AKP SAMİMİ Mİ?
Etyen Mahçupyan
23 Ocak 2013 Çarşamba 07:24
Son günlerin yeniden yeşeren en popüler sorusu bu... Siyaset bağlamında ele alındığında çok anlamlı bir soru değil, çünkü önemli olan sonuca giden yolun açılması.
Bir kez açıldıktan sonra, o yol çok sayıda siyasi aktörün hangi yöne değişeceğini önceden bilmediğimiz bir siyasi atmosfer altında alacağı birçok tutum ve kararla şekillenecek. Diğer bir deyişle yolu açanın ne denli samimi olduğu önemli olmaktan zaten çıkacak. Öte yandan böylesine çok aktörlü bir yapıda ve çözümün ancak tedrici olarak oluşturulacağı bir süreçte herkesin samimiyeti eşit önemde ve üstelik bu samimiyetin de sabit olduğunu söylemek mümkün değil. Bütün bunların ötesinde samimiyetsizlik siyaseten riskli bir tutum, çünkü saklanması çok zor ve çözümün gerçekleşmemesi halinde tüm sorumluluğun tek bir tarafa yıkılması ihtimaline işaret ediyor.
Ayrıca bu tür karmaşık süreçlerde tarafların zaman zaman ne yapacaklarını bilemedikleri durumlara sıkıştıklarını da göz ardı etmeyelim. Diğer aktörlerin alacakları tutumdan emin olunamadığı zaman, duraklama ve yalpalamalar şaşırtıcı olmaz. Dolayısıyla samimiyeti ölçmek isteyenlerin niyete odaklanması gerek. Ama o zaman da simetriyi görmekte yarar var: Samimiyet ve niyet sorgulanacaksa AKP kadar PKK'nın da elekten geçirilmesi lazım. Çünkü haklı olmak, çözüme yönelik kategorik bir desteği garanti etmiyor. Çözümün somut biçimi siyasi aktörlerin iyi niyetini etkileyebiliyor. Nihayet eğer mesele kötü niyetin deşifre edilmesi ise siyasi aktörlerden önce medyaya bakılmalı. Eski tabirle ‘merkez' medya özellikle AKP'yi samimiyetsiz göstermek üzere her fırsatı kullanıyor ve hatta fırsat üretiyor. Dayanakları ise laik kesimdeki psikolojik direnç… Laik kesim AKP'yi tanımıyor, tanımak istemiyor ve belki de tanımaktan ürküyor. Hükümetin başarısız olması isteği bazı zihinlere o denli yapısal biçimde yerleşmiş durumda ki, AKP'nin yapabileceği her ‘iyi' şey kötüleme ihtiyacıyla ele alınıyor ve bunun duygusal zeminine de ‘samimiyetsizlik' denen yarı siyasi yarı psikolojik endişe oturtuluyor.
Oysa bütün bu varsayımların ötesinde karşımızda hakiki siyasi aktörler ve onların dayandığı sosyolojik tabanlar var. Samimiyetin var olup olmadığından öte, bu aktörlerin gerçek arzularını ve çıkarlarını tespit etmek çok daha aydınlatıcı. Serinkanlı bir biçimde gerçekliğe baktığımızda iki tespitle yüzleşilmesi gerekir. Birincisi AKP'nin Kürt meselesini çözebilecek tek siyasi aktör olduğudur. Gelinen noktada bu mesele PKK olmadan da çözülebilir ama AKP olmadan çözülemez. Ama bu sadece bir siyasi güç ve yeteneğin yansıması değil. AKP ontolojik olarak, yani sahip olduğu kimlik ve duyarlılıklar itibarıyla da söz konusu meseleyi çözebilecek noktada. Açıktır ki Kürtlerin azınlık olduğu bir ülkede, ayrılıkçı olmayan bir çerçeve içinde hak ve özgürlüklerin sağlanması, buna zihnen uygun bir çoğunluğu gerektirir. İslami kesimin yirmi yıllık değişim ve dönüşüm macerası, İslami kimliği bağımsızlaştırdı ve küresel dünyanın doğal aktörlerinden biri olarak tescil etti. Bunun yarattığı özgüven ise Osmanlı geçmişinin yeniden sahiplenilmesine, çoklu kimliksel yapıların belleklerde yeşermesine ve Türk-İslam sentezinin kırılmasına neden oldu. Bugün Türk kimliğine itiraz etmeyen, onu sahiplenen, ancak ona çok daha az ihtiyaç duyan bir İslami kimlik var... Böylece hükümetin önünde yepyeni bir psikolojik ve ideolojik hareket alanı oluştu. Unutmamak gerek, artık anayasadaki vatandaşlık maddesinde ‘Türk' kelimesinin geçmesine gerek olmadığını söyleyen bir çoğunluk hükümetine sahibiz.
İkinci tespit Kürt meselesini çözmenin apaçık bir biçimde AKP'nin yararına olacağıdır. Böyle bir başarı bu partiyi en az on yıl, yani üç seçim daha iktidarda tutar. Kürt meselesinin çözümü sadece Kürtlerin hak ve özgürlüklerine kavuşmaları, eşit vatandaş olmaları meselesi değil. Çözüm, Türkiye'nin yeni bir ivme yakalaması, ekonomik ve sosyal alanda yeni bir sıçrama yaşaması anlamına gelecek. Dış politikadaki ağırlık mukayesesiz olarak artacak ve bunun karşılığı hem Ortadoğu'da hem de Avrupa'da alınacak. Belki daha da önemlisi, özellikle Irak Kürdistanı ile gelişecek ‘organik' bağların da desteğiyle, Anadolu burjuvazisinin ve orta sınıflarının hızla üst refah seviyelerine tırmanmasına tanık olunacak ve bunların sonucunda AKP'nin oyu muhtemelen yüzde altmışlara dayanacak. Belki de hayatın bazılarına öğrettiği ‘ironi' şu: AKP'nin samimiyeti dindarlığıyla ilişkili! Ama konu ahlaken samimi olup olmadıkları değil... Sosyolojik olarak çözümü istedikleri ve çözüme hazır oldukları için.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.