23 Kasım 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara13°C
  • İzmir19°C
  • Berlin2°C

TÜSİAD’DAN SEÇİME KADAR DÖRT TALEP

TÜRKONFED 14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’nin “Bölgesel kalkınma ve iş dünyasının rolü” konulu toplantı Dicle Üniversitesi Konferans Salonu’nda yapıldı.

TÜSİAD’dan seçime kadar dört talep

18 Aralık 2010 Cumartesi 13:15

TÜRKONFED 14. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’nin “Bölgesel kalkınma ve iş dünyasının rolü” konulu toplantı Dicle Üniversitesi Konferans Salonu’nda yapıldı. DOSİAD Başkanı Aziz Özkılıç ve DOGÜNSİFED Başkanı Tarkan Kadoğlu’nun açış konuşması yaptığı toplantıda Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak da bir konuşma yaptı. Toplantıya eski TÜSİAD Başkanı olan eşi Cem Boyner ile birlikte katılan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner Kürtçe “Barış için, eşitlik için, kardeşlik için hepinize merhaba. Diyarbakır bizim de evimizdir” diyerek başladı. Boyner toplantıda hükümete seçime kadar yapılması gereken bir ödev çıkarırken, toplumsal bir muhasebe de yaptı. 

Yatırım Danışma Konseyi önerisi

TÜSİAD olarak, tüm unsurları ile bölgesel gelişmişlik farkları ile mücadele, yerelleşme, yerinden yönetim ilkelerinin gündemlerinde olan konular olduğunu belirtti.

“Yerli, yabancı yatırımı arttırmak amacıyla bölgeye özel bir Yatırım Danışma Konseyi önerisi var” diyen Boyner TÜSİAD olarak biz buna öncülük etmeye hazır olduklarını bildirdi. Bu mekanizma için bölgedeki Kalkınma Ajansları ile de işbirliğine girebileceklerini ifade eden Boyner, bölgeye özel, ilki 2011 yılında olmak üzere Yatırım Danışma Kurulu oluşturulmasını önerdi.

23381

En önemli açık demokrasi açığıdır

TÜSİAD Başkanı Boyner “En önemli açığımız demokrasi açığıdır” diyerek “Demokrasi açığının olduğu ortamda huzur ve barışın sürekli olmasını bekleyemeyiz” şeklinde konuştu. Demokrasi açığını kapatmadıkça, toplumsal barışı sağlamadıkça ekonomik, siyasal ve sosyal anlamda gelişmiş bir toplumu olmak için harcanamayacağını belirten Boyner, “Demokrasi standardı yükselmedikçe refah standardı yükselemez” dedi. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Önümüzde seçimler için 6 ayımız var. Ancak, Türkiye’nin üç böleni olarak nitelediğimiz ‘din ve vicdan özgürlüğü’, ‘kimlik sorunu’ ve ‘kuvvetler ayrılığı’nı üç birleştiren haline getirmek için gerekli adımların atılması için de kaybedecek zamanımız yok.

Bu bağlamda, seçimlere kadar olan süreyi, bu yeni dönemi karşılayacak atmosferi oluşturma amacıyla çok iyi kullanmamız gerekiyor. Siyasilerimizin de bu gerçeğin bilincinde olduklarını ummak istiyoruz.” 

TÜSİAD’ın anayasa vizyonu

Devlet ve kimlik ilişkisi yeni anayasa çerçevesinde mutabakata varılarak çözülmesi gereken önemli bir demokratikleşme ekseni olduğunu ifade eden Boyner, devlet-kimlik meselesinde de Türkiye’nin en önemli konusunun Kürt meselesi olarak gördüklerini belirtti.

