23 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin1°C

VELİ SAÇILIK'TAN DEMİRTAŞ'A: KİMSE ELEŞTİRİLERİNİ ÜSTÜNE ALMAYA HEVESLİ DEĞİL

Veli Saçılık'tan Demirtaş'a mektup: Mao “Herkes Maocu ama beni dinleyen yok” demiş Kültür Devrimi sürerken. Partide herkes seni çok seviyor ama eleştirilerini üstüne alma konusunda kimse pek de hevesli değil.

Veli Saçılık'tan Demirtaş'a: Kimse eleştirilerini üstüne almaya hevesli değil

18 Ağustos 2018 Cumartesi 12:53

24 Haziran seçimlerinde Ankara 3. Bölge 1. sıradan milletvekili adayı olan ancak seçilemeyen Veli Saçılık, Selahattin Demirtaş’ın partiye yönelik ‘özeleştiri yapın’ uyarılarını içeren mektubuna bir mektupla yanıt verdi. Saçılık, “Sevgili Selahattin Demirtaş” diye başladığı mektubunda seçim sürecindeki gözlemlerinden hareketle değerlendirmeler yaparak, “HDP’nin özellikle Batıda artan oylarını kalıcı hale getirme, Kürt illerinde düşen oyları ise tekrar kazanma gibi önemli bir problemi olduğunu söyleyebilirim” dedi.

Saçılık’ın mektubundan satırbaşları şöyle:

HDP’NİN DİLİ UMUDU YEŞERTTİ: HDP’ye hitaben yazdığın mektubu okuyunca HDP’nin Ankara 3. Bölge Adayı olarak tartışmaya ben de katılmaya karar verdim -sen” diye hitap ediyor olmam samimi duygularımla alakalıdır-. Yaklaşık bir buçuk ay sahada, seçim çalışmalarına katıldım ve daha önceleri de HDP’yi destekleyen ama içinde yer almayan bir kişi olarak çok önemli deneyimler edindim. AKP’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan, baskın seçim kararını açıkladığında, HDP’nin yüzde 5 ila yüzde 7 arasında oy alarak baraj altı kalacağını hesaplıyordu. Öncesinde yapılan operasyonlarla tek bir HDP örgütlülüğü bırakılmamıştı. Kitlesi olan ama örgütü olmayan bir parti vardı. Seçim kararıyla birlikte, toparlanma ve kitleyle tekrar bağ kurma hareketliliği başladı. “Cumhurbaşkanı adayımız Demirtaş’tır” ilanından sonra moraller ve toparlanma bir üst aşamaya çıktı. Milletvekili adaylarının demokratik olmayan biçimde belirlenmesi küskünlüklere yol açsa da faşizme karşı öfke daha baskın geldi. Batıda sol – sosyalist adayların öne çıkması AKP’nin HDP’yi kriminal parti gösterme çabasını boşa çıkaran ve meşruiyet alanını genişleten bir hamleydi. AKP’nin istibdat yönetiminden kurtulma isteği ve HDP’nin geniş kitlelere hitap eden dili, umudun yeniden yeşermesinde etkili oldu.

HDP’NİN ÖRGÜTLÜ YAPISI KİTLESİNİN GERİSİNDE: 24 Haziran seçimlerini HDP nasıl değerlendirdi ve ne gibi eylem programları çıkardı? Biz dışarıdakiler de henüz bilmiyoruz. Kapsamlı bir değerlendirme raporu, kamuoyuna ya da bizlere sunulmuş değil. Oyların korunamaması konusunda net bir öz eleştiri verilmesi gerekir. Çünkü en çok çalınan, kaydırılan oylar HDP’nin oylarıydı. Ankara Sincan ve Aydın’da geçersiz sayılan oylarımız nedeniyle vekil seçtiremedik. Batıda gençlik ve kent aydınları ile Alevi toplumunun desteğinde belirgin oy artışları olduğu, Kürt muhafazakar oylarında göreceli düşüşler yaşandığı sonuçlardan anlaşılıyor. HDP’nin özellikle Batıda artan oylarını kalıcı hale getirme, Kürt illerinde düşen oyları ise tekrar kazanma gibi önemli bir problemi olduğunu söyleyebilirim. Baraj desteği için verilen oyların varlığı inkar edilmez. Ama diğer taraftan CHP’ye verilen oyların büyük bir kısmının da artık “emanet oy” olduğunu söylemek abartılı olmaz. HDP, tek adam rejimini ve faşizmini pekiştiren AKP’ye karşı, sağlam bir duruş ve mücadele verme potansiyeli taşıyan partidir ve büyük kitlelerin ilgi odağı olmaya adaydır. HDP, bu potansiyele uygun alışagelmiş yol ve yöntemlerin dışında, örgütlenme biçimleri ortaya çıkartabilmelidir.

