TÜRKİYE'Yİ KURTARABİLECEK LİDER ERDOĞAN
Geçmişteki tüm siyasi liderler medya-siyaset-iş dünyasında kayboldu diyen Buluta göre Başbakan, siyasi gücü ve itaatkar olmayan yapısıyla sömürü ....
28 Eylül 2009 Pazartesi 10:52
Geçmişteki tüm siyasi liderler medya-siyaset-iş dünyasında kayboldu diyen Buluta göre Başbakan, siyasi gücü ve itaatkar olmayan yapısıyla sömürü düzenini yıkabilir Son dönemde medyada en dikkate değer isimlerden biri Yiğit Bulut. Yıllarca Radikal, Referans ve Vatan gazetelerinde köşe yazarlığı, CNN Türk’te Parametre ve Finans Analiz programlarının yapan Bulut Ertuğrul Özkök’le polemiğe girip Doğan grubundan gürültülü bir şekilde ayrıldı. O süreçte sözünü dudaktan, gözünü budaktan esirgemedi. Şimdi rakip grupta, Habertürk yazarı ve Habertürk TV genel yayın yönetmeni. Eskiden sert eleştirdiği hükümete ve Başbakan’a şimdilerde övgüler düzmesi de ayrıca merak konusu. Ona ne olduğunu sordum. Hem geçirdiği fikri siyasi dönüşümü, hem de ‘aile grubu’ndan niye ayrıldığını. 1972 doğumlu Yiğit Bulut, Aydın Doğan’ın bacanağı eski bakanlardan Namık Kemal Zeybek’in kızı, Kanal D spikerlerinden Şule Bulut ile evli.
Yakın döneme dek ‘ulusalcı’ bir duruşla hükümete Başbakan’a eleştiriler yöneltirken ‘Başbakan’a sempatim var, Allah bileğinin gücünü artırsın’ demeye başladınız. Başınıza saksı mı düştü ne oldu?
Aslında o kadar hızlı olmadı. Uzun süredir Türkiye’nin eksiği gediği nerede, nereden gol yiyor diye çok ciddi bir veri tabanı oluşturdum kendime. Bu bir değişim değil, bu, her şeyi daha iyi anlamam sonucu vardığım bir sentez.
• Neyi idrak ettiniz bu sayede?
Türkiye’de 1946’dan bu yana ‘yerleşik düzen’ diye tasvir ettiğim bir sistem var. Recep Peker hükümetindeki ilk devalüasyonla birlikte Türkiye, uluslararası finans kapitalin ağına çekilmeye başlıyor. 11 Eylül saldırısına kadar dünyayı üzerinde taşıyan bu sistemin dört bacağı var. Dünya Bankası, IMF, NATO ve BM. Bu sistemin altındaki diyalektiği Amerika ve Rusya oluşturuyor, dünya bu finansal entelektüel yapıya göre şekilleniyor. 2001’e kadar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler de bu dört bacaklı sistem tarafından sömürülüyor. Benim gördüğüm ve son dönemde üzerine gitmeye çalıştığım bir sistem bu.
ŞIMARIK AİLE ÇOCUĞU DEĞİL
• Bu sistemle Başbakan arasında nasıl bir ilgi kurdunuz peki?
