22 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir16°C
  • Berlin1°C

YÜKSEK KÜRT KONSEYİ: İKİNCİ LOZAN ROJAVA’DA GÜNCELLENEMEZ

Ankara’da Dışişleri ile ABD ve AB elçileriyle görüşen Yüksek Kürt Konseyi Heyeti, Ankara’nın Lozan’ı güncelleme hevesinin tutmayacağını kaydetti.

Yüksek Kürt Konseyi: İkinci Lozan Rojava’da güncellenemez

12 Ekim 2013 Cumartesi 08:58

Yüksek Kürt Konseyi Heyetinden İlham Ehmed, Türkiye’nin Lozan’ı güncellemek istediğine dikkat çekti. Ehmed, “İkinci Lozan Rojava’da güncellenemez” dedi. İşte İlham Ehmed ile yapılan o söyleşi...

KÜRT İRADESİ OLARAK KATILACAĞIZ

Türkiye’nin koalisyon dışında kimsenin Cenevre’de olmasını istemediğini belirten Ehmed, bunun Kürt iradesini tanımamak anlamına geldiğini vurguladı. Ehmed, Rojava’nın bağımsız Kürt iradesi olarak Cenevre’ye katılacağını söyledi.

Lozan Rojava’da güncellenemez

Ankara ile Rojava arasında bir diplomasi kapısı daha açıldı. Mayıs ayında Türkiye Dışişlerinden bir heyetin Kahire’de PYD Eşbaşkanı Salih Muslim ile gizlice görüşmesinden sonra, haziran ayında Rojava’dan bir heyet Türkiye’ye gelerek görüşmeler yapmıştı. Temmuz ve ağustos aylarında Muslim, İstanbul’da iki kez ağırlanmıştı. 8-9 Ekim’de de ilk kez Ankara’da 6 kişilik bir Desteya Bilind a Kurd (Kürt Yüksek Konseyi) heyeti ağırlandı. Heyet, Büyükelçi, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürü Erdoğan İşcan ve Uluslararası Siyasi Kuruluşlar Genel Müdürlüğü’nde Daire Başkanı Cem Utkan ile görüştü. Rojava heyetinde Kürt Yüksek Konseyi (KYK) içindeki EGRK’den İlham Ehmed, Abdulselam Ehmed, diğer partilerden Suriye Kürtleri Sol Partisi Sekreteri Mihemede Musê, Suriye Kürtleri Demokratik Birlik Partisi Sekreteri Mistefa Mihemed Mişeiq, Suriye Birlik Partisi üyesi Fuadê Elî, Suriye Kürtleri Demokrat Partisi üyesi Abdulmecid Sebrî vardı. Heyet, ABD, Almanya elçiliği temsilcileriyle de görüştü. TEV-DEM yöneticilerinden, Desteya Bilind üyesi İlham Ehmed ile Ankara’daki görüşmeleri, Rojava ve Suriye’deki dengeleri, cihatçı gruplar eksenli siyaset hattını, Cenevre-2 için yürütülen diplomasi sürecini konuştuk.

48122

Ankara’daki görüşmelerinizde neleri dile getirdiniz?

Esasında biz Türk Dışişleri Bakanlığı’nda bazı eleştirilerde bulunduk. Özellikle de sınırlar bu çeteci gruplara bu kadar açık bırakıldığı için eleştirdik. Bu çetelere bize bu kadar rahat saldırma zemini verdikleri için. Bu sınırları bunlara açık bıraktılar, ama Kürtlerin denetimindeki yerleri ise sıkı sıkıya kapattılar. Bölgeyi çok ağır bir ambargonun altında bıraktılar. Bu konuları onlarla tartıştık ve eleştirilerimizi de yaptık. Hatta onlara eğer bu çetelerin önünü almazlarsa yarın öbür gün onların başlarına da bela olacaklarını söyledik. Bunlar sizin de başınıza çok iş açar. Sadece sizin değil tüm Ortadoğu’ya bela olacaklarını söyledik. Onlar da bu durumun farkında olduklarını söylediler. Radikal İslamcı grupların desteklenmesinin hata olacağını söylediler ve hiçbir zaman desteklemediklerini dile getirdiler. ‘Biz onları desteklemedik’ dediler. Bu yönde bir cevapları oldu. Ama biz onların verdikleri desteği yavaş yavaş çektiklerini fark ettik.

