29 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır0°C
  • Ankara-2°C
  • İzmir9°C
  • Berlin5°C

TÜRKİYE KÜRT AÇILIMINI TARTIŞIYOR

Türkiyede kendi modelini yaratarak Kürt sorununa çözüm bulma süreci başladı. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın “Gelin Kürt sorununun çözüm sürecine katılın” çağrısı kamuoyunda ilgiyle karşılandı.

Türkiye Kürt açılımını tartışıyor

03 Ağustos 2009 Pazartesi 12:32

Aceleyle başlatılmış, kaba bir model ve açılım arayışına girmenin kimseye faydası olmayacağı muhakkak, ancak toplumun artık bir çözüm beklentisinin sınırlarına geldiği de ortada. Model tartışmasının bir anda Türkiye’nin hemen her mahfiline yayılmış olması ve gündemin birinci maddesi haline gelmesi sanırız bunun önemli bir kanıtı.

Bugün başlayan “Türkiye Kendi Modelini Arıyor” yazı dizimiz işte bu tartışmayı bir nebze olsun yansıtabilmeyi hedefliyor. Biz “model” meselesini birbiriyle bağlantılı iki başlık olarak ele aldık ve 10 soru belirledik. Toplumun değişik kesimlerini temsil eden isimlerine aynı 10 soruyu aynı sayfa içinde yönelttik.

Sorular net ve kısa. Çünkü doğrusu 1806’daki Abdurrahman Paşa isyanından beri hakkında söylenmedik söz kalmayan bu meseleyi 2009 Ağustosunda en somut haliyle konuşabiliyor olmayı istedik. Temennimiz bu veya benzeri sorulara artık öyle isabetli yanıtlar verelim ve sonunda öyle bir “ortak akıl” yaratalım ki bir 200 yıl daha bu sorunu tartışmayalım. Zira bulunacak çözüm modelinin, toplumun mümkün olduğunca geniş bir kesiminin mutabakatını alması, hayata geçirilmesinin de ön koşullarından biri olsa gerek.

ÇATIŞMANIN ÇÖZÜM MODELİ

1- PKK'nın silah bırakması ve dönüş sürecinde nasıl bir yöntem izlenmelidir?

2- PKK kadrolarını dağdan indirmek amacıyla af ilan edildiği takdirde kapsamı ne olmalıdır?

3 - Çözüm sürecine Abdullah Öcalan’ın da dahil edilmesi yolundaki taleplere nasıl bakıyorsunuz?

4- Çözüm süreci boyunca operasyonlar durmalı mı durmamalı mı?

5- Terörün bitme menziline girdiği konusunda yayılan iyimser havaya katılıyor musunuz?

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜM MODELİ

6- Türkiye’de yaşayan Kürtlere mevcut Anayasa ve yasalarla tanınmış olan hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız bu düzenlemeler neleri içermelidir?

7- Soruna çözüm çerçevesinde demokratikleşme paketi ve ekonomik önlemler yeterli midir? Bölgeye özel düzenlemeler de yapılmalı mıdır?

8- Toplumsal mutabakatın sağlanması için sizce en çok dikkat edilmesi gereken husus nedir?

9- Sizin açınızdan bulunacak çözüm modelinin “olmazsa olmaz” çizgileri nelerdir?

10- Bu konuda sorulmadığı halde yanıtlamak istediğiniz soru varsa nedir?


Köksal, “Ümit edelim ki, devlet kuruluşları çok karmaşık yönleri olan bu süreci birbiriyle bağlantılı çok ayrıntılı bir eylem planına bağlamış olsun” diyor.

2396

 SÖNMEZ KÖKSAL (Eski MİT Müsteşarı, E. Büyükelçi):

MAKSİMALİST İSTEKLER SÜRECE ZARAR VERİR

1- EN UYGUN OLANI GİZLİ YÜRÜTÜLEN MÜZAKERELER

Bence en uygunu gizlilikle yürütülecek müzakere yöntemidir. Böylesine hassas bir konuda her şeyin her an kamuoyunda tartışmaya açılması süreci daha başında çıkmaza sokabilir. Önemli olan PKK adına müzakereleri yürütmek konusunda tam yetkili kimin olduğudur. Bu kimsenin liderlik ve alt kadroları kontrol altında tutabilmesi en önemli konu. Akil adamlar kamuoyunun ikna edilmesinde etken olabilir. Arabuluculuk kurumsal eşitliği içerdiği için söz konusu olamaz. Yapılması uzun zamandan beri konuşulan “Kürt konferansı” ise pankürdizmi çağrıştırıyor ve olsa olsa PKK’ya silah bırakma çağrısı yapabilir.

