21 Kasım 2024
  • İstanbul19°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

TÜRKİYE VE KURDİSTAN: GELECEĞE DAİR (2)

"Kürtler’e gelince, Kürtler çoğunluğu Müslüman bir millet olmakla beraber aynı zamanda 8 ayrı din’in resmi temsilciliğinde yapmaktadır. Hoşgörü kültürü Kürtlerin Orta Doğu’ya kazandırdığı bir mirastır."

Türkiye ve Kurdistan: Geleceğe Dair (2)

01 Nisan 2017 Cumartesi 15:31

Aydınlık bir perspektifle ilişkilerin geleceğine bakmamız için öncelikli olarak Türkiye ve Kurdistanı olmak üzere her iki tarafın birbirlerine olan önemini bilmemiz gerekiyor. Türkiye, Kurdistan için dinamik ve önemli bir devlettir. Bir taraftan Kürtler’in önemli bir bölümü bu ülkenin içinde yaşıyor ve bu devletin vatandaşları iken bir diğer taraftan da iki taraf arasında 250 km uzunluğunda bir sınır var. Bu sınırdan da Kurdistan’ı karayoluyla dünyaya bağlayan bir ticari gümrük kapısı var.

Bir diğer taraftan da Türkiye’nin nüfusu 79 milyon. Özellikle de Doğu’yu Batı’ya ve Asya’yı Avrupa’ya bağlaması yönünden bakıldığında çoğrafi genişliği de bölgede büyük bir öneme haizdir. Elbetteki eğer Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmayı başarabilirse, bu durumda, bu bağlanmaya coğrafi anlamın yanında siyasi, iktisadi, ticari ve kültürel bir anlam da yüklenmiş olur. Artık Avrupa’nın ticari ve ekonomik sınırı ve insan hakları Kurdistanı’na ulaşacak. 

Türkiye, bir diğer taraftan da, NATO’da bir üyedir. Avrupa ile ilişkilere sahip. Türkiye, ekonomik açıdan, sadece Avrupa için önemli değil aynı zamanda bu ülkenin Orta Doğu, İslam ve Arap aleminin ticari ve ekonomik hayatında da gözle görülür bir rol oynaması bekleniyor.

Bunların dışında, Türkiye bölgede Amerika’nın öneme haiz müttefiklerindendir. Bazı siyasi merkezler Türkiye ve Türkiye’nin Amerika ile ilişkilerinin öneminin Sovyetler Birliği ve komünist bloğun yıkılmasında sonra artık küçüleceğini bekliyordu. Ancak Sovyetler Birliğinin yıkılmasının üzerinden uzun yıllara bakılırsa bu ülkenin uluslararası stratejik açıdan önemi azalmadı tersine çok arttı. Özellikle de dünya genelinde DAİŞ/ vb. teröre karşı yürütülen geniş çaplı savaş sebebiyle.    

Bunların da ötesinde, Türkiye’nin Kürtler için önemi bu ülkenin İslam ile demokrasi arasında önemli bir barış örneği olma potansiyeline sahip olmasıdır.  Bildiğimiz gibi Türkiye’nin laik bir yapısı var. Her ne kadar bu ülkede geçmiş senelerde din ve devlet arasında güzel olmayan bir ilişki olmuşsa da ancak bu bir kaç yıldır din ile demokrasi arasında gözle görülür bir uyumluluk olabilirliği aşikârdır. Ki, bu da bölge, Müslüman dünyası ve bütün dünya demokrasisi için çok önemlidir.

Kürtler’e gelince, Kürtler çoğunluğu Müslüman bir millet olmakla beraber aynı zamanda 8 ayrı din’in resmi temsilciliğinde yapmaktadır. Hoşgörü kültürü Kürtlerin Orta Doğu’ya kazandırdığı bir mirastır.  Bundan dolayı, Kurdistan’ın Türkiye gibi bir ülkeyle komşuluğu, Türkiye’nin çok büyük bir kazancı olacaktır.  

