ADALETİNİ YİTİREN DÜNYADA KADINLAR “TESETTÜR ŞEHİDİ”!
Fatma Barbarosoğlu
30 Ekim 2009 Cuma 07:55
I-
Türkiye gündemi yoğun. “Islak imza” tartışması bir vakit daha “oya”lar bizi.Oya kelimesini tırnak içine aldım dikkat ederseniz.Tülbent kenarına yapılan manasına kullanıyorum .
Adaleti yalnız güçsüzlerin istediği bir dünyada, kendinden olmayanı imha etmeye kalkanların eylemlerine dair her delilin, kumaş kenarına bir “motif” olarak rabt edildiği zamanlardayız.
Kafamız fena halde karışık.
İletişim çağında sahiden hiçbir saklanamadığı için mi “bu kadar çok şey biliyoruz”, yoksa bu kadar çok şey bildiğimizi zannetmemiz üzerine mi kurulu oyunun bütün sahneleri?!
II-
Kimlikler çağını yaşıyoruz.
Kimlikler çağında adaletin terazisini tutan kadının sadece gözleri bağlı değil.Kulakları sağır,kimlikçilik hastalığından muzdarip elleri titriyor.Ama ne titreyiş!
Almanya Müslümanlara karşı adil olup olamayacağının imtihanını veriyor
Mısır asıllı Merve El- Şerbini geçtiğimiz yaz Rus asıllı Alman vatandaşı Alex tarafından mahkeme salonunda;yargıçların huzurunda;oğlunun ve eşinin gözü önünde; 18 bıçak darbesi ile katledildi.
Hepimizin hafızası tavuk hafızası olduğu için olayı hatırlatayım müsaadenizle.Parkta çocuğunu salıncakta sallamak için izin isteyen Merve El- Şerbini, Rus asıllı Alman Alex W.tarafından “İslamcı terörist ve başörtülü …”(üç noktanın yerinde ağır bir hakaret var) hakaretlerine maruz kalmış o da bu hakaretleri mahkemeye taşımıştı.Olayın en can alıcı noktası ise davanın görüldüğü sırada cani'nin Merve Şerbini'yi çocuğunun ve kocasının gözü önünde yani mahkeme salonunda 18 yerinden bıçaklayarak öldürmesi.(İfademin tekrar olduğunun farkındayım)Nasıl mahkeme ki bu caniyi kimse durduramıyor.Cani Merve'yi katlettikten sonra eşini de yaralayabiliyor.
Dikkat çekmemiz gereken nokta adalet dağıtması gereken bir kurumda ölümün başı boş bir şekilde eylem halinde olması iken; Alman medyasının tuzağına düşerek haberleştirildi bu cinayet.Bütün İslam dünyasında olduğu gibi bizde de Merve el Şerbini “Türban şehidi” olarak haberleştirildi.
Haberleştirmenin tuzaklı diline lütfen dikkat buyurunuz.Her şey tam da Hungtinton'un Medeniyetler Çatışmasını tezini haklı çıkarmak üzerine bina ediliyor .İslam alemi merhumenin başörtüsü üzerinden “dava”yı sahiplenirken,Alman basını Merve “başörtülü” olduğu için katilin suçunu azaltamaya yarayacak bir dil kullanıyor.
Merhume'nin babası da kızının yerde kalan kanını “başörtüsü” üzerinden savunmaya kalkıyor:
“Onun Angela Merkel'in kızı olduğunu düşünün, o zaman ne yapardı? Ya da bir başka Alman annenin? Merve'nin başörtüsüyle ilgili ne gibi bir sorun var? Hz. Meryem de eşarp takardı. Manastırdaki rahibeler de takıyor. Birisinin başörtüsü takmasında kötü olan nedir?” diyor acılı baba.
Katil başörtülü bir kadını öldürmüş olabilir. Ama Merve başörtülü olduğu için öldürülmedi. Katil insani özellikler taşımadığı için öldürdü Merve'yi. Salıncak bahaneydi.O gün Alex denilen adamın karşısına kim çıkarsa çıksın tartışacak, bir şekilde bir şeyi bahane ederek karşısındakini rencide edecekti.Başörtülü kadın değil de sarı saçlı bir kadın çıksaydı da Alex denilen katilin hakaret dili değişmeyecek, özne için kullandığı hakaret sıfatları değişecekti yalnızca.Ama bu davayı “başörtüsü” üzerinden sahiplenmeye kalkarsak kişilik bozukluğu olan yüzlerce insan için dünyanın dört bir tarafında yaşayan başörtülüleri hedef haline getirmiş oluruz.
III
Bu cinayet davası hafta başında Almanya'da görülmeye başlandı. Dava ile birlikte başta Mısır olmak üzere bütün İslam alemi teyakkuza geçti.
Alman medyası mahkemenin zor kararı diye haberleştirdi yüzünü saklayan Alex'in mahkemeye yedi kat peçe altında gelişini. Cani ancak para cezasına çarptırılınca yüzünü mahkemede açtı.
Neden mahkemenin zor kararı oluyor!!!
Öldürülenler toprak oluyor, caniler mahkum haklarından yararlanıyor sonuna kadar.
Daha önce de yazmıştım modern dünya sadece enerjisi olanları seviyor. Katiller ve caniler ki en çok enerjiye sahip olanlar. Ölenler/öldürülenler modern vicdanları hiç ilgilendirmiyor.
Bu sütunun okuyucuları biliyor. Israrla tekrar ve tekrar olayları “kimlik” merkezli değerlendirmemek üzerinde duruyorum. Çünkü kimlikçi yaklaşımlar ahlaki duyarlılıkları öldürür. Ölümü bazılarına yakıştırır bazılarına yakıştırmaz bir hale geldiğimizi fark etmeyiz bile.Kimlikçi yaklaşım toplum kurallarını iptal eder bu kurallar üzerinden her vesile ile çatışma durumları üretir.
Adalet talep ederken paydayı olabildiğince daraltmak yerine olabildiğince genişleterek bütün insanlığı muhatabımız kılmak zorundayız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.