2- ÜÇ KADEMELİ ÇÖZÜM ÜZERİNDE DURULABİLİR

Çıkarılan çok sayıda pişmanlık yasasının bir sonuç vermediği biliniyor. Şimdiye kadar çeşitli çalışma şemalarında vurgulanan üç kademeli bir çözüm üzerinde durulabilir.

İlk kademe dağ kadrosunda yer almakla beraber terör eylemine karışmamış olanlar için Mahmur kampı aracılığıyla eve dönüş imkânı sağlanır.

İkinci kademe terör eylemine karışmış olanları kapsar. En zor çözüm gerektiren kategori budur. Uluslararası hukuk açısından vatandaşı olan ülkelerle (özellikle Irak, İran, Suriye) çetrefil sorunlara gebedir. Mahmur kampının boşaltılması dahil, süreç başlamadan önce bu sorunlara çözümler üretilmiş olması gerekir.

Nihayet üçüncü kademede liderlik kadrosu için fikre yatkınmış izlenimi veren - Kuzey Avrupa ülkelerinden birinden sığınma talebinde bulunulur. Bunların Kuzey Irak’tan çıkmaları kesinlikle sağlanmalıdır. 

3- SÜRECE ÖCALAN’IN DAHİL EDİLMESİNE KARŞIYIM

Sürece Öcalan’ın adeta resmen dahil edilmesi fikrine hem ilkesel hem de kamuoyunun tepkileri nedeniyle karşıyım. Öcalan’ın sürecin olumlu şekilde başlatılıp, sonuca ulaşmasında önemli bir aktör olduğu muhakkak.

Ancak, sürece doğrudan katkı yapar konuma zamansızca getirilmesi, korkarım süreci daha başında torpilleyebilir.

Sürecin gizlilik içinde yürütülmesini bu açıdan da önemsiyorum. Bu konuyu şimdilik zamana bırakmak lazım.

4- PKK SİLAH BIRAKIRSA OPERASYONLAR DURUR

Operasyonların durması daha çok PKK’nın tutumuna bağlı. İlk aşamada bütün silahlı gücünü Kuzey Irak’a çeker, daha sonra da silah bırakmayı fiilen uygulamaya sokarsa operasyonlar zaten sona erer.

5- TAHRİKLERE KAPILMADAN SÜRECİ GELİŞTİRMELİYİZ

Böyle bir hava seziliyor, ancak son derece dikkatli olunması gereken bir dönemdeyiz. Soğukkanlılıkla, tahrik ve yönlendirmelere kapılmadan süreci geliştirmeye çalışmak gerekiyor.

6- SOKAKTAN TOPLANANLAR ÇOCUĞUMUZA ÖĞRETEMEZ

Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu ülkeye aidiyet duygularını geliştirici alınabilecek ek önlemler ne ise onlar alınmalıdır, ancak maksimalist istekler sürece zarar verecektir. Örneğin, Kürtçe eğitim hemen uygulayalım denirse, bu mümkün mü?

Öğretmen olarak sokaktan toplayacağımız Kürtçe bilenlere mi çocuklarımızı teslim edeceğiz?

7- TRAJİK DÖNEM BİTİNCE YENİ YAPILANMA OLUR

İlk aşamada bireysel özgürlük alanının genişletilmesi ve ekonomik önlemlerin geliştirilmesinin yeterli olacağını düşünüyorum. Türkiye’de merkeziyetçi yönetimin bütün hastalıklarını içeren bir devlet yapısı var.

Cumhuriyet tarihinin bu trajik dönemi dönüşü olmayan şekilde kesin olarak sona erdiğinde, bölgesel ekonomik-sosyal-kültürel alanlarda yeni idari yapılanma modelleri de kaçınılmaz olacaktır.

8- AŞIRI DUYGULAR KONTROL EDİLMELİ

Gerçekçilik, aşırı ulusalcı ve etnik milliyetçilik duygularının kontrol edilmesi, kamuoyunu ikna etmek, dayatmacı olmamak, empati yapmak.

9- BİREYSEL ÖZGÜRLÜKLER AVRUPA GİBİ GENİŞLETİLMELİ

Türkiye’nin ulusal ve toprak bütünlüğü; demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkeleri; bireysel özgürlüklerin Avrupa ölçütünde genişletilmesi modelin ana parametreleridir.