Ümit Boyner TÜSİAD’ın yeni Anayasa vizyonunu ise, “Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşları ve onların hak ve özgürlüklerini odağına alan, sivil ve demokratik ruha sahip bir Anayasa’dır” olarak açıkladı. Tüm siyasi partileri ve toplumu temsil niteliğine sahip kurumları bu arayışa ve düşünce alışverişine destek ve katkıda bulunmak yükümlülüğü taşıdığını belirten Boyner konuşmasını şöyle sürdürdü: 

Partiler Anayasa vaadinde ortaklaşabilir

“Tüm siyasi partilerimizden seçim sürecinde yeni anayasa ile ilgili vaatlerinin ne olduğunu, Türkiye vizyonlarının hangi unsurlardan oluştuğunu duymak istiyoruz. Yani açıkçası Türkiye halkı olarak artık her seçim döneminde rastladığımız ve bizi ilerleme yolunda bir adım öteye götürmeyen atışmaları değil; halkın gerçek kaygılarına cevap verecek vizyonları duymayı ve tartışmayı hak ediyoruz. En azından, siyasi partilerimizin vaatler açısından bazı ortak noktalarda buluşabileceğine inanmak istiyoruz.” 

23383

Seçime kadar dört talep

Demokratik rejimin pekiştirilmesi için seçimleri beklemenin çok önemli bir zaman kaybı olarak ifade eden Boyner, temel mutabakat konularında tartışma ortamı devam ederken, küçük adımlarla güven ortamının arttırılması gerektiğini söyledi. Boyner seçime kadarki dönemde yapılması gereken dört talebi şöyle sıraladı:

“Mecliste temsil adaletinin sağlanabilmesi için % 10 barajın indirilmesi; ifade özgürlüğü ile ilgili düzenlemeler Türkiye demokrasisi için ancak kazanımlar olur. Diyarbakır hapishanesinde olanlar için özür dilense; köy isimleri bir bir iade edilse...” 

Demokratikleşme cesaret gerektirir

“Bölge huzurlu olmadan Türkiye, Türkiye huzurlu olmadan bu bölge huzurlu olmayacak” gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğini belirten Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Demokratikleşme süreci cesaret gerektirir. Sürecin tüm aktörlerinin alışılagelmiş anlayış ve kabullerini yeniden değerlendirmesi gerekir. Gerçek demokrasi kültürü kendimizle yüzleşmemizi gerektirir. Çünkü demokrasinin özü, kendi isteklerimizi ne kadar gerçekleştirebildiğimiz kadar, farklılıklara olan saygı ve kabulde yatar.” 

Toplumsal demokrasi vurgusu

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “Devlet-vatandaş ilişkisini hukuk temelinde demokratik bir seviyeye taşırken, toplumun her kesiminde bu kültürün temelden benimsenmesini de önemsemek zorundayız” diyerek toplumsal demokrasi vurgusu yaptı ve şöyle dedi: “Burada hepimize görev düşüyor. Ailemizde, okullarımızda, mahallemizde demokrasi kültürüne engel teşkil edecek hususlar var mı? Belki biraz daha cesaretle hepimizin bu değerlendirmeleri yapması gerekiyor.”

Boyner, tüm bunların yapılması durumunda “Silahları gömdüğümüz, mayınlı topraklara tekrar bereket getirebildiğimiz günleri hayal edebiliyorum. Trakya’dan, Ege’den, Karadeniz’den gençlerimizin buraya gezmek için; kucaklaşmak için; eğitim için; yatırım için, calışmak için gelmesini istiyorum. Hiçbir evladımızın kendi vatanlarında birbirlerine kıymalarına, bu dağlarda şehit olmalarına, hiçbir evladımızın dağ başında, duasız, namazsız gömülmesine artık tahammülümüz yok” diye konuştu. 

Çözümde dünya örneklerini anlamalıyız

Geleceğin; geçmişin yaklaşımı, dili bakışı ve yöntemleriyle kurulamayacağını vurgulayan Boyner, “Taze, sınanmamış, henüz olgunlaşmamış da olsa yeni bir yön çizmeli, yeni bir dil oluşturmalıyız. Dünyanın sunduğu örnekleri de anlamaya çalışarak çabalarımızı sürdürmeliyiz” dedi.

