22 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara13°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

AK PARTİ'NİN GELECEĞİ...

Ali Bayramoğlu

07 Mart 2014 Cuma 11:57

Kuvvetli bir dönemden çıktık...

Değişimle birlikte, demokratikleşme ve büyüme eğrisinin durmaksızın yükseldiği 10 yıllık bir dilim...

Bunu mümkün kılan pek çok çeşitli faktör oldu.

Bunlardan birisi Türkiye'nin kendi mo- dernleşme öyküsünde ulaştığı yeni bir safhaydı. Toplumun 'çevresi' kabul edilen aktörlerin iktidara geldiği, güç ve imkan açısından yer değiştirmelerin yaşandığı, toplumun merkezinin yeniden yapılandığı bir safha.

Bu safha iki kütlenin, seküler ve dindar dokuların temasının yaydığı kıvılcımlanmaları hep taşıdı.

İktidar düzeyinde belirleyici unsur denetim kavgası oldu.

Yeni gelenler için, yeni iktidar için siyasi alanı denetlemek sadece oradaki aktörlerin geri itilmesiyle değil, bu alanın değişmesiyle ya da yeni gelenler açısından tam tahkimiyle mümkündü.

İkisi de yaşandı. AK Parti bu alanı hem değiştirmeye çalıştı, hem tahkim etti.

Tahkimat güç temerküzü ve kullanımı ile özellikle merkezci zihniyet düzeyinde oldu. Sık sık altını çizdiğim 'iktidar'ın merkezileşmesi, yoğunlaşması ve şahsileşmesi bunlar arasında yer alıyor.

Bir süre önce yazdım, tekrarda fayda var:

Eski rejimin siyaseti kuşatan özerk iktidar odaklarını devre dışı bırakmaya çalışan yeni siyasi merkez, her kurumu ve işlevi kendisine tabi kılan, kültürel ve toplumsal alanda bile özerklik fikrine tahammül edemeyen bir istikamette ilerledi. RTÜK- TİB- BBDK gibi bağımsız idari kurumlardan, basına uzanan siyasete, siyasi iktidara tabi olma hali yaşadığımız, sıkça otoriterleşme, partizanlaşma olarak tanımladığımız yeni sorunların başında geliyor.

Bugün bunların, değişimin bu aksaklıklarının ürettiği bir demokrasi örselenmesiyle karşı karşıyayız.

Ve bugün bu durum, ciddi bir ataerkil siyaset tarzının krizi olarak karşımızda...

Cemaatin darbe girişimi bunlara tuz biber ekti ve ayrı bir kriz sayfası açtı.

Bu krizler nereye doğru seyreder, denge nerede kurulur?

Kanımız şudur: Tayyip Erdoğan'ın yer almadığı bir 'siyaset dünyası', hatta 'iktidar mekanizması' düşünülemez.

İster Çankaya'da, ister hükümetin başında olsun Erdoğan, hükmetmeye devam edecektir.

Peki nasıl?

Bilmek gerekir ki, cemaat ses kaydı türü saldırılarına devam edecek ve meşruiyet yıpranması süregidecektir. Buna karşın cemaat sorununu kararlılık ve iradeyle çözebilecek ve çözecek tek siyasi aktör Erdoğan'dır.

Bu ikili şu muhtemel sonuca işaret ederler:

Meşruiyet tartışması ile söylem ve uygulamada otoriterleşme dalgası.

Bu sadece bir ihtimal, kuvvetli ihtimal.

Bununla birlikte, taşıyıcı güç AK Parti farklı bir yol izlemeyi deneyebilir. Aldığı yarayı tümüyle kapatamayacak olsa da, hukuk içinde tedbirler, Kürt sorununda ciddi bir demokratik sıçrama, yumuşayan ve kuşatıcı bir söylem, yolsuzluk iddiaları karşısında şeffaflık liyakata dayalı devlet dokusu için siyasi alanı zorlama, Abdullah Gül gibi ikinci aktörleri devreye sokma bunlar arasında yer alır.

Şunu, başta AK Partililer olmak üzere kimse unutmamalıdır:

Siyasi alternatifsizlik hiç bir hakim parti için bir güvence değildir. Hakim siyasi partilerin örselenmesi siyasi rekabete değil, zamana ve zamanın ruhuna endekslidir.

Nitekim ülkemizde (70'lerdeki bir kaç istisna dönemi dışında) demokratik siyasi rekabet hemen hiç olmamıştır.

Siyasi hayat çoğulcu sistem içinde genel olarak tek siyasi partinin hakim olduğu istikrar dönemleri ile bu hakim partinin yorulmaya ve küçülmeye başladığı istikrarsızlık dönemleri birbirini takip etmesiyle akmıştır.

DP'nin öyküsü darbeye kadar böyledir. Darbe olmasaydı DP'nın kendi iç dinamikleriyle örselenmesi ve küçülmesi kuvvetle muhtemeldi.

AP'nin öyküsü böyledir. Küçülmüş ve rakibi kendi içinden doğmuştur.

Onun yerini alan ANAP'ın durumu keza...

O zaman gerçek soru şudur:

AK Parti değişimi taşıma işlevine devam edecek, büyüme, demokrasi, güven üçlüsü yeniden tesis mi edilecektir? Yoksa AK Parti örselenme, küçülme sürecine doğru mu ilerlemektedir?

Eğer dönmeye başlayan ikinci çark ise, Türkiye'nin kendisini 5-6 yıllık bir sarsıntıya, istikrar açısından zemin kabına, demokratik erozyona, krizler serisine hazırlaması gerekir. Her zaman olduğu gibi bu küçülme ve örselenme içinden yeni bir taşıyıcı ortaya çıkana kadar...

Dönen ilk çarksa, o zaman açıktır ki, AK Parti'nin seçimler sonrası demokratik sıçrama yapması, kendisini ve Türkiye'yi bu çerçevede yeni hedeflerle yeniden tanımlaması şarttır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.