21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

12 EYLÜL İLE YÜZLEŞEBİLSEYDİK…

Bayram Bozyel

12 Eylül 2015 Cumartesi 21:12

Türkiye 12 Eylül darbesiyle gerçek anlamda yüzleşebilseydi, acaba bugün yaşananlar yine yaşanır mıydı? Kürtler ve Türkler olarak şu içinde debelendiğimiz şiddet sarmalına tekrar kapılır mıydık?

Elbette Kürt sorunu ve onunla bağlantılı şiddet eğilimi 12 Eylül darbesi ile ortaya çıkmış değil. Kürt sorunu esas olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi; onun tekçi, inkârcı ve otoriter yapısı ile ilgili bir sorun. Türkiye bir Türk devleti olarak ortaya çıktığı andan itibaren, yüz yıl sürecek şiddet ve savaşın da temelleri atılmış, o günden buyana sönmeyen yangının tohumları serpilmiş oldu.

1960’lardan itibaren Türkiye ağır aksak kıpırdanmaya başladı, değişim yönünde kapılar aralandı, demokrasi mücadelesinde belli bir mesafe alındı. Bu trend 70’li yıllarda daha bir ivme kazandı. Bu dönemde hem demokrasi ve sınıf mücadelesi hem de Kürt hareketi kitlesel ve barışçıl tarzda ve kısa denilecek bir zaman diliminde çığ gibi gelişti.

Şimdi belki de geçmişe ilişkin olarak ‘şöyle değil de böyle olsaydı’ demenin pek bir anlamı yok, ama yine de eğer 70’li yılların barışçıl, demokratik Kürt hareketinin önü 12 Eylül darbesi ile kesilmeseydi bugün Türkiye acaba nasıl bir noktada olurdu? Kürt sorunu şiddetle anılan, 35 yıldır süren kanlı bir çatışmanın konusu olarak kalır mıydı?  Ya da şöyle soralım, 12 Eylül darbesi olmasaydı acaba Kürt sorunu şimdi nasıl bir konumda olurdu?

Daha önce Kürt sorununun farklı bir mecrada şekillenmesi ve çözüm yönünde evirilmesi mümkün iken, 12 Eylül darbesi söz konusu akışın önüne eşi görülmemiş bir baskı, şiddet, işkence dalgası ile set çekti. Kürt sorununun üzerini kalın bir beton tabakasıyla örteyim derken onu daha da azdırdı. Faşist rejimin azgın uygulamaları Kürt toplumunda hiç olmadığı kadar bir kin ve öfke biriktirdi, onu radikalleştirdi. Şiddet şiddeti tetikledi ve Kürt birikimi ağırlıklı olarak kendine akacağı farklı bir yatak aradı. 12 Eylül darbesinin vahşi müdahalesine tepki olarak Kürt hareketinin niteliği, biçimi ve yönü şiddet temelinde şekillendi. PKK ise daha önce de vardı, ancak esas olarak 12 Eylül darbesinin yol açtığı şiddet ikliminin üzerinden bugünkü konumuna ulaştı.

Peki, daha sonraki yıllarda, askeri rejimin güya tavsiye edildiği aşamada, 12 Eylül darbesinin Kürt sorununda neden olduğu kırılma yeterince kavranabildi mi? Ya da geçmişe ilişkin bir anlam ifade etmeyen şu soruyu soralım: Türkiye 12 Eylül darbesiyle gerçek anlamda yüzleşebildi mi? Ne yazık ki böylesi samimi ve radikal bir hesaplaşma yaşanmadı.

12 Eylül darbesini yapanlar önce görünüşte sahneden çekildiler, sonra da biyolojik ömürlerini tüketerek ortadan kayboldular. Ne var ki 12 Eylül darbe zihniyeti ve onun ürünü olan kurumlar varlığını sürdürdü.

Evet, geçmişe ilişkin soruların, geçmişin yönünü değiştirme anlamında bir hükmü yok ancak bugün yapılacaklar ve yarını şekillendirmek bakımdan hayati değeri var.

Sorun şu ki, geçen dönemde bu alana ilişkin onca emek, gayret ve süreçlere rağmen Kürt sorununun doğası hala kavranabilmiş değil. Kürt sorununu ortaya çıkartan baskı, inkâr, asimilasyon, göçertme ve soykırım politikalarıyla yüzleşilmiş değil. Sözgelimi, zamanında 12 Eylül darbesi ve onun Kürt sorunundaki etkileri üzerinde durulur ve gerekli politika değişikliğine gidilse, Türkiye Kürt sorununda bugünkü lakaytlık ve savrulma içinde olmaz, bu gün yaşanan yangın ortaya çıkmazdı.

Kural şudur, yeni bir gelecek kurmak her şeyden önce geçmişe ilişkin yeni bir bakış açısı inşa etmeyi gerektirir. Kürt sorununda yeni bir açılım yapmak istiyorsanız, geçmişi, devletin Kürt sorunundaki geçmiş politikalarını gözden geçirmek zorundasınız. Böylesine radikal bir anlayış değişikliğine gitmeden, geleceğe ilişkin yapılacakların etkisi en fazla bu kadar olur.

Geçmişi ve onun travmalarının yıkıcı etkilerini yok edemeyiz. Ancak geçmişin acı deneyimlerini tanıyarak, onlardan gerekli sonuçları çıkartarak onlarla baş etmeyi kolaylaştırabiliriz. Bunu yaptığımız ölçüde de yeni bir geleceğin inşasını öne alabiliriz.

Türkiye’nin Kürt sorunundan kaynaklı olarak yeniden şiddet girdabına girdiği şu günlerde 12 Eylül darbesi üzerinde kafa yormak öğretici olabilir. Çünkü Kürt sorununa barışçıl ve adil çözüme ulaşmak için girişilecek her girişim ve çaba, kronolojik olarak 12 Eylül 1980 ile özdeşleşen o tarihsel kırılma kavşağına uğramak zorunda.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.