ABDULLAH GÜL SİYASETE DÖNER
Yasemin Çongar
25 Ocak 2012 Çarşamba 00:17
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugünlerde kendi yerinde olmak istemezdi sanırım; şöyle bir saydım, tam dört yıl 150 gündür Çankaya Köşkü’nde ikâmet ediyor ve bana öyle geliyor ki, şimdi atmaya hazırlandığı imza, bu dört yıl 150 günün en gönülsüz imzası olacak.
Gül, Meclis Genel Kurulu’nun geçen hafta kabul ederek masasına gönderdiği Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nu büyük ihtimalle onaylayacak.
Gönülsüzlüğü ise, sadece bu kanundaki düzenlemenin, kendi görev süresini, “bir defaya mahsus ve yedi yıl” olarak sınırlamasından kaynaklanmıyor. Tabii, Gül’ün kendinden sonraki cumhurbaşkanları için uygulanacak olan “beş artı beş yıl” seçeneğine sahip olmayı içinden dilemiş ve böyle bir düzenlemeyi hakkaniyete ve hukuka daha uygun addetmiş olması mümkün. Doğrusu, benim tahminim de bu.
Ama Gül, her ne kadar şu anki konumu kendisini aktif siyaset dışında tutsa da, her zaman “siyasi” düşünebilen, “siyasetin” nasıl işlediğini çok iyi bilen bir aktördür ve mevcut siyasi dengelerin, Köşk’ü kafasına koymuş olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a 2014’te yer açmak üzerine kurulduğunu da gayet iyi gördüğünden eminim.
Ayrıca, gerek Gül ile Erdoğan arasında yıllar içinde türlü sürtüşmelere ve çekişmelere rağmen esasını her zaman korumuş olan çok özel hukuk, gerekse 2007’de Köşk için Gül’e yer açanın bizzat adaylıktan feragat eden Erdoğan olması, 2014’ün cumhurbaşkanı adayının bugünün başbakanı olacağı konusunda iki lider arasında —bir tarafıyla “yarı-gönüllü” dahi olsa— ortak bir anlayış olduğunu düşündürüyor.
Velhasıl, son günlerde Köşk’ten yayılan kesif “kasvet,” Gül’ün görev süresinin yedi yılla sınırlanacak olmasından öte, bu sınırlamanın adeta “kişiye özel bir düzenleme” şeklinde yasayla yapılmasından ve o yasanın da yine bizzat Gül’ün onayına bağlı olmasından kaynaklı. Kolay değil; Gül’den, geçici birinci maddesinde “On birinci Cumhurbaşkanı’nın görev süresi yedi yıldır” diye kendisinden bahseden bir yasaya ilişkin hükmü isteniyor. Erdoğan ve AKP, bir bakıma Gül’ü, “reddi hâkim” gerektiren bir meselede hâkimlik yapmaya zorlamış oluyorlar.
Üstelik de, Gül’e epey sıkıntı veren “Beş yıl mı, yedi yıl mı” tartışmasının uzadıkça uzamasından sonra bulunan bir formül bu. Devletin en tepesinde oturan şahıs, o konumda ne kadar kalmasının öngörüldüğü sorusunun cevabını bilmemenin rahatsızlığını uzun süre yaşadı, birkaç kez de bu rahatsızlığı ifade etti, şimdi ise kendisi hakkında çıkarılan —üstelik de çıkarılmadan önce, nezaket gösterilip haberdar edilmediği anlaşılan— fermanı imzalayıp imzalamayacağına karar vermek durumunda.
Dediğim gibi, Gül muhtemelen imzalayacaktır. Yasanın Meclis’te kabulünden hemen sonra, 20 ocakta yaptığı açıklamada, bence hem bu imzayı atacağının ama hem de bu işi “yarı-gönüllü” yapacağının işaretini vermişti: “Konuyla ilgili söyleyeceklerimi söyledim daha önce, ekleyecek bir şeyim yok, ama anayasaya aykırılığı iddia ediyorsa tabii ki Anayasa Mahkemesi’ne herhalde anamuhalefet partisi gidecektir.”
Benim gibi, Gül’ün görevi gereği “siyaseti” bırakmış olsa da “siyasi” düşünmeye ara vermediğine inananlar, bu demeci de iki ayrı sıkıntının ifadesi olarak okudular sanırım.
Birincisi, Gül’ün “anayasaya aykırılık” imasının yansıttığı mâlum içerik sıkıntısı... İkincisi ise, böyle bir açıklama yapmasının “muhalefetten medet umar” konuma düştüğü şeklinde yorumlanacağını herhalde tahmin eden Gül’ün, yine de bu konumdan uzak duramamasıyla çoğalan ve şimdi “Veto edin” diye ortalığa dökülen muhalefet sözcülerinin ajitasyon gayretiyle kasvete dönüşen bir sıkıntı.
Acaba bütün bunlar, en nihayetinde yıllarca birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarınca içine düşürüldüğü bu “müşkül” durum, Gül’ün 2014 sonrası planlarını nasıl etkileyecek? Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, Meclis’e gelmeden önce, 27 aralıkta bu konuda sorulara muhatap olan Gül, “Siyasetle ilgili herhangi bir hesabım yok” demiş ama “emekliliğe de inanmadığını” kayda geçirdikten sonra, her iki tarafa çekilebilecek bir söz söylemişti: “Benim bundan sonra yapacağım şeyler gayet belli. Siyaseti yaptım ve geldim.”
Bu cümlelerde bir “doymuşluk” mesajı var, o kesin. Ama aynı ölçüde, “Bugüne kadar yaptıklarım bundan sonra yapacaklarımın teminatıdır” diye okunabilecek, tam da Gül’ün “siyasi” düşünme alışkanlığına uygun “ucu açık” bir mesaj da var bence.
Kişisel tahminimi, yazının başlığına koydum. Cumhurbaşkanı Seçim Yasası, “kişiye özel” geçici birinci maddesiyle Çankaya’ya gönderilene dek, Gül’ün belki bundan sonra, Türkiye yerine uluslararası alanda yüksek profilli bir rol üstlenmeyi tercih edebileceğini düşünüyordum. Ama artık Gül’ün aktif siyasete dönmeyi isteyeceğini ve Erdoğan’ın ya “on ikinci cumhurbaşkanı” sıfatıyla ya da üç dönemini tamamlamış bir vekil olarak AKP liderliğini bırakması sonrasında, bu göreve Gül’ün talip olacağını sanıyorum.
Eğer tahminim doğru çıkar ve Gül, Çankaya sonrasında siyasete geri dönme eğilimi gösterirse, bence bugünlerde kendisine yaşatılan sıkıntının yanı sıra, AKP’nin siyasi istikbâline ve başkanlık sistemine ilişkin farklı fikirleri de tercihinde etkili olacaktır. Ama işin o kısmını başka bir yazıya havale etmem gerekiyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.