YETİŞ CEM YILMAZ, REYTİNGİNE İHTİYACIM VAR
Yaptığı işi ciddiye alıyor, çok çalışıyor, çok güldürüyor ve en önemlisi de gülüyor. Son dönemin en iyi komedyeni Cem Yılmaz nerede, kahkaha orada. Televizyonlar
05 Temmuz 2009 Pazar 13:02
Yüzlerce kişinin doldurduğu salonda sahnenin ortasında siyahlar içinde bir adam. Yoldan geçerken sahneye uğramış, orada gördüğü en yakın arkadaşıyla sohbet ediyormuş edasıyla ardı ardına cümleler kuruyor, kahkahalar havada uçuşuyor. Rahatlığı, doğallığı o anda bir iş yaptığı gerçeğini hem izleyenlere hem de kendisine unutturuyor. İnsan o anda "bu adam insanları güldürmek için espri yapmıyor, böyle yaşıyor" düşüncesine kapılmadan kendini alamıyor. Sahne yukarıda, o sahnede, espri gücü onda ve her daim herkesten bir basamak önde. Cem Yılmaz, sevenleri kadar "aman bu mu komikmiş" diyenlerinin bile içten içe başarılı olduğuna ikna oldukları biri. O hem çok yakınımızda hem de bir o kadar uzağımızda ama hep hayatımızda. 1992 yılında Leman Kültür Merkezi'nde yaptığı ilk stand-up gösterisiyle perdeyi açan Cem Yılmaz, mizah dünyasında yeni bir soluk olarak girdi. Herkes nerden çıktı bu adam diye düşünürken "abi Cem Yılmaz'ı izledin mi?" cümlesi dilden dile dolaşmaya başladı.
Küçük bir sahnede başlayan komedyenliği hızlı bir ivmeyle yol aldı. Artık sahneler onundu, hayatta akıp giden her şeyi espri haline dönüştürmeyi başaran bu adama ilgisiz kalmak mümkün değildi. O sahnede espri yaptıkça izleyenleri güldürmeyi başarıyordu. Ama onu aynı yolda ilerlemek isteyen birçok isimden ayıran en önemli özelliği yaptığı espriye kendisi de gülüyordu. Sahnede yaptığı espriye katıla katıla gülen bu adam yaptığı işe en önce kendisi inanıyordu. "Mizahın bir kesime ait olduğu düşünülemez" görüşünü benimseyen Cem Yılmaz yaptığı esprilerle de kimseyi bölmüyor, tartışmaların eşiğine getirmiyor, bir kesimin sanatçısı olmaktan sıyrılmayı başarıyor. O herkesin Cem Yılmaz'ı olmayı çoktan başarmıştı. Belden aşağı vurmayan, doğal, gerçekçi ve zekice esprileriyle yol alırken tartışmasız tek stand-up'çı olduğunu da gösteriyordu. O hızlı bir dünyada sakin, huzurlu ve telaşsız bir görüntüsüyle hep doğru kararların adamı oldu. Sahnelerden sinema perdesine transfer olduğunda da, reklam filmlerinde "Ajda Hanım bugün çok gerginsiniz." derken de aynı adamdı. Yaptığı işleri eleştirenler olsa da altına imza attığı her işte başarılı oldu. Kıskanılan adam da oldu çoğu zaman. Reklam filmlerindeki cümleleri slogan halini aldı. Pek çoğu hâlâ hafızalarımızda yerini koruyor. Çocukluğumuzun şarkısı "tohumlar fidana fidanlar ağaca dönmeli yurdumda" şarkısını kısa pantolonuyla çağlar öncesinden günümüze gelen Arif tiplemesiyle beyazperdede söylerken hepimizi gülmekten kırmayı başarması da onun komedideki gücünü gösteriyordu.
Ekranlarda Cem Yılmaz şöleni
Onun hakkında çok şey bildiğimizi sanıyoruz. Çünkü o her zaman aramızda ama bir o kadar da uzağımızda... Bir röportajında "ben düşüncelerimi hep kendime sakladım" demesi de bunu gösteriyordu. Star komplekslerine bürünmeyen gerçek bir star. Onun ekrandaki varlığı reytingin de tavan yapması demek. Televizyon dünyası onu kafalayabilmek için tüm olabilirleri ortaya sererken o aradaki mesafeyi her zaman korudu. Cem Yılmaz, insanların reddettiği şeylerle ayakta duracağına inanan biri olarak televizyon dünyasına da hep mesafeli durdu. Bu durumu "Benim TV'ye program yapmamamın altında TV'yi çok önemsemem yatıyor" şeklinde açıklarken ulaşılmazı da oynamadı. Ekranlarda program yapmayı tercih etmedi ama gelen davetlere de hayır demedi. Şov programları, diziler, tartışma programları, ekranlara veda ederken Cem Yılmaz'ın şahsında karizmasını ağırlamanın ayrıcalığını yaşadı.
Kürt meselesi, Alevi açılımı, One Minute tartışmaları... Son bir yıla damgasını vuran olayları bir yıl boyunca çok farklı isimler değerlendirdi. Fakat hiç kimse Can Dündar'ın hazırlayıp sunduğu Neden programının finaline katılan Cem Yılmaz gibi yorumlamadı bu konuları. Avrupa Yakası ekran macerasını bitirirken yine Cem Yılmaz sahnedeydi. Yıllar öncesinin ikilisi Ayşe Özgün ve Yaşar Nuri Öztürk'ün ömrü kısa olan "Hayatın İçinden" programındaki uyumsuzluk tablosunda bile Cem Yılmaz farkı kendini hissettiriyordu. Yaşar Nuri Öztürk'ün olabildiğince ciddi halinden ve büründüğü bilge tavrından taviz vermemeye çalışan tavrını biraz şaşkın izlese de o yine her zamanki Cem Yılmaz'dı. Onun olduğu yerde "espri yapmayacak mı" telaşına düşmeye hacet yoktu. Zira Cem Yılmaz hiçbir şey yapmasa, bir koltukta otursa da o hınzır bakışlarıyla, her daim insanları güldürecek potansiyele sahip.
Onu tanıdığımız günden bu yana o hep aynı adamdı, çalışkan, saygılı ve istikrarlı... Aradan yirmi yıl geçmesine rağmen saçına düşen akları, aldığı kiloları saymazsak Cem Yılmaz'ın değiştiğini, olgunlaştığını bile fark etmiyoruz. Bunda siyah kıyafetleri tercih etmesi değil genç yaşta bile olgun davranışları etkili oldu. Çünkü o 19 yaşında ilk kez sahneye çıktığında da zaten olgundu. Basın, Cem Yılmaz'ın önümüzdeki sene için ekranlara evet dediğini yazıp çizse de, o 'ekranlarda yokum' diyor.
Rahime Sezgin/Zaman
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.