27 Aralık 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara4°C
  • İzmir8°C
  • Berlin2°C

ABD, TÜRKİYE’NİN MUSUL OPERASYONUNA KATILMASINI İSTEMİYOR

Amberin Zaman

02 Ekim 2016 Pazar 23:32

Türkiye’nin Suriye’ye fiili müdahalesiyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin bundan sonraki hamleleri, ABD’nin Musul ve Rakka operasyonlarına ilişkin Ankara’dan talepleri gibi konularda farklı iddialar öne sürülüyor.

İddia sahipleri arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar da var.

Bunlara göre Türkiye, Suriye’de ve Irak’ta ABD’nin istekleri doğrultusunda, kimlerine göre ise ABD’ye rağmen, daha da aktif rol üstlenecek. Peki gerçek nedir?

Sahada dengelerin her gün değiştiği Suriye’ye ilişkin sağlıklı bilgi edinmek ve öngörüde bulunmak gerçekten zor.

Eli kulağında olduğu söylenen Musul operasyonuna dair de birçok spekülasyon ve dezenformasyon var.

Ancak elimizdeki verileri birkaç ana başlık altında toplayacak olursak, mevcut konjonktürde kabaca şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız diyebiliriz:

Musul

Önüne büyük çapta bir engel çıkmaması halinde, operasyonun en geç kasım ayında başlaması planlanıyor.

Musul’u kentini IŞİD’den ele geçirecek güçler sırasıyla şöyle:

*Irak ordusu

*Irak başbakanına bağlı ve ABD tarafından eğitilen ve de Irak’taki en etkin güç sayılan “Counter Terrorism Units” (bir tür özel kuvvetler).

*Halihazırda Mahmur kampında koalisyon güçleri tarafından eğitilen ‘yerli’, yani Musul bölgesine ait aşiretler ve diğer yerel güçler.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Peşmerge güçlerine biçilen rol ise, bulundukları mevcut mevzilerden operasyona destek vermek, IŞİD’i kıskaca almak. Peşmergelerin Musul kentine girmeleri öngörülmüyor.

Türkiye tarafından Başika kampında eğitilen ve eski Musul valisi Esil Nuceyfi’ye bağlı olan iki bin civarındaki güce gelince…

ABD bu güçlerin Mahmur kampında eğitilen ‘yerli’ güçlerle birleşmelerini ve Irak ordusunun komutasının altına girmelerini istiyor.

Konu ABD dışişleri bakanı yardımcısı Tony Blinken’ın geçen hafta Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında gündeme geldi.

Fakat Ankara bu konuda henüz olumlu cevap vermiş değil.  Üstelik merkezi Bağdat hükümetinin “Derhal çekilin” çağırılarına rağmen Ankara, Musul’da ‘istikrar’ sağlanana denk Başika’ya yolladığı takviye özel kuvveteler ve tankları geri çekmeyi düşünmüyor.

Bunun birkaç sebebi var: PKK’nin Musul operasyonu sırasında olası hamlelerini engellemek.

Benzer şekilde Şii milislerin Musul kentine veya Türkmen ağırlıklı Tel Afer şehrini girişini engellemek. Tel Afer’deki durum çok karmaşık. Tel Afer, IŞİD’in eline geçtiğinde kentteki Sünni Türkmenler, Şii Türkmenleri kentten kovmuştu.

Şiilerin bir çoğu Türkiye ve Irak’ın güneyine sığınmıştı. Bu kez Şii Türkmenlerin Şii milislerin yardımıyla Sünnilerden intikam almasından korkuluyor.

Türkiye’nin Musul operasyonuna katılması, ABD ve merkezi Bağdat hükümeti tarafından katiyen istenmiyor.

Bunun başlıca nedeni, olası bir Türkiye müdahalesiyle, ABD ve merkezi Bağdat hükümetinin mümkün mertebe Musul dışında tutmaya çalıştıkları Şii milislerin Türklerle çatışma riski.

Bu da Musul’da en çok korkulan Şii-Sünni mezhep savaşını ateşler. Dolayısıyla Erdoğan’ın Musul’a ilişkin açıklamaları Irak hükümetinde büyük kaygıyla izleniyor.

ABD’nin bir diğer kaygısı ise, TSK’nın Musul operasyonunu fırsat bilip Başika’daki güçleriyle birlikte PKK’ya karşı Şengal’e operasyon düzenlemesi.

Türkiye’nin böylesi bir hamlesi, zaten çok çetin geçmesi beklenen Musul operasyonunu daha da zorlaştıracağı için, ABD’nin PKK’yı ‘korumak’ istemesinden değil.

Tam tersi ABD, PKK’nın Şengal’den tümüyle çekilmesini istiyor.

Ve kimi kaynakların ortaya attığı iddiaların tam aksine, ABD ve Irak hükümeti Musul operasyonuna ne PKK’nın ne de YPG’nin katılmasını istiyor.