PYD Eşbaşkanı Salih Muslim iki defa Türkiye’ye geldi. Çetelere ilişkin yetkililere dosya verdiğini biliyoruz.

O dosyada ne olduğunu bilmiyoruz. Ama tahminlerimiz var. Özellikle bu çetelerin (El Nusra ve Irak Şam İslam Devleti-IŞİD) Türkiye’den nasıl gelip de Rojava’ya saldırdıklarına ilişkin. Ayrıca Rojava’da yaşamlarını yitirenlerin bir kısmı Türk yurttaşlarıydı. Yine ambulansların resimleri vardı. Türkiye’ye ait ambulanslar. Bir dönem bunlarla çetelere nasıl silah taşındığına ilişkin. Hazırlanan dosyanın bu çerçevede olduğunu düşünüyoruz. Ama bizimle paylaşılmış bir dosya değil.

Rojava’ya gelen cihatçılar daha çok hangi ülkelerden geliyorlar?

Gelen çete mensupları ağırlıklı olarak Tunus, Libya, Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistan, Çeçenistan ve Türkiye’den. Yine Amerika pasaportu ile gelenler ağırlıkta. Birçoğu Amerika pasaportu taşıyor fakat Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra gelmişler. Yani Türkiye üzerinden gelmişler. Birçoğu da kaçak yollarla gelmiş.

Cenevre-2 Konferans hazırlıklarını konuştunuz mu?

48123Bizler Cenevre Konferansı’na bağımsız katılma isteğimizi belirttik. Bu bizim için çok önemli. Bağımsız olarak dosyamızı sunmamız açısından önemli. Haklarımızı rahatlıkla savunmamız açısından önemli. Bu esas üzerinde Kürtlerin bağımsız olarak katılmasında yarar var. Fakat onlar da kendilerine göre bütün muhalefetin bir çatı altında girmeleri gerektiğini söylediler. Safların bir olması gerektiğini savundular. Bu çerçevede ENKS’nin attığı bazı adımları da iyi görüyorlardı. Biz o koalisyonun (SMDK’den bahsediyor) bütün Suriye’nin muhalefeti olmadığını söyledik. Koalisyonun tüm Suriye’yi temsil etmediğini ifade ettik. Arap milliyetçilerinin ve şovenistlerin o koalisyonda çok fazla hakim olduğunu söyledik. Yaptığımız gözlemler onlarda diğer halkların hepsini kapsayacak ve kabul edecek bir zihniyetin olmadığını gösterdiğini söyledik. Kürtlere inkarcı bir zihniyetle yaklaştıklarını söyledik. Bu yüzden de o koalisyona katılamayacağımızı belirttik. Onlara bunu çok açık söyledik. Ama yine de bir çatı oluşumunun olabileceğini fakat bu çatı altında Kürtlerin bağımsız kitlesinin olabileceği önerisini de yaptık. Cenevre Konferansı’na nasıl katılacağımız bizimle alakalı bir durum. Türkiye ile alakalı değil. Yani kimseyle müzakere etmeyiz.

Türkiye Lozan’a gittiği zaman ‘Biz Kürtleri de temsil ediyoruz’ demişti. İsmet İnönü o dönemin bazı Kürt önde gelenlerini de arkasına almıştı. Acaba Türkiye o Lozan’daki pratiği Rojava üzerinde güncellemek mi istiyor?