TÜSİAD Başkanı Boyner, bugüne kadarki yaklaşımları eleştirirken toplumsal bir muhasebe de yaptı ve şöyle dedi:

“Geçtiğimiz yaklaşık 30 yıl boyunca, belki de geçen 70 yıl boyunca maalesef Kürt meselesine Kürt meselesi dememek, meselenin insani ve vatandaşlık haklarıyla ilgili boyutlarını görmemek, ülkemizin birliğini ancak gönüllülük ve rızaya dayalı bir dayanışmanın sağlayacağını kavramamak için büyük gayret sarf ettik. 

Cesur kişileri cezalandırdık

Şunca yıl tükettikten, şunca can kaybettikten, şunca kahır çektikten, bir hesaba göre 100 küsur milyar dolar harcadıktan sonra nihayet, nihayet meselenin adını koyabileceğimiz noktaya gelebildik. Akılla bulunabilecek bu noktaya bir an önce varabilmemiz için ülkesinin tüm insanlarını seven, barışı ve kardeşliği bayrak edinmiş cesur kişiler bizi uyardılar. Çabaları kulak ardı edilmekle kalmadı. Onları cezalandırdık da. Kimini hapisle, kimini sürgünle, kimini ölümle. 

Ağır bedel ödedik, körleştirildik

Şiddeti reddetmeyi öğrenmek, şiddet yoluyla bu meselenin o şekilde ya da bu şekilde çözülemeyeceğini anlamak için toplumca çok ağır bir bedel ödememiz gerekti. Birbirimizi duymamak, duysak da anlamamak, anlasak da kabullenmemek sarmalına girdik. Bu arada da haram parayla servetler edinildi, güya düşman olanlar arasında çıkar çarkları kuruldu. Bunların gündem belirleme gücüyle körleştirildik.

Olan bağrı yanık ailelere, şiddet kültüne kurban edilen masumlara, hayatı kaydırılan nesillere, doğru dürüst eğitimden, barınaktan, hizmetten, adaletten mahrum bırakılanlara oldu. Bu toplum, bu millet kıt kaynaklarını kalkınmasına değil, olanı reddetmeye, reddettiğini yok saymaya, yok saydığını bitirmeye, düşmanlık üretmeye ayırmak zorunda bırakıldı.”

“Kendi gerçeğini görmekten kaçamayız” diyen Boyner 19 yıl önce dönemin Başbakanın “Kürt realitesini tanıyoruz” sözünü hatırlattı ve “Kuvveden fiile geçmek için uzunca süre beklememiz gerekti. Şimdi Türkiye realitesini daha iyi anlamış olarak bir an önce barış diliyle, kardeşlik anlayışıyla, ortak kader mevhumuyla hareket edip kendimize layık bir geleceği elbirliğiyle kuracağımızı umuyorum” şeklinde konuştu.

23382

Baydemir’den ayrımcılık eleştirisi

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de “Bölgesel Kalkınma” yaklaşımına eleştiri yaparak “Bölgeler arası Gelişmişlik Farkının Ortadan Kaldırılması” sorununun bulunduğunu ve bunun tartışılması gerektiğini söyledi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği olarak iki yıl önce hazırladıkları Bölge Raporu kitap çalışmasında da sorunun bölgeler arası gelişmişlik farkının ortadan kaldırılması olarak ele aldıklarını anımsatan Baydemir “Ülkemizin 7 coğrafi bölgesine baktığımızda en az gelişmiş 21 ilimizin 18’inin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde bulunduğunu görüyoruz. Bu gerçekten tesadüf mü, yoksa Cumhuriyet tarihi boyunca uygulana gelen yanlış politikaların sonucu mu? Bence bu farkın ortadan kaldırmanın en önemli ilk adımı ekonomik kalkınmada bir politika değişikliğine gitmektir diyorum. Bu vesileyle de yoksunluğu kader olmaktan çıkarma politikasına bu ülkenin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum” dedi. 