Başbakan’ı kendime yakın görmemin nedeni siyasi görüş yakınlığı değil, uzun zamandır bu çarkı idrak eden tek siyasi otorite olarak görmemdir. Tansu Çiller bu çarkın bir parçasıydı, Mesut Yılmaz öyle. Ecevit’in karşı koymak istemesine rağmen koyamayışı, Demirel’in teslim olması... Bakın, 1978’de Dünya Bankası bir rapor yayınlıyor “Türkiye’nin ekonomi modeli üreten ülke modeli değil pazardır” diyor. Ecevit de tepki olsun diye Sivas’ta demiryolu temeli atıp diyor ki “Biz pazar değil üreten bir ülke olacağız”. Ama 1980 darbesiyle Dünya Bankası’nın istedikleri oluyor, Türkiye borçlanarak ithal malları tüketen, parasının sürekli devalüe edildiği bir modele itiliyor. Devlet borçlanmaya Osmanlı döneminde başlamış aslında. 1876’da Sadrazam Mahmut Nedim Paşa “Biz borcumuzu yeterince ödedik, artık ödemeyeceğiz” dediği için Harp Okulu öğrencileri bir gecede ayaklanıp Sadrazam’ı deviriyor. Menderes de -Fransa, İngiltere 3 milyar dolar Marshall yardımı alırken Türkiye’ye 178 bin dolar verildiği için- diyor ki “Petrol Ofisi ve İş Bankası’nı Ruslara satıp para bulacağım”. O da 40 gün sonra aynen sadrazam gibi indirilip asılıyor. Bunlara bakınca görülüyor ki bu sistem, kendi menfaatlerini korumak için gerektiğinde darbe dahi yapabiliyor. Siyasi görüşlerine karşıyım ama Erbakan’ın da ekonomik açıdan ne yapmaya çalıştığını anlamak gerek. Erbakan “Biz kamunun parasını özel bankalara yüzde 20 faizle veriyoruz, aynı parayı onlardan yüzde 50 ile geri alıyoruz, böyle şey mi olur, değiştireceğiz” dedi ve Erbakan’ın kelleyi götürdüler. İrtica mirtica, bu oyunun kandırmacası.
• Osmanlı’dan bu yana sistem bu çarka müdahale etmeye cesaret eden herkese bir bedel ödetmiş yani.
Peki ya şimdi?
Geçmişteki tüm siyasi liderler medya siyaset iş dünyası üçgeninde kayboldu. Hakkındaki iddialar tartışılır ama bir gerçek var: İlk defa Erdoğan yerleşik düzenden gelmiyor, sokaktan geliyor, bu adamın 6 yaşındayken ayakkabısının altı delik. Gişede bilet satmış. Zengin ailenin bir yere getirilmiş, siyasete girmiş şımarık çocuğu değil.
İTAAT ETSEYDİ YOK EDİLİRDİ
• İyi de, bu bir ilk değil ki. Süleyman Demirel’in lakabı da “Çoban Sülü”ydü!
Ecevit de Demirel de yerleşik değildi belki ama hiçbir zaman bu güce sahip olamadılar. Özal bile olamadı. Anavatan bölünmüş parçaların bir araya getirildiği kendi içinde koalisyondu. Hükümetlerin ömrü AK Parti’ye kadar bir buçuk yıldı. O yüzden Başbakanın böyle bir avantajı var. İkincisi; hayatı anlama, algılama tarzı değişik. İşadamlarının yatında gezen, sürekli onlarla istişare eden biri olsaydı, Türkiye adına umut beslediğim biri olmazdı. İnatçı yapısı, kimseye itaat etmemesi, dik başlı olmasıyla -ki bunların hepsi bende de var, belki de o yüzden kendime yakın görüyorum- Türkiye adına umut olarak ortaya çıkıyor.
• Ya onu nasıl bir son bekliyor?
Harcanabilir tabi ama harcanma riskini de göze alabilecek olması çok önemli. İş dünyasıyla orduyla medyayla iyi geçineyim, işbirliği yapayım deseydi çoktan bitmişti.
• Bu ‘işbirliği’ni, ‘suç ortaklığı’ olarak kullanıyorsunuz sanırım.
Tabi, sistem böyle çalışır. Birine önce bir suç işletir, kendine ortak eder sonra da onu bir yere getirir ve yok eder.
• Başbakan’la ilişkiniz nasıl?
Gayet iyi, karşılaştığımızda sohbet ediyoruz. Son iftar yemeğinde bazı tespitler de bulunmuştum, bunlar çok önemli, diye altını çizmişti kendisi de.
KENDİMİ KULLANDIRTMIŞ OLABİLİRİM
• Uzmanlık alanınız finansal ekonomi. Bu alanda ‘yerleşik düzen’ nasıl işliyor?