BATIDA FAZLA KÜRT, DOĞUDA FAZLA TÜRK! Seçim faaliyetleri sırasında gözlemlediğim kadarıyla; HDP kitlesi olan ama örgütlü yapısı bu kitlenin çok gerisinde kalan bir parti. Alınan oy miktarı, örgütlülüğün bir sonucu değil, kitlelerin HDP’yi umut olarak görmesiyle alakalı. Batıdan HDP’ye bakanlar, HDP’yi “çok Kürt”; Doğudan bakanlarsa “çok Türk” buluyorlar. Ön yargılı şoven eleştirileri bir yana bırakarak, bu her iki bakışın da kısmen doğru olduğunu söyleyebiliriz. DBP kadrolarının büyük ölçüde HDP’ye “iltica” etmiş olması, “fazla Kürt” görüntüsü ortaya çıkarıyor. Özde ise geçmiş mücadele ve kazanımlarının çok gerisinde, Kürt sorununa yönelik ön açıcı bir pratik sergilenmiyor. Doğudan bakınca HDP “fazla Türk” görünüyor. Çünkü HDP bileşeni olan sol-sosyalist yapılar, parti içinde etkili konumlarda olmalarına karşın, işçi, emekçi ve halk içinde örgütlülük düzeyleri çok cılız. Sosyalistlerin halk içinde örgütsüzlüğü, “Kürtlerin oyuyla seçiliyorlar” gibi vulger bir eleştiriye zemin hazırlıyor.

BİR ARAYA GETİREN, ORTAK MÜCADELE İSTEĞİ: HDP için, Kürt sorununun çözümü, stratejik öneme sahip ama HDP, aynı zamanda geniş işçi-emekçilerin örgütlenmesini ve mücadele araçlarının geliştirilmesini de stratejik görmek zorunda. Emeğin örgütlü olduğu toplum, zaten hedeflenen demokratik toplumun temelini oluşturur. Emekçileri sömürenlerle, Kürtlere esir halk muamelesi yapanlar, aynı kişiler. Anadilde eğitimi engelleyenlerle, Cemevlerini tanımayanlar da aynı kişiler. Bizleri HDP’de bir araya getiren şey, ensemizdeki yumruğun sahibine karşı, ortak mücadele verme isteği. HDP’yi sadece Kürtleştirmek isteyenler ya da sadece sosyalistleştirmek isteyenler HDP’nin varlık sebebini tekrar düşünmeliler. DBP’nin HDP’lileşmesi hataydı, HDP’nin DBP’lileşmesi daha büyük hata olacaktır. HDP’nin safi sosyalist bir görüntü vermesi, asgari müştereklerde buluşma hedefini boşa düşürecektir.

