençlerin tamamına yakınının Alevi olması üzerinden, analizler yapılıyor.

Gerçekten Aleviler toplumsal kamplaşmanın tarafı mı? Veya son gösteriler; hükümetin Alevilere yönelik bir siyaset geliştirememesi bağlamında, yani bağnaz Sünni yaklaşımının uygulamalar üzerindeki etkileri çerçevesinde mi değerlendirilmeli?

Hangi nedenle olursa olsun; Alevilerdeki dışlanmışlık, ötekilik hissiyatının hâlâ güçlü olduğu, ortada. Şu da net bir gerçek: Bir Sünni kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetvalarıyla, bu konuya çözüm üretilemez.

Hükümetin ilk yapması gereken, Alevilerde oluşan hissiyatın normalleşmesi ve pozitife dönüşmesi adına bir kararlılık göstermek, yani temel demokratik taleplere ilişkin çözümler üretmek. Bu, her şeyden önce, iç barış adına gerekli.

Kamplaşma

Biz kamplaşmaya dikkat çektikçe; kamplaşmanın özellikle bir tarafı, “Kamplaşalım da kamplaşalım” diye tempo tutuyor. Anlamaya çalışıyorum. Öfkelerin, uzlaşmazlıkların, sivri dillerin arkasında yatan sorunları; sakin bir şekilde değerlendirmeye gayret ediyorum. Neyse bu durum şimdilik böyle gidecek. Biz düşündüklerimizi, anladıklarımızı yazıp yorumlamayı sürdüreceğiz; isteyenler de tepkilerini ifade edecekler.

Eğer sorunlar öfke ile çözülebiliyor olsaydı; eğer öfkeli bir üslupla konuşan herkes, halkın sorunlarına çözüm üretebiliyor olsaydı; şimdi başka bir Türkiye’de, başka bir yönetim altında yaşıyorduk.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.