23 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Diyarbakır18°C
  • Ankara18°C
  • İzmir15°C
  • Berlin4°C

31 MART SABAHI

Sezin Öney

27 Mart 2014 Perşembe 08:05

Daha Berkin’e doğrudan hedef alan, onu başından vurup komalık edip öldürenler bulunmadan Silvan’da Mehmet Ezer vuruldu.

Bir çocuk...

Daha...

Vuruldu.

Bu esnada...

Seçilenler ve seçmenler olarak bir nevi “a la turka Titanik” yolcusu gibiyiz.

Gemi batıyor; bizler hangi müzik çalacak, nasıl dans edeceğiz kavgası veriyoruz.

Horon mu tepilse, halay mı çekilse, vals mı yapılsa...

Gemi batarken, hangi dans illa ki edilecek?

Hangi müzik çalacak?

Hangi müzisyen ne kadar detone çalıyor; ne kadar yeteneksiz; “bizim müzisyen” ne kadar yetenekli bir virtüöz onun kavgası veriliyor.

Ve aslında...

Dans edilebilse...

Herkes birbirinin ayağına basma derdinde...

Bu arada, geminin kaptanı buzdağına bir kez çarptırmakla yetinmemiş, gemiyi geri basıp basıp ardından son sürat buzdağına toslatıyor.

Ama en önemlisi hangi müzik, hangi dans değil mi?

Kaptanın yakasına sarılıp bari “bir kez daha toslatma” diyemiyoruz mürettebat ve yolcular olarak.

Topluca batan gemiyi terk edip, yeni bir hayat kurmak üzere bir adaya gidecek filikaları yapamıyoruz...

Tüm malzeme de eldeyken...

Kaptanın gücünü sorgulamayan alt kamaralar var bir de... Geminin battığından bile haberleri yok. “Kaptanımız en iyisini bilir” diyerek alt kamaraya tıkılıyor ve sadece bir üstteki müzik kavgasına kızıyorlar.

Kaptan ve kaptan köşkü ise, gayet keyifli; çünkü geminin idaresi onlarda... Enkazınki de onlarda olacak.

Sorunun müzisyenler, orkestralar değil; geminin kendisi, kaptan ve hatta alt-üst kat kat yolcular- mürettebatın tümü olduğunu görecek miyiz bir gün?

Titanik, pardon... Türkiye’de... 31 Mart sabahı nasıl bir gün olacak?

Erken 1 Nisan şakası gibi...

Sistemin dişlileri olduğumuz için hepimiz; sistem değişmeyecek.

Oyun kurucu, hâlâ AKP olacak.

Ülke büyük ihtimalle, Titanik’in ışıkları henüz yanarken erken genel seçimlere gidecek.

Bu yerel seçimlerin hiçbir “yerel hâli” yok; ancak yerelin genele etkisini izlemek için beş başlıca şehir var; İstanbul, Ankara, Urfa, Adana ve Erzurum.

Bu şehirlerden İstanbul ve Ankara, CHP’nin olası bir iktidar partisi olarak potansiyelini sınayacak. Eğer bu şehirlerden en az biri alınırsa, özellikle zamanında yapılacak genel seçimlerde bir iktidar değişimi olasılığı da artar.

Erzurum ve Urfa, MHP ve BDP’nin potansiyellerini sınayacak.

Erzurum alınırsa, AKP ile MHP bir milliyetçilik çekişmesine ilerler. Adana ise, Güneydoğu’dan gelen göçlerin başkenti, Güneydoğu bölgelerine komşu bir nevi “serhat” şehri hâline dönüşüyor. MHP’nin bu şehirdeki gücü, “komşuluk” ilişkileri açısından önemli.

Komşuluk”; çünkü bu seçimler aynı zamanda Türkiye’de BDP’nin öncülüğünde özerkliğin haritasının çizileceği seçimler olacak. BDP’nin yerel yönetim olarak sandıktan güçlü bir çıkış yaptığı kentler, özerkliğin de kabul gördüğü yerler olarak algılanacak parti tarafından.

Urfa’da sandıktan, kimin çıktığı da, bu harita açısından kilit önem taşıyor. Hem muhafazakârlığı, hem de yıllardır devletin bölgede, Diyarbakır’a alternatif bir merkez yaratma çabası, göreceli zenginliğiyle Urfa, çok şey ifade ediyor sessiz sedasız.

Ve tabii, Türkiye’nin dış sınırlarına açılan bir kent, “Ortadoğu’ya kapı” olmasıyla da...

Gültan Kışanakve Besê Hozat’ın, “Yerel seçimlerde BDP’ye verilen oylar özerkliğe verilen oylardır” ve “Yerel seçimler, özerkliğin referandumudur” açıklamaları öncesinde, bu konuyu vurguluyordum.

Bu yılki Newroz kutlamalarından edindiğim izlenimle, “Diyarbakır artık Amed, Amed artık özerk” demiştim.

Özerklik, aslında tüm Türkiye için, Ankara bürokrasisinden seçmenlerin ve yerel yöneticilerin kendisine, istenen bir dönüşüm hamlesi.

Ancak, elbette ki her konu gibi, özerklik de, olması gerekten çerçeveden çıkarak, kutuplaşmayı körükleyen biçimlerde tartışılacak Türkiye’de.

Her şeyin ötesinde, 31 Mart sabahı şunun farkına varacağız... En büyük hırsızlık, yolsuzluk, Türkiye’nin ahlaki, etik zemininin çalınması oldu.

Toplum olarak altımızda bir zemin yok ayak basabilecek.

O nedenle, topluca batıyoruz; seçim sonuçlarından bağımsız olarak.

Siyasetin “Erken 1Nisan şakası” da, bu yıl hiç gülünç olmayacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.