22 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir16°C
  • Berlin2°C

YENİ BİR SİYASAL PROJE İÇİN DİYALOG KOMİSYONU'NUN TEBLİĞİ (TAM METİN)

ilkehaber.com olarak 'Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı'na sunulan tebliğleri tam metin olarak sunuyoruz.

Yeni Bir Siyasal Proje İçin Diyalog Komisyonu'nun tebliği (Tam metin)

15 Haziran 2013 Cumartesi 17:30

Yeni Bir Siyasal Proje İçin Diyalog Komisyonu'nun, Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansına sunduğu tebliğ...

KÜRDİSTAN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE İLK ADIM İSTİKRARLI BİR BİRLİK OLUŞTURMAKTIR

Kürtlerin yüzyılı olarak ifade edilen bu yüzyılda, küresel gelişmelerin ve bölgesel konjonktörün Kürt ve Kürdistan toplumunun önüne çıkarmış olduğu tarihsel fırsatların en iyi ve akılcı şekilde değerlendirilmesi için, ortak akla en çok ihtiyaç duyduğumuz bir süreçte gerçekleşen bu konferansı saygıyla selamlıyoruz.

Konferansın, Kürdistan toplumunun tüm etnik, kültürel, sosyal, dinsel ve mezhepsel renkleriyle kendi geleceklerini, kendi kaderlerini özgürce belirleyebilecekleri eşit, demokratik ve adil bir çözüm sürecini bugünden örgütleme mücadelesinde, önemli bir kilometre taşı olmasını umuyoruz.

Bugün silahların susturulmasıyla birlikte başlayan yeni bir sürecin başlarındayız. Silahların susturulmasını destekliyoruz. Silahların susturularak, meşru, sivil, açık, siyasal, demokratik, çözüm yolları ve araçlarının toplumda kalıcı bir hale getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bugün, sürecin böylesi bir zeminde gelişmesinin gerçek bir çözüme, ulusal birlik ve mücadele ruhuna yeni bir enerji kazandıracağına; Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde uluslararası desteği pekiştireceğine; Kürdistan toplumunun çözüm iradesine güç ve ivme katacağına inanıyoruz. Ama, Kürt ve Kürdistan sorununun sadece bir ‘’silah susturma’’ sorunu olmadığı açıktır. Bu sorun, siyasal, kültürel, sosyal, ekonomik, dinsel, mezhepsel, etnik, hukuksal, cinsi, ekolojik tüm boyutlarıyla, Kürt ve Kürdistan toplumunun kendi kaderlerini tayin etme hakları sorunudur. Kürt ve Kürdistan toplumunun kendi toprakları üzerinde kendisini özgürce yönetebileceği bir devletleşme sorunudur.

Bizler, silahların susturulması ve gerillanın geri çekilmesinin, kalıcı ve gerçek anlamda bir ‘’çözüm süreci’’ne dönüştürülebilmesinin ilk adımının, Kürt ve Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerini programlaştıracak ve onların iradesini yansıtacak meşru bir temsil gücünün kurumsal olarak bu sürecin ana unsuru haline gelmesini sağlayabilmekten geçtiğine inanıyoruz. Bu adım, aynı zamanda sürecin kimi taktik hesap ve manevralara kurban edilmesinin de önünü kesebilecek en önemli garantilerden biri olacaktır. Bizler, bir arada olma ve birlikte çözüm arayışını samimi bir şekilde özümser, bunu yaşamın her alanında kararlı bir duruşa, giderek siyasal kültürümüzün bir sacayağına dönüştürebilirsek daha hızlı yol alır, hedefe daha çabuk ulaşırız. Tarihsel deneyimler bunun sayısız örnekleriyle doludur. 'Birlik' elbette kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Ancak birliğin yaşam içinde örgütlenmesi ve pratize edilmesi, bu ihtiyacın herkesçe kavranmasına, karşılıklı güvene, samimiyete bağlıdır. Ortak amaçların ortak bir ulusal iradeye dönüştürülebilmesi ise, istikrar ve kararlılığın sabırla yoğrulmasına, teorik doğruların pratikte de karşılık bulmasına bağlıdır.Bu nedenle, düzenlenen konferans veya kongrelerin amacına uygun bir işlev görmesinin ilk koşulu, gerçekten de bu platformlarda alınan kararlara ve oluşan birlik ruhuna uygun şekilde davranılabilmesidir.