Hazine bonoları kimin elinde belli değil. 2004’te 70 katrilyon hazine bonosu faizi ödedi Türkiye. Şimdi yavaş yavaş düşüyor bu rakam. Düşünün 72 milyon insan çalışıp haftada bir milyar dolar ödüyor bu 5 bin kişiye! Bunların bir kısmı ABD, Alman ve İngiliz bankaları, bir kısmı içeride yerleşik düzenin temsilcileri. Hükümet finansal Ergenekon’a dokunabilecek mi göreceğiz.
• Bu yapının siyasi ayağında ne var, zihniyet ve söylem olarak?
Atatürk elden gidiyor, irtica geliyor, laiklik elden gidiyor... gibi subjektif kavramlarla siyaset yapanlar, bunlarla halkı peşine takmaya çalışan ama özünde var olan sistemin devamını isteyenler Ergenekon’un siyasi uzantısıdır. Haksız gözaltına alınanların haklarını rezerve ederek söylüyorum: Türkiye’de yerleşik düzenin maşa olarak kullandığı unsurlardan biridir Ergenekon. Bu yapı istediğinde Başbakan kellesi alır, ülkeyi savaşın eşiğine getirir, gündemi değiştirir, faizi yükseltir.. Ucu yurt dışındadır, Almanya’nın Türkiye’deki etkisi önemlidir.
• Ergenekon’un darbe yapıcılığı, severliği malum da, her darbede medya da hiç küçümsenmeyecek bir rol oynar. Bu yapının medya ayağı nasıl hareket eder?
Bu iş birliği bazen bilerek de olmayabilir, kullanılmış da olabilirler. Adam gerçekten Atatürkçüdür milliyetçidir ama farkına varmadan bu sömürüye alet olabilir.
• Buna bir örnek sayar mısınız kendinizi: Mesela 27 Nisan muhtırasının verildiği, 367’nin icat edildiği, kitlelerin cumhuriyet mitingleri vesaire ile planlı şekilde harekete geçirildiği... 2007 yılındaki performansınızı gayet net hatırlıyorum!
Olabilir, herkes geçmişte bilmeden bilinçsizce kullandırtmış olabilir kendini. Yani neye su taşıdığımızı bilmemiş olabiliriz. Ama 2007’deki Tayyip Erdoğan da şu andaki kadar başkaldıran bir lider değildi. Şu andaki başkaldırısı ve sisteme müdahale etme isteğiyle bende, gelecek için bir umuda yol açıyor, Türkiye adına.
Ertuğrul Özkök beni yok edemedi büyüttü
• 10 yıl boyunca Radikal, Referans ve Vatan’da yazdınız, CNN Türk’te program yaptınız. Aydın Doğan eşinizin eniştesi olduğu için ‘damat konjenjanı’ndan istihdam edildiğiniz iddiaları hiç eksik olmadı. Vee, o korunaklı yuvadan uçtunuz.. Habertürk’te belki de ilk gerçek sınavınızı vereceksiniz!
Dışarıdaki algılamanın dışında onlarla hiç anlaşamadım aslında. Ertuğrul Özkök başta, grup içi lobiler yönetimden uzak tutulmam için mücadele verdi. Türkiye’nin, vatandaşın aleyhine işleyen bu yerleşik düzenle mücadele fikrini hep taşıdım ama oraya yansıtmama izin vermediler, önüme kin duvarı örüldü..
• Bunu neden yaptılar sizce?
Ben lider ruhluyum, bir yere girince orayı peşime takarım. Özkök bunu belki bir tehlike olarak gördü. Mehmet Ali Yalçındağ da öyle.
• Şimdi Habertürk’ün yayın yönetmenisiz ama sonuçta Doğan grubunda değilsiniz! Ertuğrul Özkök’ün başarısı sayılır mı bu?