10- HERKESİN GÖREVİ KAN AKMASINI DURDURMAK

1984’ten bu yana çok değerli yıllarımız tarihimizde kayıp yıllar olurken Yunanistan gibi komşu ülkeler adeta çağ atladılar. Kökenimiz ne olursa olsun, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin başlıca görevi, kan akmasını durdurmak; gelecek kuşaklara güçlü, müreffeh, barış içinde el ele yaşanan bir ülkenin bugünden temellerini atmak olmalıdır.

2398AF, EN SON ADIM OLMALI VE HERKESİ KAPSAMALIAYSEL TUĞLUK (DTP Diyarbakır Milletvekili)

1- ÇÖZÜM EKSENİ OLUŞMADAN SİLAH BIRAKMAZLAR

Diyalog! Bunu DTP ile mi yaparlar, Öcalan’la mı, bilemem ama -ki bana gö;re en gerçekçi olanı Öcalan ile olmasıdır- bir diyalog mekanizması oluşturulmalı. Kürt meselesi olanca ağırlığıyla sürüyorken, siyasi ve hukuki zemin çözüm eksenli oluşturulmamışken, binlerce insanın gelip silah bırakmasını beklemek hayalcilik olur. Çözüm süreci işlemeli, sosyal-siyasal hayata katılımın önü açılmalıdır.

2- ÖNCE AF TARTIŞILIRSA TIKANMALARA NEDEN OLUR

Af, Kürt meselesinde en son ele alınması gereken bir konudur. En başta tartışılırsa sıkıntılar ve tıkanmalara neden olur. Af konusu artık Kürtlerde de ciddi bir tepkiye yol açıyor. Zira, acıların, kayıpların, şiddetin her türlüsüne Kürtler de maruz kaldı. Bu affediş karşılıklı olacaktır! Unutmayalım 17 bin faili meçhul cinayet bu ülkede bu topraklarda işlendi. O nedenle af yerine toplumsal barış yasası denmesinden yanayım. Eğer çözüm aşama aşama geliştirilir ve en son adım olarak af atılacaksa, herkesi kapsamalı.

3- DTP İLE AKP, NEYİ,NE KADAR YAPABİLİR, GÜÇ GETİREBİLİR

Öcalan, Kürt tarafında hem siyaseten önemli bir aktör hem de halk nezdinde ciddi bir lider olarak kabul ediliyor. Bu objektif bir durum. Bu gerçeğin değişme olasılığı yok. Aksine, her geçen zaman kendisine olan bağlılık ve beklenti artmaktadır. Çözüm sürecinde bize göre belirleyici konumdadır. Ve bu asla bir dayatma değildir. Varolan somut gerçeği işaret ediyoruz. Kürt meselesi o kadar karmaşık ve kaotik bir hale getirildi ki, gerçekten de bu meseleye tam anlamıyla hâkim olabilecek biri ya da bir güç olmazsa işin içinden çıkamayız. DTP, bu çok çıkarlı-çok denklemli, küresel siyasetin bölge zeminindeki bu en müthiş (sorun olarak) kozu ve unsuru durumundaki realitesi karşısında neyi ne kadar yapabilir veya güç getirebilir? Bir ortam hazırlayabiliriz elbet, ama bizi aşacak çok şey çıkar. Ya da AKP bu haliyle işin üstesinden nasıl gelebilir? Öcalan olgusu bu açıdan değerlendirilmelidir diye düşünmekteyim.

4- SIKIŞTIRDIĞINIZ KEDİ BİLE TIRMALAR

Herkes bunu önkoşul olarak dayattığımızı söylüyor. Oysa ölümlerin bitmesi ve bir çözüm atmosferinin oluşması için bunu talep ediyoruz. Bir kediyi bile köşeye sıkıştırırsanız, sizi tırmalar o can havliyle! PKK bir eylemsizlik kararı almış ve büyük oranda buna uyuyor. Ancak, operasyon gelişince kendi savunmasını almak durumunda kalıyor. Bu böyle sürünce kimse barış olacağına inanmaz. Olmaz da! Provokasyonları çatışmasızlık ortamında önleyebiliriz ancak.

5- TARTIŞARAK, ANLAYARAK BİR UZLAŞI YARATABİLİRİZ

Bu sorunuzu daha objektif algılayarak yanıtlayayım: Çatışmaların bitirilmesi için bana göre de iç ve dış konjonktür hiç bu kadar uygun olmamıştı.

Bu savaş birkaç büyük silah sermayesi dışında kimsenin çıkarına değil artık. İnsanlar da, siyaset de, çağ ve koşullar da savaşı kabul etmiyor. Demokratik yöntem ve diyalog galebe çaldı! Herkes kendisini çözüm sürecine hazırlamalıdır. Kürt meselesinde yeni bir dönemece girdik. Tartışarak, konuşarak, birbirimizi anlayarak bir uzlaşıyı yaratacağımıza inanıyorum.