Samimi duruşun ve birlik hukukuna uygun bir pratiğin ortaya çıkaracağı 'ulusal birlik' dışında, başarı ve çözüm getirebilecek bir yol ya da yöntem bulunmamaktadır. Herkesin bu anlayış ve sorumlulukla hareket etmesi durumunda, halkımızın onlarca yılllık emeği ve ağır bedeller ödeyerek dünden bugüne sürdürdüğü mücadelesi ile oluşan değerlerin insanca ve özgür bir gelecekle taçlanması, daha bir kolaylaşacak ve yakınlaşacaktır. 

Kürdistanlı En Geniş Kesimlerin Ortak Ulusal Ve Toplumsal Talepleri

Bugün, Kürdistanlı en geniş güçlerin ortak ulusal ve toplumsal talepleri olarak da geliştirebileceğimiz talepleri kısaca şu şekilde ifade edebiliriz:

* Kürt ve Kürdistan toplumunun kendi ülkesinde, kendisini özgürce yönetebileceği bir statünün belirlenmesi. Bu aynı zamanda Kürdistan ve Türkiye toplumları arasında eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasiye dayalı gönüllü bir birliğin de en temel taşlarından biri olarak tanımlanabilinir.

* Kuzey Kürdistan'da, Kürdistan toplumunun çok etnisiteli, çok dinli, çok dilli, çok kültürlü renkli yapısını korumayı ve geliştirmeyi esas alan, bu çoğulcu dinamiğin kendi içinde yeni bir yaşamı inşa etmesine fırsat ve imkan tanıyan bir demokrasiyi esas alabilmeliyiz. Dönemsel iç ve dış yönlendirmelerin yarattığı aşiret ve kardeş kavgalarına, etnik ve dinsel çatışmalara ve bunların açtığı yaralara, yarattığı tahribatlara rağmen Kürt ve Kürdistan toplumunda derin düşmanlıklar, ayrışmalar ve kopuşlar oluşmamıştır. Bu çok renkli mozaiği bir zenginliğe dönüştürmek, oluşan tahribatı gidermek mümkündür ve hatta zorunludur. Yaraları saran bir anlayışla, bu çok renkli tabloyu gören, koruyan ve geliştiren ortak bir yaklaşım geliştirmeliyiz. Kürdistan'da Kürtlerin ve Kürtlerle birlikte yaşayan tüm etnik, kültürel, dinsel, mezhepsel ve sosyal kesimlerin eşit, demokratik ve özgür bir şekilde kendi değerlerini bireysel ve kollektif haklar temelinde yaşayıp yaşatabilecekleri, toplumumuzun bu çoğul dinamiklerinin kendi kurumları olarak görebilecekleri bir devlet sistemini, bir siyasal rejimi ve yaşam tarzını örgütlemeliyiz.

* Silahların susturulması sürecinin kalıcı hale getirilmesi için gerekli tedbirlerin taraflarca alınması; barış dilinin ve kültürünün toplumda yaygınlaştırılmasının teşvik edilmesi; Kürdistan toplumunun en geniş kesimlerinin ortaklaştığı hak ve özgürlük taleplerini programlaştıracak ve onların iradesini yansıtacak meşru bir temsil gücünün kurumsal olarak bu sürecin ana unsuru haline getirilmesi; Güney Kürdistan Yönetiminin bu sürece dahil edilmesi ve kalıcı bir barış ve çözüm için yol haritasının bu koordinasyon içinde oluşturulması; sürecin belli bir evresinde, uluslararası bir gözlem heyetinin de sürece dahil edilmesi gibi önemli ara başlıklardan oluşan bu genel ve kavrayıcı çerçevenin hayata geçirilmesinin sağlanması.

* Tüm siyasi tutsakların ve siyasi mültecilerin özgürlüklerine kavuşturulması, ülkelerine dönen gerilla ve tüm siyasetçilerin, sosyal ve siyasal yaşama katılımlarının desteklenmesi, bu konuda pozitif bir ayrımcılığın uygulanması.