Bence başarılı olmadı. Beni yok edemedi, büyüttü. Orada olmak benim için Türkiye kamuoyuna ulaşmak için bir araçtı, amaç değil.
• Geçmişle ilgili pişmanlığınız ne?
Hiç yok. Orada size karşı paranoya var rakip grupsa şirketin kapısını gönlünü açıyor.
• O güven orada niye oluşmadı? Doğan, size ‘Al bu gazeteyi de sen yönet’ diyebilirdi.
Yiğit Bulut gibi biriyle herkes iş yapamaz, Aydın Doğan da. Kendine güvenenler yapabilir ancak. Diğerleri handball, cam macunu gibi elde şekillendirilen yayın yönetmeni ister.
• Aydın Doğan “yayın yönetmenlerimin işine asla karışmam” diyor ama.
Oraya girmeyeyim ama yukarıda Allah var!
• Aile bunca şeyden kırılmış olabilir, hele size yıllarca kol kanat geren Aydın Doğan..
Olabilir, benim için gördüğümde selam vereceğim biridir. Zaten söylediklerim gruptaki sistem hatalarıyla ilgili. Yanlış adamlarla iş tutarsan sonu Maliye Bakanlığı’nda biter.
• Doğan iyi çevresi kötü, diyorsunuz yani...
Aydın Doğan’a karşı nötrüm. Ne sevgim ne kinim var. 10 sene Türk halkıyla buluşmamı sağladıkları için teşekkür ederim ama bu bir minnet değildir, alışveriştir. Kendimi hiç oraya ait hissetmedim, açıkça söylüyorum.
Tek kuruş transfer parası almadım
• Bu dönüşümün getirisi ne oldu?
Vicdanen rahatım. Başka getirisi yok.
• Ya nakdi anlamda?
Nakdi de yok. Buraya parayla transfer olmadım, bir lira almadım. Güvendim.
• Habertürk’e nasıl yansıyacak peki kişisel idrakiniz, ulaştığınız ‘sentez’?
Herkese karşı nötrüm, kendimi nötron gibi hissediyorum. Nötron modeli Habertürk’e de oturuyor. Geçmişten getirdiği bir yük, bagaj yok. Çoğulcu, objektif...
• ‘Yandaş’ etiketi yapışırsa size de?
Yandaş medya diye bir şey yok. Bunu diyenler analizi yanlış yapıyor. Siz medyayı, Türkiye’yi Nişantaşı, Taksim, Bağdat caddesi üzerine kurup Anadolu’yu yok sayarsanız halk da sizi tasfiye eder.
Egomu öldürdüm hırslı da değilim
• Kendinize dışarıdan baktığınızda ne görüyorsunuz?
Siyasi görüş anlamında hep ortada durdum. Benim için önemli olan sokaktaki bireyin menfaatidir. Bunu bir siyasi şov cümlesi gibi görmeyin. İnanın böyle.
• Ya hırs ve şişkin ego meselesinde?
Benim egom yoktur. Öldüreli çok oldu. Hırslı da değilim, hırslı biri 10 yıl çalıştığı yerden öyle kolay ayrılabilir miydi?
• Sizin için “MHP genel başkanlığına hazırlanıyor” diyorlar...
MHP’nin kapısından adım atmadım. Ama bir gün, parti fark etmez, yerleşik düzenle kavgayı sürdürme görevi bize düşerse üzerimize düşeni yaparız.
• Kendinizi, fikirlerinizi biraz fazla ciddiye alıyor olabilir misiniz?
Yo. Siz soruyorsunuz, cevaplıyorum.
Saçım jöleli çünkü fön çok vakit alıyor
• Biliyor musunuz, saçınızı niye bu kadar jölelediğinizi merak edenler var!
Benim saçlarım çok dalgalı, bıraktığımda inanılmaz şekilde kabarıyor.
• Ama jöle öncesi dönemde saçlarınız dümdüzdü, fönlü müydü yoksa!
Hı, çok uğraşıyorduk o zamanlar, jöle pratik, iki dakikada hazır oluyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.