ADAM VE KADIN
Ahmet Altan-
19 Mayıs 2011 Perşembe 01:19
Bütün erkekler kadınlara meraklıdır. Bazıları biraz daha fazla meraklıdır. “Biraz daha fazla meraklı” olan erkekleri diğerlerinden ayıran özellik, onların şehvet duygusuna kapılamaya daha yatkın olmaları ve şehvet duymaya başladıkları andan itibaren de her türlü riski göze alabilecek bir çılgınlık dünyasına geçmeleridir.
O “an”, onlar için bütün bir ömürden daha kıymetli ve anlamlı hale gelir.
Çıldırmanın karanlığına bir düştüler mi artık başka her şey önemini kaybeder.
Şehvet, her türlü duygunun, kaygının, tehlikenin üstünü örter.
IMF’in Başkanı Strauss-Kahn’ın “biraz daha fazla meraklı” erkeklerden olduğu “sicilinden” de anlaşılıyor.
Seks oyunlarına fazla teşne olduğu ve oyunlara daldıktan sonra da gerçek dünyayı unuttuğu geçmişte yaşadığı maceralardan belli.
Bir iki kez yakalanmış.
Bütün bunlara rağmen Kahn’ın başını derde soktuğu son skandalla ilgili anlatılanlar, doğrusu ya pek akla yakın gözükmüyor.
Söylendiğine göre, adam banyodan çıkıyor, karşısında uzun boylu, siyahi bir oda hizmetçisi görüyor ve ona saldırıyor, zorla yere yatırıyor, hırpalıyor, kadın kaçınca peşinden koşuyor.
Hikayenin tam gerçeği nasıl bilmiyorum ama bu anlatılanlar bana inandırıcı gelmiyor.
İnandırıcı bumlamamamın birçok nedeni var.
Birincisi, bu tür erkekler şehvet oyunlarında çok güvenli olurlar ve kadınları ikna edebileceklerine inanırlar.
Kahn gibi hayatı boyunca bu işlerle uğraşmış bir adamın, o anda ne kadar arzulu olursa olsun karşısındaki kadını sevişmeye ikna etmeye hiç uğraşmadan ona saldırmasının çok mümkün olacağını sanmıyorum.
İkna etmeye çalışmak da zaten bu oyunun önemli parçalarından biridir.
“Görür görmez saldırdı” anlatımı o yüzden benim için pek inandırıcı değil.
“Konuştular, teklif etti, kadın reddetti, o da saldırdı” bile demiyorlar, “gördü ve saldırdı” diyorlar.
İşin içine şehvet girdiğinde meselenin tam nasıl geliştiğini bilmek zordur elbette ama ben bu olayın anlatılandan biraz daha değişik olabileceğini düşünüyorum doğrusu.
Henüz söylenmeyen, belki de hiç söylenmeyecek başka ayrıntıları olmalı bu hikayenin.
Kahn hangi nedenle olursa olsun gerçekten saldırdıysa bunun bedelini ödemeli ama WikiLeaks’in yöneticisi Assange hakkındaki “ırza tecavüz” iddialarının daha sonra nasıl biçim değiştirdiğini de gözden uzak tutmamalı.
Bu işin cinsellikle ilgili yanı.
Bir de, bir adamla bir kadının yaşadıklarının çok ötesine geçen siyasi sonuçları olacak bu skandalın.
Strauss-Kahn sadece IMF başkanı değildi, aynı zamanda gelecek seçimlerde Fransız Sosyalist Partisi’nin başkan adayı olarak yarışacaktı.
Şimdi, bir kadına saldırmış, kaçarken yakalanmış, tutuklanmış biri olarak hiç şansı kalmadı.
Fransa’nın şu andaki başkan adayları arasında en ilerici olanı yarıştan düştü.
Fransızların Sarkozy’den bıktıkları da bütün anketlerde ortaya çıkıyor.
Bu şartlarda başkanlığı “genç” Le Pen’in kazanacağı söyleniyor.
Sosyalistler kuvvetli bir aday çıkartamazlarsa yarış “sağcı” ile “daha sağcı“ arasında geçecek.
Kahn, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine sıcak bakıyordu, bizim Avrupa yolumuzu açabilecek bir gelişme de şimdi tuhaf bir şekilde kesilmiş oldu.
Sarkozi de kazansa, Le Pen de kazansa, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokmamak için uğraşacaklar.
Fransa’daki başkanlık seçimlerini Kahn’ın kazanması Avrupa siyasetini de etkileyecekti, gittikçe daha fazla sağa kayan Avrupa siyasetine belki de bir denge gelecekti, Fransa’daki sosyalist iktidar birçok ülkeye örnek olacaktı.
New York’ta bir otel odasında yaşananlar, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinden Fransa’nın siyasi geleceğine, Fransa’nın siyasi geleceğinden Avrupa’nın siyasi dengelerine kadar birçok şeyi değiştiriverdi.
Şehvet böyle bir şey.
Bir “an”ı, bütün bir hayattan daha önemli kılabiliyor.
Kısa süreliğine bile olsa, bütün duyguları, düşünceleri yok edebiliyor.
Hatta bazen bir ülkenin, bir kıtanın bile kaderini değiştirebiliyor.
Bir adam bir kadını görüyor...
Ve, bütün hayat başka bir yöne akıyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.