17 Mayıs 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır23°C
  • Ankara16°C
  • İzmir26°C
  • Berlin22°C

AK PARTİ, KÜRTLER VE 'GERÇEKÇİ OLMAK'

Amberin Zaman

22 Temmuz 2011 Cuma 17:16

Son zamanlarda Kürt sorunuyla ilgili cümlelerin başında "gerçekçi olursak" ibaresini sıkça duyar oldum. Meclis'i boykot etmekte direnen BDP'li milletvekillerin "Demokratik Özerklik" ilan etmeleriyle birlikte "gerçekçilik" üzerinden yürüyen tartışmaya Şerafettin Elçi de katıldı. Dün Akit Gazetesi'ne konuşan Diyarbakır'dan bağımsızlar listesinden seçilen Elçi "Tek taraflı bir iradeyle özerklik ilan edilemez... Bizim bir araya gelme amacımız, Kürtlerin özgürlüklerini savunmak, haklı ve meşru taleplerini siyaset yoluyla hayata geçirmekti" dedi.

"Bu da ancak Meclis çatısı altında olur" diyerek sözlerine sürdürdü.

Dün telefonla ulaştığım Elçi'ye sordum "Özerklik deklarasyonu hangi maksatla yapıldı, nasıl oldu, medya'nın dillendirdiği şekilde Öcalan ve Kandil arasında çatlaklar büyüyor mu?" diye.

Bu arada Elçi'nin itirazları üzerinden AK Parti'nin benimsediği uzlaşmaz tavrı meşrulaştırmaya çalışanlara ufak bir hatırlatma. Elçi yıllardır Kürtler için özerklik değil federasyon istiyor. Yani daha da "radikal". Ancak yöntem konusuna gelince PKK'nın aksine her daim silahlara "hayır" demiş bir isim.

Demokratik Özerklik açıklamasına dönecek olursak; bu meydan okuma hali özünde Öcalan ve devlet arasında süren görüşmelerden kaynaklanıyor. Çünkü seçimlerden önce silahları susturma adına devlet, büyük ihtimalle Öcalan'ın taleplerine sarı ışık yaktı. Seçim olup bittikten sonra da geçtiğimiz günlerde PKK'nın "şahin" kadrosundan Cemil Bayık'ın da öne sürdüğü gibi Öcalan'ı "oyalamaya" başladı. Silvan'da 13 askerin öldürülmesi meselesini bu denklemin neresine oturtmalı emin değilim. Ancak yazımın başında "gerçekçi olursak eğer" diye başlayan tespitleri peş peşe sıralayacak olursak...

1. Her ne kadar PKK içinde çatlaklar olsa dahi ve her ne kadar Öcalan zaman zaman fazla tavizkâr görünse dahi örgüt Öcalan'a mahkûm. Bunun çeşitli nedenleri var: Kürt siyasal hareketi diye son günlerde tabir edilen olgu Öcalan'sız erir. Zira hareketinin arkasındaki toplumsal destek büyük ölçüde Öcalan'a verilen kredi üzerinden sağlanıyor. Öcalan yapının karanlık sırlarına vakıf olduğu için örgütün ona karşı gelme gücü yok. Ve son kertede PKK'nın bütün kanatların üzerinde mutabık kaldığı tek isim. Dolaysıyla evet, Öcalan avukatları aracılığıyla belirttiği gibi tek bir talimatıyla şiddeti yeniden tırmandırabilir. Şiddet "eskisi gibi kırsalda da olmayabilir, şehirlerde de olabilir... Öfke birikmesi var... Her an büyük patlamalara yol açabilir."

2. Farz edelim ki bu cehennem senaryosu yürürlüğe kondu. "Gerçekçi olursak" hükümetin böylesi bir tehdit karşısında taviz vermesi beklenebilir mi? Bunun cevabı "gerçekçilere" göre "hayır". Zaten Başbakan'ın gittikçe sertleşen tavrı, seçim öncesinde kendisini net şekilde belli ediyordu. Bu sadece MHP'yi baraj altında tutmakla sınırlı kalmıyor genel bir devlet politikasının ifadesiydi. Çünkü devlette PKK şiddetinin tolere edilebilir sınırlar içersinde tutulabileceği inancı hâkim. Kırsalda köy boşaltmaları marifetiyle çökertilen örgütün lojistik desteği, şehirlerde istihbarat faaliyetleriyle zayıflatılabilinir. Olası saldırılar büyük oranda önlenebilir. Kaldı ki ABD'nin bu anlamda sağladığı teknik destek de önemli bir koz.

3. Zaten sivillerin ölümüne yol açacak eylemler Kürt siyasal hareketinin uluslararası zeminde meşruiyetini iyice zayıflatır. "Arap baharı"yla karşılaştırmak da manasız, çünkü Türkiye'de hür iradeyle seçilmiş oyların yarısını almış bir iktidar var. Güneydoğu'da kitleleri sokaklara sürmek Tahrir Meydanı etkisi yaratmaz. Hillary Clinton geçen hafta İstanbul'da tutuklu vekillere dair bir şey söylemediği gibi PKK'yı sert bir dille uyardı.

4. Başbakan Erdoğan BDP'liler olmadan da yeni anayasa yapabilir. MHP'nin 52 vekili ile birlikte üçte iki çoğunluk sağlanıyor zaten. (Meşruiyeti tartışma konusu olur, başka). AK Parti'nin son zamanlarda yoğunlaşan muhafazakâr milliyetçi söylemi (son örneği Kıbrıs konusunda Başbakan'ın AB'ye çektiği restler) MHP tabanını mest ettiği gibi toplumun genelinde de geniş kabul görüyor. Dolayısıyla siyasal Kürt hareketinin oyuna yeniden dahil edilebilmesinin en "gerçekçi" yolu, Meclis'e gelip yerlerini almakta yatıyor. "Gerçekçilerin" yalancısıyım...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.