KİTLE ÖRGÜTLERİ ÖLÜ TAKLİDİ YAPTI: Sevgili Başkan, parti içindeki gerilim ve tartışmaların makul seviye çekilmesi, senin de belirttiğin gibi bir mücadele programı ve sokak eylemleriyle olur. HDP’nin sokağa çıkma ısrarı, sizlerin esir alınma sürecinde olmalıydı. Kayyumlara ve işten ihraçlara karşı etkin bir duruş sergilenmeliydi. Yapılmadı, yapılamadı. Bugün itibariyle sokağın aktif kullanım yolunu, parti olarak açamaz. HDP’nin etkili olduğu sendikalar, kitle örgütleri OHAL’i bahane ederek uzun süre ölü taklidi yaptılar. HDP bu etkisizleşmiş sendika ve kitle örgütlerine müdahale etmeli, sokağın önünü bu yöntemle açmalıdır. Ayrıca şehir merkezi eylemleri yerine, eylem ve etkinlikleri mahallelere taşımalı, eylem biçimi olarak “basın açıklaması” formatını aşan yeni tarzı oluşturmalıdır. “Tarihsel bir saldırı altındayız” diyenler, faşizme karşı tarihsel bir direniş hattını belirlemek zorundalar. AKP’nin ne kadar zalim olduğunu anlatmak yerine, bu zulmün karşısında bizim ne yaptığımız temel sorudur. Uzlaşmacılık ve karşı tarafı kızdırmadan politika yapma tarzının, mücadeleye zarar verdiğini ben de gözlemliyorum. Diğer yandan legal siyasetin sınırlarını aşan tarz ve söylemler de meşruiyet alanlarını daraltıcı etki yaptığını söylemeliyim. HDP, uzun bir belediyecilik deneyimi yaşamış olmasına karşın, halkın belleğinde kalıcı bir deneyim örneği bırakamadı. Ekolojik toplum, kadın devrimi lafzı, çokça tekrarlanmasına rağmen, küçücük Ovacık Belediyesi’nin ortaya çıkardığı pratiğin gerisine düşülmüştür. Makro siyaset peşinde koşarken, bünyeyi saran kılcal damarların ihmal edildiği tespitini yapmak, bence haksızlık olmayacaktır.

UMUT OLACAK BİR TARZ YARATABİLİRİZ: HDP bizim öz partimiz mi? Bu konuda seninle aynı fikirde değilim sevgili Başkan. HDP, öz örgüt ve partilerimizin çatısını oluşturan “Halkların Demokratik İttifakı”dır. Normal koşullarda aynı parti çatısı altında toplanması pek mümkün olmayan fikirleri “halkların ve emekçilerin demokratik birliği” zemininde bir araya getiren partidir HDP. Hatta HDP içinde olmayıp “oylar HDP’ye, oylar Demirtaş’a” çağrısı yapan dost örgüt ve kişileri de çevresinde toplayan demokratik bir bloktur HDP. Güçlü bir HDP bizim de gücümüzdür. Bu doğru, ancak öz örgütlerimizi etkisizleştiren birlik, yeni ayrılıkların kapısını aralayabilir. 12 Eylül barajına yaslanan AKP’nin üzerine, üç kez barajı aşarak basınç yaptık. Uzun süre demokrasi maskesini taşıyan AKP’nin maskesini indirdik. Mücadeleyi daha da ileriye taşımak için, “Propaganda da serbestlik, faşizme karşı birlik” formülünü uygulamak, fraksiyon tartışmalarını en aza indirecektir. Kendi örgütsüz kitlemizi toparlarken, CHP’den umudunu kesen, AKP’den kopan milyonlarca insana umut olacak bir tarzı yaratabileceğimize inanıyorum.

ESİRLİĞİNİZ ESARETİMİZ: Sevgili Demirtaş, HDP’yi ataletten kurtarmak için kaleme aldığın yazıyı, yapıcı tartışmaların zemini haline getirmek için, üstüme düşeni yapma gayreti içinde olacağım. Şimdiden HDP içindeki çeşitli kanatların, senin yazın üzerinden birbirlerine üstün gelme çabasını içerisinde olduklarını da görmüyor değilim. Mao “Herkes Maocu ama beni dinleyen yok” demiş Kültür Devrimi sürerken. Partide herkes seni çok seviyor ama eleştirilerini üstüne alma konusunda kimse pek de hevesli değil. AKP’nin yörüngesine girmeyi reddettiğiniz için sen, Figen Başkan, milletvekillerimiz ve binlerce partili şu an esir. Diz çökmeyen siyasi pratiğiniz, AKP’ye dert olmaya devam ediyor. Sizin esirliğiniz, bizim esaretimizdir. Bunu biliyoruz. “Benim adaylığım Demirtaş’ın hücre arkadaşlığına” demiştim adaylığımı açıklarken. Çünkü sizler esirken, hiçbirimiz özgür değiliz. “Kürde dokunma yanarsın” diyor devlet, halbuki sarılmalıyız birbirimize. Biz şunu çok iyi biliyoruz; Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. İçten sevgiler.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.