* Siyasal,ekonomik,kültürel ve sosyal yaşamın savaş psikolojisi ve havasından arındırılarak normalleştirilmesi .Savaş ortamının sonucu olarak yerini-yurdunu terk etmek zorunda kalan, köyleri boşaltılan, tarım ve hayvancılıkla ilgili uğraşlarından mahrum kalarak mağdur duruma düşürülen insanlarımızın topraklarına geri dönebilmeleri ve tüm savaş mağdurlarının pozitif ayrımcılıkla desteklenerek mağduriyetlerinin giderilmesini sağlayacak yasal, ekonomik ve idari tedbirlerin alınmasının sağlanması. Köy koruculuğu sisteminin mağduriyete ve çeşitli sosyal problemlere yol açmadan lağvedilmesi.

* Ana dilde eğitimin ve Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilerek, devlet idaresinde de kullanılan bir dil statüsüne kavuşturulması; bunun yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.

* Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması ve toplumda çok seslilik, çok renklilik ruhuna dayalı yeni bir hoşgörü kültürü ve ortamının oluşturulması. Bu temelde Kürtlerin, siyasal projesi ne olursa olsun, kendi Kürt ve Kürdistani kimlikleriyle örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüklerinin anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması.

* Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na konulan şerhlerin kaldırılarak bunun Türkiye koşullarına uyarlanması,Türkiye ve Kürdistan toplumlarının tüm dinamikleriyle eşitlikçi, özgür ve demokratik bir şekilde yerel yönetimlerde kendilerini ifade edebilme ve yönetme hakkına kavuşturulması; bütün bu bireysel ve kollektif hak ve özgürlüklerin yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması.

* Siyasi partiler ve seçim yasalarının demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir içeriğe kavuşturulması; seçim barajının kaldırılması ya da en alt limite düşürülmesi.

* Alevilerin, Ezidilerin ve diğer inanç gruplarının, inanç ve ibadet özgürlükleri dahil tüm bireysel ve kolektif haklarının tanınması, mağduriyetlerinin pozitif ayırımcılık uygulanarak giderilmesi ve bunların yasal ve anayasal güvenceye kavuşturulması.

* Kadınların toplumda eşit ve özgür bir şekilde yerlerini alabilmeleri için tüm yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması, bunların toplumsal mutabakatla, anayasal ve yasal güvenceye kavuşturulması, kadına yönelik başta 'namus cinayetleri' olmak üzere, her türlü şiddet ve ayırımcılığa karşı mücadele yürütülmesi ve yaşamın her alanında pozitif ayrımcılığın sağlanması.

* Gençliğin dinamizminin, ulusal ve toplumsal bir hamle projesiyle bütünleştirilmesi için; özgür, yaratıcı ve üretken bir gençlik için tüm imkanların seferber edilmesi.

* Türkiye ve Kürdistan'dan elde edilen tüm gelirlerin, Kürdistan’a pozitif ayırımcılık uygulanarak, daha adil bir şekilde toplumun en geniş kesimlerine paylaştırılması ve adaletin gerçek anlamda tüm devlet yönetiminin vazgeçilmez iskeleti olarak benimsenmesi, bunun demokratik, şeffaf, çağdaş değerlerle bütünleştirilerek devlet sistemine egemen kılınması.

* Doğanın ve çevrenin tahribi suretiyle insanlığın kendi elleriyle kendisini yok etmeye çalıştığı; insanlığın, toplumun ortak çıkar ve değerleri yerine, fütursuz bir bencilliğe, çıkarcılığa, dizginsiz sanayileşmeye, çarpık kentleşme ve ticari kazanç doyumsuzluğuna kapılması sonucunda ortaya çıkan bu yokoluş ve tahribatın her geçen gün daha bir derinleştiği ortamda; Türkiye ve Kürdistan toplumu başta olmak üzere, tüm insanlığın ortak bir talebi olarak,''bu dünya yaşarsa, hepimize yeter'' diyebilecek bir ‘’doğa ve insan bilinci’’ne dayalı mutabakatın savunulması ve güvenceye alınmasının talep edilmesi. Savaşın Kürdistan coğrafyasına, doğal ve çevresel kaynaklarına verdiği tahribatların, zararların pozitif ayırımcılıkla giderilmesi.