6- KÜRTLER VARLIKLARINA HUKUKSAL GÜVENCE İSTİYOR

Bütün bu kavga bunun için zaten! Anayasal vatandaşlık hukuku hâkim kılınır ve özgürlüklerin alanı genişletilirse, -ki bu yeni ve demokratik bir anayasa ile olmalıdır- meseleye büyük oranda çözüm bulmuş olacağız. Yani, siyasi partiler ve seçim yasasından tutun da anadilde eğitim ve basın yayın özgürlüğüne kadar, bireysel haklardan kültürel haklara kadar çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir anayasaya ülke olarak ihtiyacımız var. Yerel yönetim reformunu (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi çerçevesinde) ayrıca çok önemsediğimizi de belirtmek isterim. Bilinmeli ki Kürtler tüm halklar gibi varlıklarına saygı ve bunun hukuksal güvencelerini istiyorlar. Bundan milim geriye gitmeyeceklerdir.

7- BÖLGEYE ÖZEL PROGRAM VE POZİTİF AYRIMCILIK

Bölge ekonomik ve sosyal rehabilitasyon programları eşliğinde özel olarak ele alınmalıdır. Pozitif ayrımcılık uygulanmalı.

8- ÖCALAN’IN KOŞULLARINDA RAHATLATMAYA GİDİLMELİ

Ölümcül tecridin kaldırılarak Öcalan’ın koşullarında öncelikle ciddi bir rahatlatmaya gidilmesi.

9- ANAYASAL ZEMİNDE SOMUT DEĞİŞİKLİKLER OLMALI

Anayasal zeminde -demokratik, politik ve kültürel- somut değişiklikler, herkesin -Öcalan ve tüm PKK’lıların- sosyal ve siyasi hayata katılımı, ki bu “toplumsal barış yasası”na tekabül eder; bir de en önce diyalog mutlaka olmalı.

10- KARŞILIKLI ÖZELEŞTİRİYLE YENİ DÖNEM BAŞLATABİLİRİZ

Bakan Atalay’ın açıklamalarını önemsiyorum. Önce yöntem ve üslupta bir ortaklığımız olmalıdır. Acılar, sorumluluklar, sorunlar hatta çıkarlar ortaktır.

Bin yıllık tarihimizi Türk-Kürt ilişkilerini demokratik, adil ve stratejik boyuta taşıyarak sarsılmaz kılabiliriz. Karşılıklı bir özeleştiri ve politik olgunlukla yepyeni bir dönem başlatabiliriz. Tıpkı Mevlana’nın dediği gibi;

...Dünle beraber gitti, cancağızım,ne kadar söz varsa düne ait, yeni şeyler söylemek lazım.
 
2397DİSK Lideri Çelebi, özellikle altını çiziyor: “Demokrasi bir bütündür. Biz en geniş hak ve özgürlükleri bu toprakların üzerinde yaşayan herkes için istiyoruz.”

SÜLEYMAN ÇELEBİ (DİSK Genel Başkanı)

ÇÖZÜM: ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ YURTTAŞLIĞI’
1- SİLAHLARI SUSTURACAK YÖNTEMLER REDDEDİLMEMELİ
Kimsenin ağzına barışı almadığı, korkunun hâkim olduğu 1994 yılında yapılan DİSK 9. Genel Kurulu’nda “Sorunun her türlü yasak, korku, yıldırma ve kısıtlamadan uzak biçimde tartışılmasını zorunlu gördüğümüzü” belirtmiştik. Bugün de aynı noktadayız. Yüzü barışa dönük olan, silahların susmasını sağlayacak hiçbir yöntem reddedilmemelidir. Kürt sorunu yeteri kadar belirgindir; demokratik, siyasi bir kararlılık ve toplumsal mutabakat bizce yeterlidir.

2- DÖNECEK İNSANLARIN TOPLUMA KAZANDIRILMASI GEREKİR

Biz DİSK olarak özellikle 12 Eylül sonrasındaki tüm hukuksuz, antidemokratik yargılamaların sonuçlarının ortadan kaldırılması için bir genel af çağrısını dile getirmiştik. Fakat sorun dağdan indirmekten ibaret değildir; dönüşü sağlanan insanların topluma kazandırılmaları da gerekir. Bu nedenle gerekli yasal ve sosyal düzenlemeler de yapılmalıdır.