Öyle görünüyor. Buradaki koalisyonun (SMDK) yürüttüğü siyaset Türkiye’nin siyaseti. Türkiye de aynı planı devreye sokuyor. Yani koalisyon çatısı altında tüm Suriye muhalefetini orada toparlamak. Koalisyon dışında kimsenin Cenevre’de olmasını istemiyor. Ancak Rusya da bütün koalisyonun birlik olmasını, fakat bölümlerinin olmasını istiyor. Mesele Heyet el Tensiq (Değişim), Yüksek Konsey ve koalisyonun (SMDK) olmasını istiyor. Fakat Türkiye koalisyonun dışında hiçbir muhalefetin olmasını istemiyor. Amerika da Türkiye’ye yakın bir görüş bildiriyor. Biz elçilikten bunu anladık. Fakat Amerika’nın kendisinden ziyade Türkiye’deki Amerikan Elçiliği’nin böyle düşündüğü belirtiliyor. Onlar artık Kürtlerin kendi gücü ve kitlesiyle katılımını kabul etmişler. Türk hükümetinin Kürtlere karşı yürüttüğü politika doğru bir politika değil. Türkiye bu siyasetini gözden geçirmeli. Bu şekilde devam ederse bu çeteler yarın öbür gün Türkiye halklarının başına bela olur. Türkiye Kürtlerin varlığını kabul etmek zorunda. Kabul etmeli ki Rojava’da bir halk var ve Kürt’tür, bölgelerinin muhafazası için mücadele yürütüyorlar. Kendi toprakları üzerinde özgürce yaşama haklarının olduğunu bilmeliler. Komşuluk ilişkileri gereği iyi geçinmeli Rojava ile...

Ankara’da heyetle görüşmeyen Dışişleri Bakanı Davutoğlu, El Parti Başkanı Abdulhakim Başar, Suriye Kürt Birliği Partisi Sekreteri İbrahim Bro, Kürt Demokratik Partisi’nden Mustafa Sino ile görüştü. Bu ne anlama geliyor?

Tahminlerimize göre onlar koalisyona katılma esasında görüştüler. ENKS nasıl koalisyona katılacak? Bu konuları konuşup tartışmışlar. Onlarla gündemlerimiz farklıydı. Bizim gündemimiz kapıları açılması ve insani yardımların gelmesiydi. Türkiye ile yeni bir sayfanın açılmasıydı. Biz bunları konuştuk ama onlar koalisyona nasıl katılacaklarını söylediler.

Peş peşe Suriye ve Irak tezkereleri çıkarıldı...

Suriye krizinde bütün görüşler diyalog ve müzakere yönünde belirtilirken ve Cenevre’deki hazırlıklar siyasi çözüm bulunması yönünde yapılırken, Türkiye’nin çıkarmış olduğu tezkere bence medyatik bir şey. İç kamuoyuna dönük bir şey.

Bu tezkerelere karşı KDP niye sesini çıkarmıyor? Sêmalka Kapısı hala kapalı, DÖKH heyetinin Rojava’ya geçişine izin vermediler.

Federe Kürdistan Hükümeti Türkiye’nin perspektiflerine göre hareket ediyor. Rojava’daki her türlü ambargo Türkiye’nin perspektifi doğrultusunda gerçekleşiyor. Türkiye bunu Federe Kürdistan Hükümeti üzerinde farz görüyor, onlar da ona göre hareket ediyor. Ve sınırı kapalı tutuyorlar. KDP ve Türkiye’nin çıkarları ortak. KDP biraz da Apo’cu hareketin etki alanının genişlemesinden korkuyor bence. Güney’de de korkuyor, Rojava’da da korkuyor. Bugün Rojava’daki ambargonun nedeni de Rojava’nın Apo’cu hareketin elinde olmasındandır. Yani diyorlar ki ‘PYD’nin elinde olduğu sürece bizler de kapıları açmayız, yol vermeyiz ve kırılmalarını bekleriz’ diye düşünüyorlar. Hatta Rojava’ya yapılan saldırıların çoğunda onların verdiği destek var. Aslında sessiz kalmakla çetelere çok fazla destek verdiler. Çeteler bu sessizlikten çok cesaret aldılar. Bu siyasetleriyle bizi sıkıştıracaklarını ve teslimiyet noktasına getireceklerini düşünüyorlar. Teslim aldıktan sonra da sözümona yardım eli uzatacaklar. Bazılarını kendi yanlarına çekiyorlar. Eğitiyorlar. Rejim ordusundan kaçmış birçok askeri alarak eğittiler ve Rojava’ya Peşmerge olarak gönderdiler. Fakat hiçbiri yürümedi. Bu yönlü çalışmaları hala sürüyor. El Parti üzerinden orada hakimiyet kurmak istiyor, ama ne yazık ki El Parti’nin bütün üyeleri ve yöneticileri şimdi güneydeler. Genel başkanından tutun merkez komitesine kadar. Kendisini alandan uzak tutan ve uzaktan yöneten bir parti nasıl içeride etkin olabilir?

