22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

ZÜBEYİR AYDAR: OSLO KASETLERİNİ CEMAAT SIZDIRDI

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, İmralı – MİT arasında bir süredir devam eden görüşmeleri ve olası gelişmeleri değerlendirdi.

Zübeyir Aydar: Oslo kasetlerini cemaat sızdırdı

27 Ocak 2013 Pazar 16:46

Tıkanan Oslo görüşmelerini kamuoyuna ‘Gülen cemaati’nin sızdırdığını söyleyen Aydar, son görüşmeleri, “İmralı Süreci” diye adlandırmaktan yana. Aydar, herkesin merak ettiği, bazılarının da merak etmekle kalmayıp üzerine bolca spekülasyon ürettiği yeni sürece ilişkin ilginç açıklamalar yaptı. Sakine Cansız ve iki arkadaşının Paris’te suikasta kurban gitmesinin ardından ‘örgüt içi infaz’ söyleminin hükümet tarafından öne çıkarılması ve buna bağlı olarak PKK içinde yeni sürece karşı çıkanlar olduğu iddiaları da hayli tartışmalı bir konuydu. Aydar, PKK içinde farklı kanatların bulunduğu iddialarına karşı da net açıklamalar yaptı.

Öncelikle bu süreci nasıl adlandıracağız onu merak ediyorum. Hükümet – İmralı ya da AKP – İmralı denilen bu trafiğin adı ne? Müzakere, anlaşma, çözüm süreci, görüşme, diyaog, siyasi çözüm... Ne diye adlandırmalıyız?

Buna bir çözüm süreci demek istiyoruz ama illa bir isim konulmak isteniyorsa geçmişte yaşananlara Oslo Süreci dendi buna da İmralı Süreci denebilir. Henüz bu yeni sürecin başında da olsak bizim açımızdan bunun bir geçmişi var. Kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz. Geçmiş süreci yok sayarak yeniden her şey sil baştan başlıyor denilemez. Hele ki Temmuz 2011’den sonra hükümetin, “Artık bizden bir daha iyi niyet beklemesinler. Bunlarla bir daha asla görüşmeyiz. Bu iş bitti, günlerini görecekler” şeklinde özetlenebilecek tavrından sonra bu yeni görüşme sürecinin başlamış olmasını önemsiyoruz. Görüşme sürecinin merkezinde, bizim de örgüt olarak geçmişte dile getirdiğimiz şekilde muhattap alınması gereken kişinin Başkan Apo’nun olması da önemli, olumlu ve isabetli bir karardır. PKK’nin bu durumdan rahatsız olduğuna adir yapılan yorumlar gerçeği yansıtmıyor. Örgüt tümüyle bu sürecin arkasındadır. Tabi ki bu süreçte örgütün de söyleyecek sözleri vardır. Aynı şekilde Başkan Apo’nun da örgütle paylaşmaları gerekenler, örgütle başkanı arasında ortaklaşmayı sağlayacak konular var. Bunlar aynı zamanda süreci belirleyecek hususlardır. Bu örgüt başkanına danışmadan, onsuz son kararları vermez. Başkan da örgütüne danışmadan son kararları vermez. Paylaşır ve birlikte karar verirler.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümet cephesi yaşananları eski sürecin devamı diye adlandırdı. Sizin için de öyle mi?

Bizim için 20 yıllık bir süreci ifade ediyor bu yeni başlangıç. Biz de yeni başlamadık diyalogla ilgili çalışmalara. Eğitimimizi yaptık, bilgilendirdmemizi yapıyoruz bu süreçte. Yol haritaları yapıldı, görüşmeler gerçekleştirildi ve ne istediğimizi net olarak ortaya koyduk. Yeniden başlamayacağız bunlara. Muhattaplarına defalarca açıkladık. Oslo Süreci başlamadan önce görüşmeci heyetlerimizi eğitimlerden geçirdik. Başka ülkelerde örnekler üzerinden nasıl yol alınmış, neler konuşulmuş, neler yaşanmış sorularıyla hazırlığımızı yaptık. Türkiye tarafında böylle bir hazırlık var mı bilmiyorum.

Eski sürecin devamı dediniz . Ama önceki süreçlerin nerelerde tıkandığı ya da yanlışları üzerine bir değerledinrme, hesaplaşma yapılmadan yeni bir sürece girmek risk barındırmıyor mu?