3- KİŞİLERE İLİŞKİN KARARLARDA TOPLUMSAL UZLAŞMA ŞART

Belirli kişilere ilişkin kararlar ancak üzerinde büyük bir toplumsal uzlaşma sağlanırsa alınabilir. Zaman içerisinde bu konuda da uzlaşmaya varılabilir. Bunu hep birlikte göreceğiz.

4- TÜRKİYE’NİN YENİ TABUTLAR GÖRMEYE TAHAMMÜLÜ YOK

Eğer niyetimiz üzüm yemekse, yüzü barışa dönük olan bu atmosfer iyi değerlendirilmelidir. Türkiye’nin artık yeni genç tabutlar görmeye tahammülü kalmamıştır. Ne bir damla kan akmalı ne de bir damla gözyaşı.

5- ’DENEDİK AMA OLMADI’ SONUCU ORTAYA ÇIKMAMALI

Demokratik ve barışçıl bir çözümün sağlanması konusunda bugüne kadar yakalayamadığımız bir fırsattır bu. Böyle bir aşamada en tehlikeli şey “Denedik ama olmadı” sonucunun ortaya çıkma riskidir. Bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum.

6- TARTIŞMAYI ÖNLEYEN YASAL VE İDARİ ENGELLER KALKMALI

Birinci ihtiyaç insan haklarını, özgürlükleri geliştirecek sivil ve demokratik bir anayasayadır. DİSK olarak biz anayasa teklifimizi kamuoyuna sunduk. Herkesin dilini, kültürünü, inancını özgürce yaşayabileceği “Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı” çözüm için temeldir. Sorunun çözüm yollarının bütün boyutlarıyla sınırsızca tartışılmasını önleyen yasal ve idari engeller kaldırılmalıdır. İlk önemli adımlar bunlardır.

7- YERİNDEN YÖNETİM İLKESİ HAYATA GEÇİRİLMELİ

Genel siyasi af dahil, devletin sorunun demokratik çözümünde kararlılık göstermesi, bölge halkının eşit yurttaşlar olarak sosyal hizmetlerden, istihdam ve yatırım olanaklarından yararlanmasının sağlanması çözümün önünü açacaktır. Bir arada yaşama kültürünün sağlamlaşması, bölgesel eşitsizliklerin kamu eliyle giderilmesi için kararlı bir “bölgesel kalkınma planı” uygulanmasına; insanların kendi yaşamları ile ilgili kararları kendilerinin alabilmesinin önünü açan “yerinden yönetim ilkesi”nin yaşam bulmasına da bağlıdır.

8- SİLAH ELDEYKEN KONUŞULAN DİL ARTIK İFLAS ETTİ

Toplumsal mutabakat yasak ve korkulara hitap eden “geri” noktalarda değil, süreci geliştirecek daha cesaretli ve ileri noktalarda sağlanmalı. Karşılıklı hassasiyetler elbette dikkate alınmalıdır, fakat bunun süreci suiistimal etmesine de olanak tanınmamalıdır.

Bugün geldiğimiz noktada şunu görmeliyiz; silah temel alan politikalar gibi silah eldeyken konuşulan dil de artık iflas etmiştir. Çözüm içerideki dinamiklerdedir. Halkı bu süreçten dışlayarak kalıcı bir çözüm üretmek olanaksızdır. Kimse bundan siyasi çıkar beklememelidir.

9- ÇÖZÜM OLACAKSA HERKES KÜLTÜRÜNÜ ÖĞRENEBİLMELİ

Tabii ki toprak bütünlüğümüz ve cumhuriyetimizin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma ilkeleri kesinlikle tartışma konusu yapılmamalıdır. Bununla birlikte toplumda barış olmadıkça demokrasiye, demokrasi olmadıkça barışa ulaşılamayacağı gerçeğinden hareket edilmelidir.

Bir çözüm olacaksa elbette herkesin, dilini, kültürünü özgürce öğrenebilmesi ve kullanabilmesi, geliştirmesi için bu olanakların sağlanması da esastır.

10- SÜRECE KATKILAR SAĞLAYAN MEDYAYA TEŞEKKÜR EDERİM

Eşitlikçi ve özgürlükçü bir Türkiye için, Kürdüyle Türküyle, Çerkezi, Gürcüsü, Ermenisi, yaşlısı, genci, kadını ve erkeğiyle bütün emekçiler ve böyle bir Türkiye’yi özleyen herkes, demokratik haklar ve özgürlükler mücadelesini, neoliberal saldırının yarattığı tahribata karşı sosyal haklar mücadelesiyle birleştirmek için gayret sarf etmelidirler.

Bu konuları tartışarak sürece önemli katkılar sağlayan bütün medya çalışanlarına teşekkür ediyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.