Projeler sorunun bütününü görmüyor

Gelişmişlik farkının giderilmesinin son dönemde revaçta olan “projecilik” mantığı ile de çözülemeyeceğini de sözlerine ekleyen Baydemir, Mısırlı ekonomist Samir Amin’in “Projeler bir sorunun bütününü değil parçalarını çözüyor. Projeler sorunun bütününü görmüyor” yönündeki sözlerini alıntılayarak “Bu durumda daha stratejik yaklaşımlara, makro planlamalara ihtiyaç bulunuyor” dedi. Her bir bakanlığın stratejik eylem planları hazırladığını hatırlatan Baydemir bu strateji belgelerinin tamamının Ankara’da üretildiğini söyledi. Merkeziyetçi yapının eleştirisinden doğan Kalkınma Ajansları’nın da strateji belgeleri ürettiğini söyleyen Baydemir, Bakanlıklar ile Kalkınma Ajansı’nın ürettiği belgeler arasında farklı hedeflerin olduğunu söyledi. Baydemir buna örnek olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2023’e kadar uygulayacağı strateji belgesinde Diyarbakır’ın esamesinin okunmadığını verdi. 

Yereli planlama sürecine katmalı

Yerelin bakış açısının, yerelin duygusunun alınmadığı bir stratejik eylem planının gerçeği yansıtmayacağını ifade eden Baydemir “Karacadağ Kalkınma Ajansı’nın strateji belgesinde turizm önemli bir kalkınma alanı olarak görülüyor. Çünkü nisbeten yerel dinamiklerin katılımı var. O halde artık merkezi planlamadan vazgeçip yerelin planlama sürecine katılımını sağlayacak ekonomik politikaları artık yaşama geçirmemiz lazım” diye konuştu. 

Doğamızın alternatifi yok

Sanayinin doğa üzerinde çok büyük tahribatları bulunduğunu anımsatan Baydemir kalkınma için enerjinin vazgeçilmez olduğunu ancak alternatif enerji bulmanın mümkün olduğunu belirterek şunları söyledi: “Doğamızın alternatifi yok. O halde kalkınma stratejisinin dayanacağı temel mentalite, doğa merkezli olmalıdır. Bu, dünyada da yükselen bir değerdir. Hasankeyf, Allianoi, Munzur Vadisi tüm insanlığın ortak değerleridir. Bunların korunması çabaları kutsaldır. Kimsenin bu çabaları başka şekilde yorumlamasına hakkı yoktur.”

Gidilmeyen köy kalmamalı

Konuşmasından dolayı Boyner’e teşekkür eden Baydemir “Eğer böylesi bir duygu 15 yıl önce bu ülkede hakim olsaydı şimdi nerede olurduk. Bu kadar yılı kaybeder miydik? Temennim o ki bu kuzeyden güneye, doğudan batıya bütün insanlarımızın ortak duygusu haline gelir” dedi. İlkokulda öğrendiği “Bir köy var uzakta, gitmesek de tozmasak da o köy bizim köyümüzdür” şiirini anımsatan Baydemir “21. yüzyılda gitmediğimiz, tozmadığımız, tozunu solumadığımız hiçbir köyümüz kalmamalı. Eğer gitmezsek, eğer dokunmazsak, eğer hissetmezsek biri birimize yabancılaşacağımız kaygısını taşıyorum. Zaten bu olmuyor mu?” diye sordu. Bu nedenle bu buluşmayı çok önemsediğini ifade eden Baydemir “Temennim o ki bu buluşma Diyarbakırla sınırlı kalmaz. Kürdün-Türkün buluşması, Türkün-Alevinin, Lazın-Çerkezin, Alevinin-Sünninin buluşması olur” dedi. “Hiçbir etnik ve kültürel kimliğimiz bir diğer kimliğimizin alternatifi değildir, tezatı değildir” diyen Baydemir “Her bir farklılığımız zifiri karanlığı aydınlatan gökyüzündeki kutup yıldızları gibidir. Kutup yıldızları gibi bakmayı ve böyle değer vermeyi yaşamalıyız. Bu yaşanmışlığı daha pozitif bir seviyeye getirmek için hepimize daha büyük görevler düşüyor” diye konuştu.