Her zaman risk vardır. O değerlendirmeler İmralı da yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyorum. Heyetle Başkan Apo arasında ne konuşuldu bizim bilgimiz yok. Ama sanrıım bir değerlendirme olmuştur. Yoksa yol alınması güç olur. Kürt tarafının ne istediği bellidir. Başkan da geçmişte neler yaşandığını biliyor. Kendisine yazılı olarak verilmişti. Gelen heyete de geçmişin sıkıntıları üzerinden bir değerlendirme yapmıştır sanırım. Biz devletle aynı noktada olmayabiliriz. Herkes faklı değerlendirme yapmış da olabilir. Ama ortaklıklar bulunup farklı ve olumlu sonuçlar yaratmaya çalışmak lazım. Ortada gerçekten ciddi bir sorun var. Görüşmelerin kesildiği son 1,5 yıllık süreçte ne kadar acı çekildiği, ne çok bedel ödendiği ve ne Kürtlere ne Türklere yarar sağlamadığını hepimiz gördük. Hepsinden ders çıkararak yeniyi götürmek gerektiğine inanıyoruz.

Her ne kadar bir çok şey yazılıp çizilip açıklanıyor görünse de bu süreç şeffaf yürütülmüyor. AKP dönemindeki Habur ve Oslo süreçlerinin koptuğunu biliyoruz. Geçmişin hesabı yapılmamışken bu yeni sürecin de benzer bir akıbete uğrayacağını düşünebilir miyiz?

Gelinen nokta itibarıyla daha doğru sonucu almak açasından şeffaf olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ama biz bile sürecin tarafı olarak bir şey bilmezken sizlerin bilmemesi doğal. Her şey açıklıkla ifade edilmeli ve herkes net olmalı. Görüşme yeri, zamanı, süreç içinde ne kadar ve nasıl yol alındığı anlatılmalı kamuoyuna. O zaman barışı yakalamak daha mümkün. Kamuoyu da neler olduğunu bilirse herkes görüşünü daha net ortaya koyabilir. Bu bizim açımızdan böyle ve bu şartlara iki tarafın da mutabık kalması lazım. Kendi başımıza böyle bir karar verici durumda değiliz. Geçmiş sürece ilişkin birbirimize verdiğimiz sözler var. Biz buna uymak zorundayız ve geçmiş sürece ilişkin bir açıklama yapmıyoruz.

Karşı taraf uyuyor mu?

Onlar uyuyor, ama cemaat uymuyor. Oslo kasetlerini sızdıran onlardı.

Kasetlerin sızdırılmasının faili cemaatse eğer ne amaçla bunu yaptı?

Kasetlerin sızdırılması devlet içi bir hesaplaşmadır. Kim MİT müsteşarına dava açtıysa faili de odur. O failin adı da Gülen cemaatidir. Bu açıktır. Cemaatin polis ve yargıda örgütlenen elemanlarıdır. Aslında cemaatin Kürt meselesine bakışında hükümetten ya da ulusalcılardan bir farkı yok. Ama farklı iktidar hesapları var. PKK’yi Kürdistan coğrafyasında ideooljik ve siyasi olarak, Milli Görüş kökenli hükümeti de ülkenin yönetiminde kendilerine rakip görüyorlar. PKK’nin olmadığı yerde daha rahat örgütlenebileceklerini bildikleri için de müzakere değil savaş yöntemini benimsimiş durumdalar. Bu nedenle PKK’ye yakın ya da uzak herkes ya öldürülmeli yada tutuklanmalı diye bakıyorlar. Altını çizmek gerek Kürt meselesinde bu tür bir mücadele yöntemi AKP’den ve Erdoğan’dan bağımsız değildir. Tutuklamalar, soruşturmalar, operasyonlar konusunda cemaat, Milli Görüş ile ulusalcı ve miliyetçi cephe hemfikirdir. Aralarında çatlak yoktur. KCK soruşturmalarının merkezinde bu işleri orgnize eden cemaat var ama nihayetinde hükümetle birlikte hereket ediyorlar. Cemaatin hükümeten farkı hiç bir şekilde müzakere edilmesini istememesi. Tüm bu yaşanan oyunlar iktidar mücadelesidir. Kilit yerlerde tasfiyeler yapıp kendi adamlarını yerleştirmek ve güce tek başına sahip olmak istiyor cemaat. Çünkü Kürt meselesini çatışarak ya da müzekere ederek çözecek kim olursa devletin tek başına hakimi olur bunu biliyorlar. Kürt meselesine hakim olan kimse devletin sahibi de o olur. Kendilerini hayır hizmetleri yapan bir sivil toplum örgütü olarak lanse eden dini bir yapılanmanın siyaset içinde bu kadar bulunması normal değildir. Cemaati dini bir yapılanmadan ziyade iktidarı hefedleyen ve bu yolda her türlü ayak oyunun da yapabilecek bir yapılanma olarak görüyorum. Bürokrasi kanalıyla devlete nüfuz etmek ve tek hakimi olmak isteyen bir yapıdır bu. Gülen cemaati devletin ortağıdır bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Fethullah Gülen’in sürece zımni destek vermek olarak yorumlanabilecek açıklamasını nasıl okumalıyız?