Ulusal Birlik Yeni Bir Kültür Gerektirir

Kürt ve Kürdistanlı en geniş kesimlerin birliği, aynı zamanda yeni bir psikolojik ve kültürel atmosferin inşasını da gerekli kılmaktadır. Dünden bugüne taşınan tüm önyargıları, tüm olumsuz pratikleri bir tarafa bırakarak, iç barışı ve güveni tesis etmeye dönük yeni bir sosyal ve siyasal konsensüse ihtiyacımız vardır. Bunun için de öncelikle, ülke ve halkımızın ihtiyacı olan samimi, istikrarlı bir ulusal birlik politikasının herkesçe özümsenebilir, uygulanabilir bir noktaya gelmesi gerekmektedir.

Bugün artık, bütün kardeş kavgalarını tarihe gömecek bir anlayışın geliştirilmesi gerekmektedir. Güney Kürdistan’da yıllarca süren kardeş kavgaları ile ilgili olarak, tarafların Kürdistan şehitlerinden ve Kürdistan halkından özür dileyerek bu kavgalara son vermeleriyle göstermiş oldukları sağduyulu, özeleştirel ve ulusal birliği gözeten tutumları, tüm Kürt ve Kürdistanlılar için örnek bir davranış modeli olarak değerlendirilebilir. Bu anlamda Kürdistanlı güçler arasında geliştirilmesi gerekli olan diyalog ve iç barış ruhuyla; bu alanda özeleştirel bir yaklaşım teşvik edilmeli ve bu davranışın ulusal birliğe hizmet eden bir anlayışla, tüm Kürdistan'da yaygınlaştırılması için çaba harcanmalı, bu yöndeki her türlü girişim desteklenmelidir...

Kürdistan'da varlık ve özgürlük için, bağımsızlık ve ulusal onurları için 200 yılı aşkın bir süredir mücadele eden tüm değerleri, hataları ve sevaplarıyla, kendi mirası olarak gören; ve bu uğurda yaşamını yitiren Mahabad'daki, Barzan'daki, Qamışlo'daki, Dersim'deki, Diyarbakır’daki şehitlerden, bugünkü PKK gerillalarına kadar, tüm şehitleri aynı ulusal duygu ve perspektifle sahiplenen samimi bir yaklaşımın toplumda egemen kılınması, ulusal birlik için son derece önemlidir.

Kendisini hangi grup, sınıf, ideoloji, din, mezhep, cins ya da sosyal kategori ile tanımlarsa tanımlasın; herkesin düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü savunulmalıdır. Kürdistan’da çok sesli ve demokratik bir siyasetin geliştirilmesi, tüm ulusal demokratik güçlerin temel programsal amaçlarından biri olmalıdır. Bu anlayışla, ulusal, ülkesel demokratik hak ve özgürlükler için, Kürt ve Kürdistanlı tüm ulusal demokratik güçlerin en geniş birlik, dayanışma ve ortak mücadelesini savunan samimi bir yaklaşıma her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.

Güney Kürdistan'da elde edilen federal devlet kazanımı, tüm dünya Kürtleri ve Kürdistanlılar için, yeni bir tarihsel kapının açılması ve ‘’maküs talih’’in yenilmesi anlamına gelmektedir. Irak Kürdistanı Federal Devleti, bayrağı ile, parlamentosuyla, hükümetiyle, devlet örgütlenmesiyle, pêşmerge ordusuyla, yeniden inşaa edilen ülkesiyle, artık neredeyse tüm dünya devletlerinin kabul ettiği bir kaledir. Diğer Kürdistan parçalarının da umutlarını yeniden yeşerten, rüyalarının gerçekleşebileceğinin canlı örneğini oluşturan Güney Kürdistan Federal Devleti, aynı zamanda bir ilham kaynağı, bir çözüm örneği olarak da önümüzde durmakta ve yol açıcı misyon oynamaktadır. Güney Kürdistan'da oluşan kazanımı sahiplenmek; bu mevziinin ayakta kalabilmesi için düşünsel, siyasal, örgütsel, manevi her alanda fedakar, duyarlı ve sorumlu bir anlayış ve hareket tarzını esas almayı gerektirmektedir.