O zaman bu anlayış Kürt Ulusal Kongre’sini nasıl yapacak?

Uzun zamandır ulusal kongrenin toplanması istemi var. Ama KDP tarafından kabul edilmiyordu. Zaten bu sefer kabul etmeleri de şüpheliydi. ‘Acaba KDP ulusal kongrenin toplanmasını kabul etti mi?’ sorusu vardı akıllarda. Ama zamanla geciktirince anlaşıldı ki kabul etmiş görünmesi de seçim yatırımıymış. Seçimlerde adının olması için. ‘İşte bakın ulusal kongreyi de topladık’ demek içinmiş. Oy kazanmak içindi yani. Seçimler bitince şimdi yine ertelediler. Bu ayın 8’inde hazırlık komitesinin toplanması gerekirdi, ama toplanmamış. Geciktirmişler. Kongrenin tarihi aynıdır, ama yapılıp yapılmayacağı belirsiz. Olmayabilir de. Olursa çok iyi olur. Ama şimdi belli değil. Çünkü Federe hükümetinin durumu belirsiz. Daha seçim sonuçlarında bir belirsizlik var. Sorunlar var. Bir istikrarsızlık onların kendi içlerinde var. Bu durum da kongrenin gerçekleşmesine engel olabilir.

Rojava Türkiye’deki müzakerelerin neresinde?

Rojava ile Kuzey Kürdistan’ın çözümü birbirine bağlıdır. Rojava’da ne adım atılırsa kuzeyi etkiler, aynı şekilde kuzeyde ne kadar özgürlük mücadelesi yükseltilirse Rojava’yı da özgürleştirir. Kuzeydeki halkımız şunu bilmeli bu aradaki sınırları ne kadar kırabilirse kendisi üzerindeki sınırlar da kırılır.

Ortadoğu’nun geleceği

Rojava’daki kadın mücadelesi sık sık gündeme geliyor. Özerklik inşaa sürecinin üzerinden bir yıl geçti. Bir yılda oradaki kadın örgütlenmesi hangi aşamaya geldi. YPJ’nin durumu nedir. Buna karşın Rojava’daki cihadçı grupların kadına yaklaşımı nasıl?

