AÇIK KONUŞMAK!
Nuray Mert
20 Şubat 2013 Çarşamba 07:32
Hafta sonu, BDP’nin Urfa’da düzenlediği panelde söylediklerim, sosyal medyada kıyamet koparmış, ne hainliğim kalmış, ne ‘haine karşı hedef gösterme’ kampanyası! Ne demişim; ‘PKK terör örgütü değildir, konuyu böyle algılarsak Kürt meselesinin çözümü mümkün olmaz’. İyi de, ben bunu hep söylüyorum, hem de yıllardır söylüyorum, herkesi bu konuyu tartışmaya açmaya davet ediyorum, bu tartışmayı yapmadan yola devam edemeyeceğimizi düşünüyorum.
Bakın 20 Ağustos 2009 tarihli ‘Kürt açılımına genel bakışım’ başlıklı yazımda (Radikal) ne demişim; “PKK silahlı mücadeleye girişmiş siyasi bir örgüttür. Devletler kendilerine karşı silahlı mücadele edenleri ‘terörist’ ilan ederler. Devletler için terörist olanlar, o davaya inananlar için ‘özgürlük, kurtuluş savaşçısı’dır. Devletler bunu telaffuz etmekten kaçınır. Bizler devlet değiliz, o halde açık konuşabiliriz. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu olay, bir terör sorunu değildir, ‘silahlı siyasal mücadele’dir. Gelinen noktada bu siyasi hareket, Kürt meselesinin çözümünde kendisi ile müzakereyi gerektirecek konuma sahiptir. Bu noktaya gelen her devlet, bu türden siyasi hareketlerle müzakere yapmak durumundadır. Zor olan bu süreci kamuoyuna anlatmaktır.”
O günden bu güne, bu konu üzerine çok konuştum ve yazdım, linç kampanyaları ile geri adım atacak birisi değilim. Bugüne kadar başımıza gelenler açısından, kendine ‘aydın, demokrat, özgürlükçü’ diyenlerin korkaklığının rolü büyük oldu, benim o kervana katılmaya hiç niyetim yok. “Ancak tehlikeli bir hayata göğüs gerebilecek insanlar demokrasiye sevgi duyabilirler” (Cemil Meriç, Jurnal I, 28.6.1963)
Bana karşı yeniden başlatılan linç kampanyasında, aydın, demokrat, özgürlükçü denilen çevrelerden kimsenin çıkıp da, ‘ben de böyle düşünüyorum’ dememesi, diyememesi bu tabloyu bir kez daha ortaya koymuş oldu. Yanlış anlaşılmasın, söylediklerimi kimseye güvenerek söylemedim, kimseden şahsi destek falan beklediğim yok. Ancak, koca memlekette, Kürt siyasi çevreleri dışında, benim gibi düşünen kimse mi yok? Böylesi bir çözüm sürecinde bile neden susarlar, şimdi konuşmayacaklarsa ne zaman konuşacaklar? Önemli olan konuyu benim gündeme getirmem değil. Yok mu koca memlekette ‘evet, açık konuşalım’ diyecek? Bu vesile ile, Kürt siyasi çevreleri dışında, kendine aydın, demokrat, özgürlükçü diyen herkesi artık açık konuşmaya davet etmek istiyorum; ya ‘evet, PKK terör örgütüdür’ desinler, ya da ‘gerçekten de bu konuyu daha açık konuşmak lazım’ diye ortaya çıksınlar. İşler zorlaşınca, ‘Sol ve şiddet’ tartışması başlatıp minderden kaçmanın alemi yok. PKK’yi ‘tasvip’ etmeye değil, ‘tanımlama’ya çağırıyorum, kaçak güreşmek yok.
Buradan imza kampanyası çağrısı yapıyorum; şiddeti tasvip edip etmemek ayrı konu, bu konuyu da her zaman tartışmaya açık tutalım ama önce, ‘PKK terör örgütü değil, silahlı bir siyasal örgüttür’ diye düşünenler altına imza koysunlar. Terör örgütüdür diyenlerin tavrı belli, belli olmayan diğerleri.
----------------------------------------------------------------
Not: Son olarak, daha önce Radikal II de yazıları yayınlanan ama köşe yazarları kervanına yeni katılan Vahap Çoşun’a (Taraf) şimdilik kısa bir not ileteyim. Uzun cevap vermeye gündem izin vermedi, gerekirse konuyu sonra daha etraflıca yazarım. 15 Şubat tarihli yazısında, benim açılımın ilk günlerinde ‘Türk sorunu’ndan dem vurduğumu hatırlatıp, şimdilerde ‘bayraktarlığı’ Ertuğrul Özkök’ün devraldığını ifade etmiş. Yazılarım ortada, benim o zaman söz konusu ettiğim Türk sorunu ile Özkök’ün tavrı arasında hiçbir düşünce akrabalığı olmadığını okuması yazması olan herkes kolayca tespit edebilir. Tam da bu nedenle, yani bu meselenin, çözümün önüne mazeret diye kullanılması şekline dönüşmesinden dolayı, ‘keşke bu ihtimali öngörüp, kendimi ifade ederken daha özenli davransaydım’ diye Milliyet 6.8.2011 tarihinde özeleştiri yazdım. O özeleştiri, ‘öyle düşünüyordum, şimdi düşüncemi değiştirdim’ şeklinde değildir. Düşüncelerimi değiştirdiğim konular da oldu, onları da açıkça yazdım ama bu Türk sorunu konusunda değildi. Nitekim, Çoşkun belli ki benim ‘Türk sorunu’ yazımı okumadan kaleme sarılmış, zira yazıya verdiği referans yanlış, o yazı, iddia ettiği gibi Radikal 10.1.2009’da yayınlanmadı. Kulaktan dolma söylentilerle yola çıktığının en iyi ispatını kendisi vermiş. Girin Google’, arayın o tarihli yazıyı, hiçbir şey çıkmaz, belli ki kendisi bu zahmete bile katlanmamış. Bir kere yazının başlığı ‘Türk meselesi’ ve 3 Ağustos 2009’da Hürriyet’de yayınlandı. Yeni bir köşe yazarı olarak kendisine tavsiyem, hele de benim gibi birine, ‘siyasi güzergah değiştirdi, Özkök ile aynı kafadaydı’ türünden şeyler yazmadan önce dersini çalışsın, yoksa çok mahcup olur.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.