Cemaatin barış demesi bu anlamda önemli. Kendileri açısından barış demeleri bir yeniliktir. Tabi ki cemaatin Türkiye’de belli bir ağırlığı var. Sürece sabote edebilecek güce ve entrikaya da sahip. Kaset olayında bunu gördük. Ancak ben sulhtan yanayım demesi önemli. Bu söylemde Gülen cemaatinin ilişkide olduğu uluslararası güçlerin ne kadar etkisi var onları da hesaba katmak lazım. Ama Gülen’in açıklaması gelene dek kendi yayın organları mesafeli yaklaştı ve bocaladılar bir süre. Sürece ne isim koyacaklarını, nasıl bir pozisyon alacaklarını bilemediler. Ne zaman ki açıklama yapıldı rahatladılar. Gülen bu açıklamasıyla özellikle polis ve yargıdaki kendine bağlı olduğu düşünülen kimi odaklara yönelik bir mesaj mı verdi, siz bu sürece karışmayın mı dedi yorum yapmak için erken. İçte ne oluyor ne bitiyor bilmiyorum. Bir şey söylemek için erken. Göreceğiz. Ama ben cemaatin gerçekten samimi bir şekilde sulh dediyse sulhun gereklerini yapmasını isterim. Kendi tabanını ve taraflarını motive ederek sürece katsın gerçekten samimiyse.

Konuya dönersek Şeffaf olmayan bir süreçte yaşanan kırılmalar yinelenmesi toplumda sorunun “müzakere” ile de çözülmediğine ilişkin bir algı yaratmaz mı?

Bu risk her zaman var. Eğer bu süreç de yürümezse geçmişteki olumsuzluklar yaratan dönemden daha büyük riskler barındırıyor. İki tarafın kamuoyu da taraflar da kozlarımızı son noktaya kadar paylaşalım gibi bir anlayış içine girerler. Bu da süreci akamete uğratmak isteyenlerin elini güçlendirir. Böylesi bir durumda çok fazla provokasyon olacağından endişeleniyorum. Bu provokasyonlar devlet ve örgüt açısından olasıdır. O yüzden herkesin daha sorumlu davranarak çözüm üretmesi gerekiyor. Yoksa geçmişi bile aratacak denli şiddet tırmanabilir. Kimsenin yeni bir hayal kırıklığına tahammülü yok. Bu yüzden tarafların gereken hassasiyeti göstermesi gerekiyor.

Gladio gitti Yeşil Gladio geldi

Gladio, derin devlet veya Türkiye’de anıldığı isimlerle Ergenekon, Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Seferberlik Tetkik Kurulu adını ne koyarsanız koyun halen faaliyettedir. Avrupa ülkelerindeki 1990’ların sonunda deşifre edilip dağıtıldılar. Bunu yapmayan tek ülke ise Türkiye oldu. Söylediğiniz soruşturmalarda derin devleti tasfiye etme amaçlı değil. AKP döneminde açılmış bu soruşturmalarla derin devlet yeniden organize edildi. Soruşturmalarla mevcut iktidarın bileşenlerinin çizgisinde olmayan unsurlar tasfiye edildi ve derin devlet şimdiki iktidarın çizgisine getirildi ve hakimiyet kuruldu. Başta umutlandığımız soruşturma süreci içinde biz bunun böyle olduğunu anladık. Ulusalcı Gladyo gitti yerine Yeşil Gladyo geldi. AKP hükümetinin de, Gülen cemaatinin de unsurları var bu Yeşil Gladyonun içinde. Irkçı zihniyetleri de olduğu gibi duruyor. Sadece üzerine bir de dindarlık sosu sürüldü ve yeni kadrolar eklendi o kadar. Yeşil Gladyo da Kürt sorununda uluslacı gladyodan farklı düşünmüyor.

Ahmet Şık - Birgün

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.