Rojava Devrimi esasında kadın devrimidir. Yani kadınlar bu devrimi gerçekleştirdi. Yaşamın bütün alanlarına dahil olarak ve mücadele ederek. Başkaldırının öncüsü oldular ve kadınlar bu devrimi gerçekleştirdi. Askeri alanda kadınlar aslında sistemlerini tamamladılar. Meşru savunma temelinde bunu yaptı. Yani nasıl ki özerklik deniliyor aslında kadınlar özgürlük felsefsiyle bu devrimi tamamladılar. Rojava’da bu gerçekleşmiş durumda. Askeri alandaki kurumlaşmada aslında o tecavüz ve taciz kültürüne karşı bir devrim gerçekleşti. Tarih boyunca oluşturulmuş olan bütün askeri kurumsallaşmada sadece erkeğin rengi var. Ondan dolayı da şiddet eğilimi ve şiddete meyletme fazlasıyla ortaya çıkmış. Kan dökme çok fazla gerçekleşmiş. Böylece savunma olmaktan çıkarak saldırı derecesine geçti. Askeri yapılanmaların böyle bir karakteri var. Ama kadın içerisinde oldu mu bunu her zaman frenler, dengeler. Yani meşru savunmadan çıkıp da saldırgan bir güç olmanın önünü alır. Eğer yaparsa da bunu meşru savunma temelinde yapar. Kadın burada aynı zamanda bir kontrol gücü oluyor. Bu haliyle hem demokratik bir karakter kazandırıyor hem de öz savunmayı gerçekleştiriyor. Bu da bütün dünyanın dikkatini çekti aslında. Son zamanlarda dünyanın birçok yerinden gelen gazeteciler de bunu merak ediyorlardı. Mesela bir Halep’e gittiklerinde çeteci grupların Tunus’tan, Suudi Arabistan’dan getirdikleri kadınları görüyorlar. Ve bu kadınlarla nasıl ‘cihat nikahı’ adı altında sahip olduklarını görüyorlar. Sonunda da nasıl hastalanıp ülkelerine döndüklerini görüyorlar. Bunu ‘İslam’ adı altında yapıyorlar. Ve bu kadının da cennete gideceği varsayılıyor. Bu aslında kadının özünün yok edilmesidir. Kadın katliamıdır. Kadının kültürünün yok edilmesidir. Biz aslında bunu şu şekilde değerlendiriyoruz: Nasıl ki bizim bölgemizde kadın özüyle buluşuyorsa, örgütleniyorsa ve irade oluyorsa öte taraftan da bu çetelerin ve destekçilerinin kadına yaklaşımı da farklı bir saldırı yöntemidir. Saldırının farklı bir türüdür. Aslında bize bir mesajdır. Diyorlar ki; ‘eğer siz kadını özgürleştirirseniz biz de bu şekilde düşürürüz ve katlederiz.’ Fakat biz inanıyoruz ki yine de sonunda özgürlük felsefesini yükseltecek ve başaracak olan bizleriz. Bizim felsefemiz derindir ve güçlü bir zemini var. Görenler bunu söylüyor: Kadındırlar, iradedirler ve biliyorlar... Yoksa salt bir silah tutma değil. Rojava’daki özgürlük istencini ve bilincini başka hiçbir yerde görmediklerini söylüyorlar. Bu Ortadoğu’da çok dikkat çekici bir şey. Bu özgürlük felsefesi tarihe yeni bir sayfa açıyor. Ortadoğu’nun geleceğinin felsefesini de oluşturuyor. Bunu da Kürt kadını başarıyor.

Kurumsallaşma çalışmaları

Meclis oluşumu, yasama, yürütme ve yargıda kurumsallaşma hangi aşamada?

Geçici hükümetin kurulma çalışmaları sürüyor. Bütün halklarla birlikte yürütüyoruz. Toplantılar yapılıyor. Bu toplantılarda yapılan öneri ve değerlendirmeler üzerine tartışmalar sürüyor. Zaten belirlenmiş olan 40 günlük bir süre var. Ondan sonra da yeni bir anayasa çalışması var. Bunların çalışmaları yürürlükte yani. Yargı çalışmaları da sürüyor. Bunlar bilinenin aksine halkevlerinde değil belirlenmiş yerlerde yapılıyor. Her kentte yerleri var. Komiteleri var. Sulh Komiteleri var. Mahkemeye gitmesine gerek olmayan küçük davalar orada çözülüyor zaten. Devrim süreci başladığından bu yana 50 yıldır çözülemeyen sorunları, bu mahkemelerimiz ve komitelerimiz halletti. Güzel bir üslupla rejimin yıllardır çözemediği sorunları demokratik bir şekilde çözüyor.

İlham Ehmed

İlham Ehmed Efrîn’de doğdu. Üniversite eğitimini Halep’te tamamladı. Edebiyat okudu. Baas rejimi tarafından 2003 yılında politik görüşleri nedeniyle tutuklandı. Kısa bir süre tutuklu kaldı. Rojava Devrimi’ni inşa sürecinde TEV-DEM’de örgütlenme çalışmaları yürüttü. TEV-DEM yöneticisi. Meclisa Gel a Rojavaye Kurdisane (EGRK-Halk Meclisi) tarafından Yüksek Kürt Konseyi üyesi olarak seçildi. Konseydeki 5 üye EGRK’den. 5 üye de 16 partili Encumana Niştimani ya Kurdi li Suriye (ENKS-Kürt Ulusal Konseyi) üyesi.(Özgür Gündem)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.