Kürtler Türkiye için önemli bir millettir. Güney Kurdistan da Kürt nüfusu yaklaşık beş-altı milyon ve burası petrol ve su alanları yönüyle zengin bir ülke. Dağlık bölgeleri topografik açıdan Orta Doğu’nun en yüksek noktaları sayılıyor. Bu önemli karakterlerin dışında Kurdistan’ın, geçmişte gerek Irak’lı hükümetlerle uyumluluk olsun ve gerek arada savaş, ayaklanma ve silahlı devrimler olsun, Irak’ta her zaman önemli ve kader belirleyici bir rolü olmuştur.  Kürtler, ulusal açıdan da Orta Doğu’da yer alan büyük bir millettir.  Kürtler bilindiği gibi Orta Doğu’da Arap, Türk ve Farslarla birlikte 4.büyük ulustur. Bunun da ötesinde, Kürtler doğrudan ya da dolaylı olarak İran, Türkiye, Irak ve Suriye gibi bölgedeki 4 büyük ülkede siyasi, ekonomik ve askeri olayları etkiliyor. 

Kurdistan 4 jeopolitik güç oluşturan Arap "Irak/Suriye", Nato "Türkiye", Varşova Paktı/Sovyet bloku "Ermenistan,Azerbaycan/Gürcistan ve Güney Asya/Orta Asya Bloku "İran,Sovyet Türkmenistan‘ı" temsil edildiği jeopolitik konuma sahiptir.

Eğer Ankara Hewler (Erbil)’le ilişkilerin geliştirilmesi meselesinde ileriye doğru adım atarsa şüphesiz ki bölgedeki 35/45 milyon Kürd’ün dostluğunu garantilemiş olur. Burada şunu göz önünde bulundurmalıyız ki, Kürtler kendi özel siyasi sebeplerden dolayı Kürt ulusunun genelinde kararlarda başlıca role sahiptir. Bunların dışında, Güney Kürdistan’ı Türkiye, Irak ve körfez ülkelerinin birbirlerine ulaşmasında karadan bir köprü rolüne sahip olmakla beraber kendi içinde de Türkiye’nin yatırımları için büyük bir pazardır. Verilere göre Farklı sahalarda toplam 1500’ün üzerinde Türkiye şirketi Güney Kurdistanı’nda çalışıyor. Eğer siyasi ve iktisadi ilişkiler ileriye doğru giderse şüphesiz ki Türkiye’nin Kurdistan’da petrol üretimi ve endüstrisi alanındaki rolü çok daha fazla olur. Kurdistan’da petrol endüstrisi, ekonomi ve ticaretten istifade etme stratejisine katılma konusunda Türkiye’nin önünde çok büyük bir fırsat var. Önemli olan bir diğer yön ise eğer Türkiye özellikle Kurdistanı ve çevresiyle ilişki sorununu çözmezse, Orta Doğu’da barış ve hakemlik rolünü üstlenmek arzusunu devam ettirmesi zordur.

Bugün, Türkiye’de, Ankara’nın çevre ülkeleriyle ilişkilerinde var olan sorunların kalkması için büyük bir süreç başlatılmasını da istiyor. Eğer Türkiye Kurdistanı ile uyumlu olmazsa bu sürecin yürümesi zor olabilir.

Bir diğer taraftan Tükiye’nin Avrupa Birliğine üyelik sorunu var. Türkiye’nin bu durumu Kurdistanı ve kendi içindeki Kürtler’le uyum içinde olması gerektiğinin inkâr edilemeyecek bir kanıtıdır. Bundan dolayı Ankara, İnsan hakları dosyasını, dış dünya ve kendi çevresiyle ilişkilerini düzeltmek gibi konularda ileriye doğru ciddi adım atması gerekmektedir. Bunların hepsi Türkiye ve Kurdistan’ı arasında ortak bir öneme haiz konulardır. Ortak bir çıkarın ve ortak bir anlayışın tesisi ve iki kollu ilişkilerin sağlamlaştırılmasının temel taşı olacak olan yine bu önemdir.

