23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara1°C
  • İzmir8°C
  • Berlin3°C

ADA

Ahmet Altan-

06 Şubat 2011 Pazar 11:54

Türk basınına tam yansımadı ama Kıbrıs’ta ciddi bir halk hareketi başladı.

Bazılarına göre yirmi bin, bazılarına göre daha da fazla Kıbrıslı Türk, Türkiye’nin Kıbrıs’tan çekilmesi için büyük bir gösteri yaptı.

Kıbrıs Türk kesiminin nüfusunun yüz elli bin olduğunu düşünürseniz, yirmi bin kişilik bir kalabalığın ne anlama geldiğini daha iyi anlayabilirsiniz.

Başbakan Erdoğan ise garip bir cevap verdi göstericilere.

“Biz size para veriyoruz, bir de karşımıza geçip, ‘gidin’ diyorsunuz nankörler” gibi bir şeydi söyledikleri.

Büyük bir ihtimalle bu sözleri Kıbrıs’ta daha büyük tepkilere ve gösterilere yol açacak.

“Parayı veren istediğini yapar” zihniyeti kitlelerin büyük bir coşkuyla paylaşacağı bir zihniyet değil.

Bir başkasının bize söylemesi halinde haklı olarak çok sert eleştireceğimiz sözleri başkasına söylersek, sorunları öyle kolayından çözemeyiz.

Başbakan’ın “para veriyoruz, susun” dediği insanların, “para almalarına” rağmen niye Türkiye’yi istemediğini düşünmesi herhalde sorunu çözecek yolları bulmayı daha kolaylaştırır.

Ama ta Osmanlı’dan beri Türk yöneticileri kitlelerin “talepte” bulunmasını hep küstahça ve nankörce buluyor.

“Ne istiyorlar, niye bunu istiyorlar, nerede hata yaptık” soruları sanki bu toprakların yöneticilerine haram edilmiş, hiçbirinin aklına böyle sorular gelmiyor.

Hem Türklerin “gururlu” olmasıyla övünürüz hem de başkalarının “gururunu” kırma hakkını kendimizde buluruz, bizden başka kimsenin gururlu olamayacağı gibi bir inancımız var sanki.

Bunca çile görmüş, hapislere girmiş, “paradan daha önemli şeyler olduğuna” inandığı için politikaya soyunup çeşitli riskler almış bir politikacının, kendisinden memnun olmayanlara ilk vereceği cevap herhalde “size para veriyoruz” olmamalıydı.

Eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’ın söylediği ise çok daha vahim.

O da, “Kıbrıs, Türkiye’nindir” diyor.

Kıbrıs, niye Kıbrıslıların olmuyor da Türkiye’nin oluyor?

Türkiye, Kıbrıs’a niye asker gönderdi?

Kıbrıslı Türkleri kurtarmak için.

En azından bütün dünyaya öyle söyledik.

Bugün ise “kurtardıklarımız” bize “gidin” dediğinde onlara “burası sizin değil ki bizim” diyoruz.

Bütün dünyanın, Kıbrıs’taki Türk askerini “işgal gücü” olarak görmesini böylesine haklı çıkartan bir başka açıklamayı bugüne dek herhalde kimse duymamıştır.

Demek Türkiye Kıbrıs’a ırkdaşlarını kurtarmak için değil, başkasına ait bir adayı almak için gitmiş.

Zaten yıllardır Ada’da asker bulunduran Türkiye’ye dünyanın söylediği de buydu.

Onun için Birleşmiş Milletler’de bütün kararlar Türkiye’nin aleyhine çıktı, onun için kimse KKTC’yi tanımadı.

Eski dışişleri bakanımız da böylece bütün dünyanın haklı olduğunu kanıtlamış oldu.

Üstelik aldığı Ada’yı da, “kurtardığı” insanların bile tepkisini çekecek gibi yönetmiş Türkiye.

Erdoğan’ın ve Soysal’ın cevapları, Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri nasıl gördüğünü, onları nasıl aşağıladığını ve o insanların niye Türkiye’yi istemediğini açıkça ortaya koyuyor.

Kim kendisini “parayla satın alınabilen biri” gibi gören bir zihniyetin hakimiyeti altında yaşamak ister, kim “kendisini kurtarmak için gelirmiş” gibi yapıp Ada’yı işgal edenin samimiyetine inanır?

Kıbrıs’ın Türk kesimi, kontrgerilla ve uyuşturucu merkezi haline getirildi.

Rumlardan kalan malları Denktaş keyfince eşine dostuna dağıttı.

Üretim durdu.

Kuzey Kıbrıs dünyadan tecrit edildi.

Bütün dünya Türkiye’nin Kıbrıs’tan askerlerini çekmesini istiyordu, şimdi buna büyük kitleler halinde Kıbrıslı Türkler de katıldı.

Kıbrıslı Türklerin istediğini yaparak Kıbrıs’tan askerlerimizi çekmek Türkiye’yi dünya arenasında da çok rahatlatır.

Niye kendi ırkdaşlarımız bile bizi istemezken, büyük maliyetlerle orada binlerce asker tutuyor, dünyayla aramızı bozuyor ve Avrupa Birliği ile aramıza çözümsüz sorunlar sokuyoruz?

Eskiden, “bu bedeli soydaşlarımız için ödüyoruz” diyorduk.

Soydaşlarımız bizi istemiyor, şimdi ne diyeceğiz?

Soysal’ın dediği gibi “biz orayı işgal ettik çıkmayız” mı diyeceğiz?

Orada kalmakta ısrar edersek, dünyanın yapamadığını Kıbrıslı Türkler yapıp Türkiye’yi oradan çıkartacak.

Türkiye, bölgenin “halk ayaklanmaları” dönemine girdiğini fark etmezse, bunu “bazıları” gibi çok acı tecrübelerle ve rezil olarak öğrenir.

Buna gerek var mı sizce?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.