Diyarbakır’ın geleceğe koşar adım hazırlanan bir kent olduğunu söyleyen Baydemir altyapı sorunlarının bulunmadığını, suyu musluktan içebildiklerini belirterek “Dolayısıyla Diyarbakır kalkınmaya, yatırımcı karşılamaya hazır bir kent. Yeter ki siz yatırımcılarımızı Diyarbakır’da görebilelim, kendilerine rehberlik edebilelim” diye konuştu. Baydemir Diyarbakır’ın ve kalbinin kapısının tüm girişimcilere sonuna kadar açık olduğunu söyleyerek konuşmasını tamamladı. 

Yılmaz: Turizm sürükleyici bir sektördür

Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ise bölgede turizm sektörünün sürükleyici bir sektör olduğuna dikkat çekerek, “Turizmi bu bölgede ihmal etmek çin gerekten kör olmak gerekir” dedi. Yılmaz, “Diyarbakır bu açıdan muazzam bir potansiyele sahip. Yerel yönetim, merkezi yönetim, sivil toplum ve iş dünyasının işbirliğiyle turizm potansiyelini özellikle geliştirmemiz lazım” diye konuştu. Komşularla sıfır sorun politikasına da atıflarda bulunan Yılmaz, Türkiye’nin normalleşme sürecinden geçtiğini, komşularla ticaret yapmaktan, iyi ilişkiler kurmaktan daha doğal bir şey olamayacağını söyledi. Yılmaz, “Peki biz niye bu kadar Ortadoğu’dan korkmuşuz?” diye sorarak, “Niye komşularımızdan bu kadar uzaklaşmışız. Yeni yeni Suriye ile Irak’la, İran’la Gürcistan’la, inşallah şartlar olgunlaşır Azerbaycanla, Ermenistanla, Yunanistan, Rusya’yala niye ilişkilerimiz gelişmesin. Niye ticaret yapmayalım. Niye aramızda bu kadar katı mayınlar, bürokratik engeller fiziki engeller koyalım” şeklinde konuştu. Yılmaz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin gelişmesi ve güçlenmesinin komşuluk politikalarıyla çok ilgili olduğunu kaydetti. 

Herkesin katkısı ile yeni bir anayasa

Yılmaz demokratikleşme konusuna da vurgu yaptı. Bölgesel politikalar ve kalkınma politikaları açısından demokratikleşmeyi çok önemsediğini kaydeden Yılmaz, “Ülkemiz gelişecekse, güçlenecekse, birinci sınıf bir ülke olacaksa, müreffeh bir ülke olacaksa, daha güçlü bir ülke olacaksa mutlaka daha özgür bir ülke olması gerekiyor. Vatandaşların temel hak ve hürriyetleri en geniş anlamda yaşaması gerekiyor” dedi. Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şimdi önümüzdeki süreçte sadece iktidar partisinin değil, mecliste temsil edilsin edilmesin bütün siyasi oluşumların katkısı ile, sadece siyasi partilerin değil, sivil toplum kuruluşlarımızın, diğer ilgili bütün kesimlerin bu tartışma sürecine katılmasıyla yepyeni bir anayasa yapılması lazım. İnsan odaklı bir anayasa yapmamız lazım.”

Kalkınmanın demokrasiden bağımsız tarif edilemeyeceğini kaydeden Yılmaz, “Temel hak ve hürriyetlere uymayan bir ülkede teknoloji de gelişse kişi başına gelir de artsa aslında o ülke gelişmiş sayılamaz. Kalkınma kavramının özünde demokrasi vardır, insan vardır. Kalkınma tanımının ayrılmaz bir parçasıdır demokrasi” dedi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.