Burada, şuna işaret etmek istiyorum ki Kurdistan’ı ile Türkiye arasındaki ortak çıkarlar, sadece sınırların güvenliği ve asayişin diğer alanları konusunda işbirliği yapmak değildir. Eğer bu pencereden ilişkilere ya da ilişkilerin geleceğine bakacak olursak, o zaman her iki taraf arasındaki ilişkiler küçülür ve her zaman bozulmaya ve soğumaya yüz tutmuş olur. Bu çıkarlar çok daha büyük bir esas ve önem üzerinde kurulmalı: devletler düzeyinde siyasi, iktisadi ve ticari temelde. Demokrasinin inşasında ortaklık temelinde. Bütün dünyada teröre karşı birlikte savaşma temelinde. Karşılıklı İsteklere saygı gösterme temelinde. Bölgede barış ve istikrar için yardımlaşma temelinde.

Şüphesiz, bu durumda, ortak çıkarların meydana gelmesinin ve gelişmesinin önünde engel olan bütün örgüt ve tarafların engellenmesinin sonucunda istenilen şeyin elde edilmesi kolaylaşacaktır.

Öyle sanıyorum ki Ankara ve Hewler (Erbil), her iki taraf, şimdi, bugünkü Orta Doğu’nun zor şartlarında, ilişkilerin normalleşmesinin her iki tarafın da çıkarına hizmet edeceğini anlaşılır. Gerek Türkiye’de olsun ve gerekse de Kürdistan’da olsun, hala çok sayıda zorluk ve engelin kaldığı doğudur. Ama bunlar hiç bir zaman hissetme katsayısı üzerinden yürütülecek konular değildir.

Ancak, açık olan bir şey varsa o da bu engellerin ortadan kalkmaya doğru gittiğidir. Örneğin Hewler, Ankara ittifaklık için daha çok psikolojik ve siyasi hazırlık öne çıkıyor. Türkiye’de de zaman geçtikçe anayasa, yasa, siyaset ve iktisat alanlarındaki iyileştirme programı Kuzey Kurdistan’da bulunan Kürtleri kapsaması gerektiği önemli bir konudur. Kürt meselesi dahil olmak üzere meseleler karşısında siyasi ve askeri kurumlar arasında da bir tür anlayış meydana geliyor. Genel anlamda, bana göre geleceğe dair aydınlık bir ufuk var. Kürtler ile Türkiye arasında barışçıl ve dostça ilişkilerin gelişmesi her iki tarafa hizmet eder. Türkiye kendi demokratik rolünü bölgede daha iyi bir şekilde oynayabilir. Kürtler de aynı şekilde demokratikleştirme ve bölgenin istikrara kavuşması konusunda daha kolay bir şekilde rolünü oynayabilir. Ancak ufkun daha aydınlık olması için yazar, gazeteci, akademisyen ve aydınların görevi Hewler Ankara arasında savaş tamtamları çalmak değildir. Bu noktada bazı şeylere ihtiyaç olabilir:

Bir: Kürtler ve Türkiye arasındaki ilişkilerin güzelleşmesinin hem Türkiye hem Kürdistan için iyi ve yararlı bir iş olduğuna dair özellikle de halk içinde öz bir kanaat oluşmalı. Geçmiş yıllarda her iki milletimiz içinde bir derya olumsuz şüphe meydana geldi. Bu olumsuz şüphenin ortadan kaldırılması ve iki taraf arasında inanç, güven ve sevginin ekilmesi siyasilerin işi değil belki daha çok medya ve kültür alanının işidir.

İki: Türkiye ve Kurdistan hükümetleri artık, partisel, istihbari ve emniyet temsilcilik bağlamları düzeyinde tuhaf ilişkilerden vazgeçmiş oldukları çok önemli bir gelişmedir. Ankara ve Hewler’de (Erbil) “diplomatik temsilcilikler”  Kurdistan devlet statüsü bağlamında hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Üç: Ve yine bu meseleyle bağlantılı olarak, ilişkilerin daha da canlı olması için Ankara’nın Hewler’in siyasi yönüne gerçekçi bir gözle bakması ve bu gerçekçi gözle de Kurdistan hükümetini Federal Irak devletinin dışında tanıması gerekiyor. Bu türdeki bir tanıma, ilerleme için uygun bir zemini öne çıkarır. Öyle farzedin ki bu tanıma Orta Doğu’da Türkiye’nin, bütün Kürt milletinin içindeki nüfuzunun ve konumunun genişlemesine vesile olur.

