24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir5°C
  • Berlin5°C

AÇILIM VE KADINLAR

Ece Temelkuran

18 Ekim 2009 Pazar 13:33

Cumartesi sabahı İstanbul’da kalabalık bir grup kadın buluştuk. Derdimiz günümüz barış! Barış olsun istiyoruz. Grubumuzun adı Barış İçin Kadın Girişimi.

Bu ilk toplantı değil. İlk toplantı 31 Mayıs’ta Diyarbakır’da yapıldı. Kadınların barış sürecine aktif olarak dahil olması için ne yapılabilir bu konuşuldu.

28 Haziran’da Ankara’da, 8 Ağustos gecesi Hakkâri Berçelan Yaylası’nda ve Taksim Meydanı’nda, 23 Ağustos’ta İstanbul Maçka Parkı’nda sürdü toplantılar. Şimdi safları kalabalıklaştırmak için çalışmaları hızlandırıyoruz. Niye? Çünkü bu işleri erkeklere bırakmaya gelmez. Bir de ‘açılım’ın tadı her an kaçabilir! Niye? Şöyle ki...

Kötü Kürtler

Dünkü toplantıda açılış konuşmalarından birini yaparken söylediğim meseleyi tekrar edeyim:

Özellikle Kürt açılımı söz konusunu olduğunda, hükümetin bu hamlesini destekliyor olmama rağmen dikkat çekilmesi gereken bir mesele var. Bir süredir söylüyorum, yeniden, yeni örneklerle söylemek zamanı: İyi Kürt-kötü Kürt ayrımı!

Açılım, bir siyasi iktidar tarafından yapılıyor olması sebebiyle, doğal olarak siyaseten olması gerektiği kadar kapsayıcı olmakta güçlük çekiyor. Niyetler iyi olabilir ama siyasi iktidara daha yakın olan kesim ‘iyi Kürt’ olarak ilan edilirken, geride kalanlar ‘kötü Kürt’ oluyor. Nasıl? Şöyle:

Ceylan, kötü Kürt; askerleri alkışlayan çocuklar iyi Kürt; yitirdiği eşinin fotoğrafını ‘Kayıplarımızı İstiyoruz’ eyleminde taşıyan Milletvekili Pervin Buldan kötü Kürt ama ağlayan Kürt annesi iyi Kürt; DTP’liler kötü Kürt, AKP’li Kürt milletvekilleri iyi Kürt... Açılımın, ortadan kaldıramadığı, hatta açılım heyecanıyla giderek keskinleşen bu ayrımın bir sonucu da meşruiyet ile ilgili sorun.

Başbakan’ın, tam da barışın dilini konuşması gereken zamanlarda, DTP’lileri Kürt halkının temsilcisi olarak saymadığını ima etmesi, zaten açılımla tüyleri diken diken olan kesimlerin şoven tepkilerini meşrulaştırıyor. DTP milletvekilleri giderek daha fazla gayrimeşru bir zeminde algılanmaya, gösterilmeye başlanıyor. Öyle ki, milletvekilleri Nevruz’da Kürtlerin geleneksel kıyafetlerini giydiklerinde, üstelik bu işlerden anladığını düşündüğüm köşe yazarları tarafından, ‘gerilla kıyafeti’ giymekle suçlanıyor. Gayrimeşru algı yaygınlaştırılıyor.

Dün Pervin Buldan’a da söyledim:

Televizyonlar, son derece barışçı bir biçimde Diyarbakır’da yapılan ‘Kayıplarımızı İstiyoruz’ eylemini her nedense korku filmleri eşliğinde verebiliyor. İnsanlar savaşta kaybettikleri insanların resimlerini taşıyorlar ve Türkiye televizyonları bu meseleyi gerilim filmi gibi gösteriyor. Sadece Kürtlerin değil Türklerin de temsilcisi olan, Türkiye’nin milletvekilleri olan DTP’lileri böyle bir siyasi manevrayla gayrimeşru algı alanına itmek savaş ateşine körükle gitmekten başka bir şey değil.

Pazartesi günü Silopi’de bir karşılama olacak. Mahmur Kampı’ndan gelen mülteciler Habur Sınır Kapısı’nda kitlesel bir biçimde karşılanacak. Açılım meselesinin fiziksel, somut bir açılıma dönüşmesi için bir fırsat bu. AKP’lilerin bu konuda DTP’lileri öne sürüp ne olacağına bakmak gibi bir tavırlarının olduğunu duyuyorum. Başından beri çekinik davranışlar sürecin belirsizliğine, belirsizliğin de şoven kesimde korkuya ve öfkeye dönüştüğünü gördük. Açıktan tavır almakta zorlandıkları zamanlar oldu. Hükümetin açılımın sorumluluğunu alma zamanı geliyor. Sözlerin kolayca kana dönüştüğü topraklarda savaşın geride kalması için sözlerin arkasında durma zamanı.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.