22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

ABDULLAH ÖCALAN’IN KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİYLE İMTİHANI

Ruşen Çakır

07 Mart 2013 Perşembe 08:35

İki ay sonra yeni İmralı süreci /2

Öcalan bir şekilde PKK kurmaylarını yol haritası konusunda ikna etse bile ‘yükselen Kürt milliyetçiliği’ sorununu aşmak zorunda.

PKK’nın Kandil’deki en önemli ismi Murat Karayılan dün Fırat Haber Ajansı’na (ANF), her satırının ve hatta satır aralarının dikkatli okunması gereken uzun bir söyleşi vererek sürece bakışlarını “temkinli iyimserlik” olarak tanımladı. ANF söyleşinin başlığına onun “Karar almamız kolay değil” cümlesini çıkarmış ki doğru bir seçim gibi gözüküyor. Karayılan özetle, Abdullah Öcalan’ın kendilerine de yolladığı mektuptaki perspektiflere büyük ölçüde katıldıklarını ama bazı yerlerini tam olarak kavrayamadıklarını, bu sorunun aşılması için liderleriyle doğrudan temas kurmaları gerektiğini vurguluyor.

Geçmişte MİT’in İmralı ile Kandil arasında mesaj taşımış olduğunu, sızan Oslo görüşmeleri sayesinde öğrenmiştik. Yeni İmralı sürecinde de benzer mekanizmalar işletilmiş olabilir ama daha önemlisi bu kez İmralı ile Kandil arasında mesaj taşıyıcılığını BDP ve DTK eşbaşkanları ve bazı milletvekilleri yaptı. (Devletin bilgi, onay ve galiba teşvikiyle gerçekleşen Irak Kürdistanı’ndaki bu buluşmanın tarihi bir önemi haiz olduğunu ama hak ettiği kadar büyütülmemesinin de bu seferki sürecin bambaşka olduğunu kanıtlamakta.)

Esas sorun siyasal

PKK yöneticilerinin Öcalan ile doğrudan görüşerek, esas olarak silah bırakmanın neden ve nasıllarını tartışmak istediğini tahmin edebiliriz. Peki sorun sadece bundan mı ibaret? Diğer bir deyişle Öcalan bir şekilde PKK kurmaylarını yol haritası konusunda ikna ederse Kürt siyasi hareketinin sürece tamamıyla angaje olması sağlanabilir mi? Sanmıyorum. Çünkü örgütsel sorunların ötesinde Öcalan’ın (ve onunla birlikte hareket edecekleri anlaşılan BDP’lilerin ve PKK kurmaylarının) esas olarak aşması gereken çok ciddi bir ideolojik/siyasal engel söz konusu. Bunu tek bir kavramla özetleyebiliriz: Yükselen Kürt milliyetçiliği.

Bundan ne kastettiğimi daha önceki birçok yazıda ele alıp tartışmıştım. Bu bağlamda özellikle “Türkiye’de Kürt milliyetçiliğinin yükselişi” başlıklı yazımı (http://www.rusencakir.com/Turkiyede-Kurt-milliyetciliginin-yukselisi/1904) hatırlatmak isterim. Gerek İmralı tutanaklarda söyledikleri, gerekse yolladığı mektup hakkında sızan bilgiler, Öcalan’ın Kürt siyasi hareketini milliyetçi pozisyonların çok uzağında tutmaya çalıştığını gösteriyor. Özellikle yakalandıktan sonra savunduğu çizginin de milliyetçilikten uzak olduğunu bildiğimizde bunda şaşıracak pek bir şey yok.

Öcalan’ın bu pozisyonunun hükümeti büyük ölçüde rahatlattığı da ortada. Ancak hükümetin epey geç kaldığını da söylemekte hiç sakınca yok: Çünkü AKP’nin önde gelenleri, Türkiye’de Kürt milliyetçliğinin muhtemel yükselişini, büyük ölçüde din faktörüne fazla bel bağlayarak öngöremediler ve Öcalan’ın yıllardır kendilerine yaptığı çağrıları kulak arkası ettiler. Evet geç kalındı, ancak tabii ki zararın neresinden dönülse kârdır.

Süreç başladıktan ve Öcalan’ın “demokratik özerklik”, “anyasaya Kürt tanımının girmesi” gibi ısrarlarının olmayacağının anlaşılmasından sonra Kürt siyasi hareketi ve bunun tabanında belli bir şaşkınlık yaşanmıştı. Ama esas şaşırtıcı olan, Kürt sorununun varlığını bile kabul etmeyen bazı çevrelerin “peki karşılığında ne alacaksınız?” diye Kürt hareketini köşeye sıkıştırma çabalarıdır. Benzer uyarı/eleştirilerin iyiniyetli bazı kişi ve çevrelerden de geldiği bilindiğinde Öcalan ve onunla birlikte hareket edecek olanların işinin hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.