Dört: Bizler, her iki taraf olarak, şu hakikati iyi anlamalıyız ki Kürt ve Türk milletlerinin her ikisi bölgenin asıl milletleridir ve coğrafya onları komşu olarak bir araya getirdi. Bu komşuluğun özel bir görevi, saygısı ve hürmeti var. Öyle farzedin ki bu komşuluğun, her iki millete birlikte ve tek bir cephede, sadece teröre karşı savaşmada değil ama aynı zamanda Orta Doğu bölgelerinde özgürlükler ve demokrasiyi kurma ve yaymada ortak olmaya yönelik bir kudret verme kapasitesi var.

Öte yandan Ankara ile Hewler (Erbil) arasındaki ilişkilerin güzelleşmesinin Irak’ın hesabı üzerinden olabileceği yönünde çok defa yanlış yorumlar yapılıyor. Bu yorumun hatalı bir yorum olduğunu düşünüyorum. Kürtler ve Türkler, Irak devleti var olmadan önce komşuydular. Kürtler, Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunan canlı milletlerden biriydi. Daha sonradan Kürtler’le Osmanlı ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti arasında çok sayıda sorun, savaş ve husumetin yaşandığı doğrudur ancak bu sorun ve savaşlar coğrafi ve komşuluğa dair hiç bir gerçekliği değiştirmedi.

Irak devleti 2003’e kadar yanlış bir formülün içinde hareket edip durdu. Bir taraftan Güney Kurdistan Kürtleri’ne karşı yardım etmeleri için Türkiye ve İran’ı cesaretlendirirken bir diğer taraftan da Kürt meselesi konusunda İran ve Türkiye için daha fazla sorun yaratmaya çalışıyordu. Şimdi, 2003’te yapılan bu yanlıştan Bağdat, büyük ölçüde kendini bu yanlış formülden kurtardı. Bugün, Irak’ta demokrasi temelli bir sistem var ortada.  Bu sistem, artık Kürtler’le çevredeki devletlerarasında kin, nefret ve savaşın olması yerine aralarında ortaklık, barış ve yardımlaşma olması konusunda memnun olmalı. Sonuçta bu yardımlaşma Kürtler’e, Türklere, milletlere ve çevre ülkelerine, yani bütün taraflara, hizmet edecektir.

Bunun dışında, göz atmamız gereken bir başka gerçek daha var: Irak’ın Kurdistan yoluyla Türkiye ile komşuluğu ve ortak sınırı var. Yani eğer Kürtler bu iki devletin birbirlerine ulaşmasında yardımcı olmazsa, Irak ile Türkiye arasında karadan herhangi bir ilişkinin olması zor olabilir. Hatta bunlar iki komşu ülke değillerse bile. Bundan dolayı eğer Irak komşuluğa dair çıkarlarını ve kendisini Türkiye’ye açmak istiyorsa Kurdistan’ı ve Türkiye’nin iktisadi, ticari ve siyasi yardımına saygı göstermeli. Bu yardımın amaçlarından biri de Ankara ile Bağdat arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesidir.

Genel olarak, öyle düşünüyorum ki yeni Irak, Kürtler’le Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileşmeye doğru gitmesinden memnun olmalı. Bu tür ilişki Irak ile Türkiye arasındaki emniyet ve asayiş dosyasını çözüme kavuşturacaktır. Bu, Irak ile Türkiye arasında ekonomik ve ticari ilişkiler için büyük bir kapı da açacaktır. Kürtleri de Ankara ile Bağdat arasında duvar ve kaos sebebi olmak yerine ikisi arasında ilişki ve birbirine ulaştırma köprüsü yapar. Bu meseleye olan her bağlılığın sonucunda, öyle görüyorum ki, gelecekte Irak, Kurdistan ve Türkiye arasındaki geniş saha, Orta Doğu’da var olan en aktif ticari ve iktisadi bölgelerden biri olmakla beraber bölgede demokrasi dalgasının genişlemesi ve ortak yardımlaşma ve canlanma için örnek olacak.

Devam edecek

Huseyin Siyabend Aytemur
Twitter: @huseynsiyabend


Türkiye ve Kurdistan: Geleceğe Dair (1)
Türkiye ve Kurdistan: Geleceğe Dair (3); MEDYA

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.