Diken’e bilgi veren bir üst düzey ABD yetkilisi “Koalisyon buna asla izin vermeyecek” dedi.

Rakka

IŞİD’in ‘başkenti’ Rakka’ya yapılması planlan operasyona dair de birçok spekülasyon var.

Türkiye “YPG operasyona katılırsa biz yokuz” diyor. YPG de “Türkiye katılırsa biz yokuz” diyor. YPG buna ek olarak, “Koalisyon kantonları birleştirmemize yardım etmezse ve ilan ettiğimiz Kuzey Suriye Federasyonu resmen tanımazsa Rakka operasyonuna katılmayız” diyor.

Bu karşılıklı restleşmelerin şu an için pek bir anlamı yok zira Rakka kentini almaya yönelik operasyona daha epey bir zaman var.

Defalarca bu köşede belirttim, Rakka’yı alacak sayıda güç henüz mevcut değil. Bu yüzden YPG sürekli SDG’ye kattığı yeni Arapları eğitiyor. Türkiye de buna karşı çıkıyor.

Hatta SDG dahilindeki Arapları da kendi safına çekme gayreti içerisinde olduğu dillendiriliyor. Bu da ABD’nin işlerini daha da zorlaştırırken, Pentagon’un Türkiye ‘alerjisini’ daha da derinleştiriyor.

Musul’un gidişatı Rakka açısından ayrıca belirleyici olabilir. Zira düşük de olsa bir ihtimalle Musul operasyonu başlamadan IŞİD kenti terk edip güçlerini Rakka’ya çekmeye çalışabilir.

Tüm bunlar bir yana ABD’de ‘ibre’nin Türkiye ve YPG’den yana olduğuna dair yorumlar -ki ben de zaman zaman benzer görüşler öne sürdüm- gerçeği tam yansıtmıyor.

Her ne kadar Obama yönetimi içerisinde Suriye temelli Türkiye politikasına dair derin çatlaklar bulunsa da ana strateji değişmedi.

Strateji özetle, Türkleri ve Suriyeli Kürtleri dengede tutmak ve mümkün olduğu kadar birbirlerinden de uzak tutmak. Yani çatışmalarını engellemek. Bu, şimdilik başarılmış görünüyor.

ABD’den YPG’ye silah yardımı mı?

Washington’un Türkiye’nin Rakka operasyonuna katılmasına dair somut bir talebi yok. Ama YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) katılmasına dair somut talebi var.

Ancak ABD’nin bunu sağlamak adına Suriyeli Kürtlerin kantonları birleştirmelerine yardım etmek veya Kuzey Suriye Federasyonu’nu resmen tanımak gibi herhangi bir niyeti de yok.

Fakat Pentagon’un tavsiyeleri doğrultusunda Cenevre görüşmeleri yeniden başladığında -ki şimdilik hayal gibi görünüyor- YPG’nin siyasi temsilcilerinin masada yer almalarına Washington tarafından diplomatik destek verilmesi söz konusu olabilir.

Rakka operasyonunda kullanılmak üzere hafif silahlar ve silah dışında askeri malzemeler (kask vb) verilmesi de…

Silahlar konusunda Beyaz Saray’ın önüne resmi talep gelirse şayet, ki edilen bilgiye göre her an olabilir,  Obama ne yapar şimdiden kestirmek güç. Ancak YPG’ye silah verilmesini onaylaması halinde Ankara’yla zaten dibe vuran ilişkilerin daha da derin bir çukura yuvarlanacağı kesin.

Kürt kantonlarının birleşmesi açısından kritik öneme sahip olduğu söylenen ve halen IŞİD’in elinde bulunan El Bab kentine gelince…

El Bab’a Rusya vetosu

Türkiye ve muhaliflerin El Bab’a yönelmelerine Rusya kesinlikle karşı ve bunu net bir şekilde Ankara’ya iletmiş bulunuyor.

Bunun başlıca nedeni Ankara’nın himayesindeki muhaliflerin El Bab’ı ele geçirmeleri halinde Halep’teki denge yeniden rejimin aleyhine döner.

Ne var ki bu, YPG’nin El Bab’ı almasına Rusya’nın destek olacağı anlamına gelmiyor. Böyle olsaydı veya Ankara’nın Rusya’ya rağmen hareket etme ihtimali olsaydı, Putin herhalde önümüzdeki hafta Türkiye’ye gelmeyi planlamazdı.

Washington açısından ise tercih edilen yöntem El Bab’ın kendi haline bırakılması.

Zira IŞİD’in El Bab’a giden tüm ikmal hatları kesilmiş durumda. YPG, muhalifler ve rejim tarafından fiili ablukaya alınan El Bab’ın ‘kuruması’ zaman meselesi.

Şimdilik elimizdeki bilgiler dahilinde durum bu….

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.