Batı Kürdistan’da (Suriye Kürdistanı'nda) önümüze çıkan tarihsel fırsatın değerlendirilerek, milletimizin eşitlik ve kendi kaderini tayin hakkı temelinde, olabilecek en üst noktada mevzi kazanabilmesi için mücadelenin dünyadaki tüm Kürtlerce desteklenmesi gerekmektedir. Bunun sağlanması amacıyla da, özellikle PYD’nin daha duyarlı, demokratik ve ulusal bir eksende hareket edebilmesi için, yapıcı bir şekilde eleştirilmesi ve teşvik edilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda, G.Kürdistan hükümeti ve Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Mesut Barzani'nin duyarlı ve sorumlu girişimlerinin desteklenmesi, ulusal birliğin daha geniş ve güçlü bir temelde inşa edilmesine hizmet edecektir.

İran Kürdistanı (Doğu Kürdistan’da) ve İran'daki tüm milletlerin, halkların en gelişkin şekilde özgürlüğü yaşamaları, kendi kaderlerini ellerine almaları, onların en temel haklarıdır ve desteklenmelidir. Bu temelde de Doğu Kürdistan'daki ulusal demokratik güçlerin, süreçten kendi kaderlerini özgürce tayin edebilecekleri bir çözümle çıkabilmeleri için kendi iç birliklerini geliştirmelerini teşvik etmeli ve var gücümüzle desteklemeliyiz.

Bugün denilebilir ki, tarihte ilk defa dört parçanın kaderi ve çözüm süreçleri bu denli iç içe geçmiş, birbirlerini etkileyecek bir boyut almıştır. Küresel gelişmelerin ve bölgesel konjonktörün dört parçadaki Kürt ve Kürdistan toplumuna sunmuş olduğu bu tarihsel fırsatın en iyi şekilde değerlendirilebilmesi için, Kürdistan'ın tüm parçalarının, birbirlerinin siyasi iradelerine ve hukuklarına saygı temelinde, bütünsel bir siyasal perspektifle koordinasyonunu esas alan ulusal bir bakış açısına ve gelecek vizyonuna ihtiyacımız vardır. Tüm parçaların ulusal, siyasal, kültürel, ekonomik, cinsi, sosyal, dinsel, mezhepsel, demokratik, sivil kurumlarının, dayanışma ve birliklerini örgütlemek bugün daha bir önem kazanmıştır. Bu konuda özellikle Güney Kürdistan Federal Devletine büyük sorumluluklar ve görevler düşmektedir.

Kürdistan ulusal bayrağına, ulusal sembol ve liderlerine, Kürt diline ve değerlerine karşı göstereceğimiz ilgi, sahiplenme ve saygı; bu tarihsel süreçten başarıyla çıkmamızı sağlayacak 'ulusal birlik' ruhunun da yapıtaşlarını oluşturacaktır.

Bugünkü dünya konjonktörünü de göz önünde bulundurarak, yönümüzü totaliter, çağdaş değerleri dıştalayan, tek tip bir yaşam tarzını dayatan, Ortadoğunun karanlık dehlizlerinde şekillenmiş sistem ve devletlere değil; eşitliği, özgürlüğü, adaleti, demokrasiyi, katılımcılığı, şeffaf ve temiz toplumu, ‘’gün ışığında yönetim’’ anlayışını toplumun tüm bileşenleri için ayırımsız bir şekilde uygulamayı öngören, toplumda ve siyasette değişimi esas alan modern sistem ve yaşam tarzına yönelmeliyiz. Çok kutuplu, çok merkezli yeni uluslararası ortamın ve küresel gelişmelerin sağlayacağı imkanlardan, küresel değişim ihtiyacının doğurduğu tüm ilişki ve dengelerden yararlanarak, şiddete ve baskıya dayalı köhnemiş ilişki ve sistemlerin değil, değişim ve özgürlük vazeden yeni dünyanın değiştirici ve dönüştürücü dinamiklerinin yanında yer almalıyız. Dünya milletler ailesi içinde saygın bir yer edinmek, 21. yüzyılda Kürt ve Kürdistan toplumuna da nasip olacaksa, izlememiz gereken yol budur. 

Anayasa Tartışmaları ve Kürtler

Mevcut Parlamento bileşimi ve dengeleri içinde, Kürt ve Kürdistan sorununa ve Türkiye'nin temel problemlerine eşitlik ve özgürlük temelinde adil bir yaklaşım içinde, kökten ve kalıcı çözümler üretecek demokratik bir anayasanın hazırlanamayacağı aşikardır.Demokratikleşme ve özgürlüklerle ilgili olarak atılabilecek her adımı,her değişimi elbetteki önemseyen bir yaklaşım içinde olabilmeliyiz,geliştirilmesi için mücadele etmeliyiz.Ama,çeşitli zamanlarda gerçekleşen onlarca anayasa değişikliğine rağmen, esas olarak hala 12 Eylül Anayasası ile ve 90 yıllık tek devlet,tek millet,tek dil anlayışıyla yönetilen bir ülkede, bir devlet sisiteminde, bu anlayış ve bu sistemin ürettiği bir parlamentodan gerçek anlamda demokratik bir anayasanın çıkması mümkün değildir.Türkiye ve Kürdistan toplumlarının tüm renk ve çeşitliliği ile kollektif haklar temelinde,eşit ve özgür bir şekilde kendilerini ifade edebilecekleri, toplumsal bir sözleşme olarak ifade edebileceğimiz tarzda bir anayasanın oluşturulabilmesi için sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal, idari bir alt yapının ve her şeyden önce de uygun psikolojik atmosferin oluşturulması gerekmektedir. Bunun için de öncelikle, Kürtlerin varlığını tanıyan, Kürtçenin resmi dil olmasını, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ve Kürtlerin kendi kendilerini özgürce yönetebilmelerini sağlayacak ademi merkeziyetçi bir yönetimin, bir statünün uygulanacağı anayasal değişiklerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Eşitliği, özgürlüğü, katılımcı, demokratik ve adil bir yönetimi geliştirebilecek bu anayasal değişikler, uluslararası sözleşmelere ve insan hakları evrensel beyannamesine dayanarak da gerçekleştirilebilir. Bu değişiklikler, gelecekte, Kürdistan toplumunun eşit, özgür ve adil bir şekilde kendi toprakları üzerinde kendi kendisini yönetebileceği yeni bir toplumsal sözleşmenin, yeni bir devlet sisteminin, yeni bir anayasanın da alt yapısını güçlendirebilecektir.

KONFERANS KATILIMCILARI
Abdulhay OKUMUŞ
Kutbettin YILDIZ
Yaşar ABDULSELAMOĞLU
A.Halim İPEK
M.Emin EREN
Zozan ÖZGÖKÇE
İmam TAŞÇIER
M.Salih ÖZGÖKÇE
Orhan KAYA
Kasım ERGÜN
Mustafa ÖZÇELİK

1- Yeni Bir Siyasal Proje İçin Diyalog Komisyonu'nun tebliği
2- Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek'in tebliği
3- DDKD Genel Başkanı İmam Taşcıer'in Konferansa sunduğu tebliğ
4- Demokratik Özgür Kadın Hareketi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
5- Sarmaşık Derneği'nin Konferansa sunduğu tebliğ
6- Aziz Mahmut Ak'ın Konferansa sunduğu tebliğ
7- AZADÎ İnisiyatifi’nin Konferansa sunduğu tebliğler
8- Tutuklu Milletvekilleri'nin Konferansa sunduğu tebliğ
9- Halim İpek'in Konferansa sunduğu tebliğ
10- Demokratik Toplum Kongresi'nin Konferansa sunduğu tebliğ
11- Tüm PKK’li ve PJAK’lı tutsakların Konferansa sunduğu tebliğ
12- KOMEL-KURD’ün Konferansa sunduğu tebliğ
13- Roşan Lezgîn’in Konferans tebliği

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.