25 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Diyarbakır3°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir4°C
  • Berlin10°C

TÜRKİYE BAĞIMSIZ BİR KÜRDİSTAN’I TANIR MI?

Federal Kürdistan, uzun zamandır bağımsızlığı tartışırken, çok sayıda Avrupa ülkesi destekleyici açıklamalar yaptı, İran “Irak’ın toprak bütünlüğü” dedi, ABD ise Bağdat ile Hewler’i işbirliğine teşvik etti.

Türkiye bağımsız bir Kürdistan’ı tanır mı?

28 Mayıs 2016 Cumartesi 11:36

Bu tartışmaya uzak duran ve sessizliği seçen Ankara, yetkililere sorulduğunda İran gibi “toprak bütünlüğü”ne vurgu yaptı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl bu konudaki bir soruyu, “Irak’ın iç işi” diyerek yanıtlamıştı. Peki Ankara bağımsız bir Kürdistan’ı tanır ve destekler mi?

Rûdaw, bu soruyu Türkiye’den 4 isme sordu…  

Ergun Babahan (Gazeteci - yazar): Türkiye, aslında Şii yönetimindeki Bağdat'a karşı bağımsız Kürt devleti fikrine sıcak bakıyor. Erdoğan geçen yıllarda bunu resmen açıklamıştı ancak Amerika'nın sert muhalefetiyle karşılaşmıştı. Nihai hedefi kendisine uydu konumunda olacak, PKK'yi etkisiz hale getirecek bir model olabilir ama IŞİD saldırıları sırasında Barzani'nin yardım talebini cevapsız bırakması, ilk tercihinin sınır bölgesinde “Sünni-Arap” bir çember yaratma arzusunun bir göstergesiydi bence. Bu hayal bölgede yaşanan gelişmeler sonucu suya düşmüş durumda.

Bugün Barzani yönetimiyle yaşayabilir noktaya geldi ama bunu yüksek sesle dile getirmesi imkansız çünkü Suriye Kürtleri de bir federe yönetim ilan etmiş halde. Irak'ta bağımsızlığı destekleyip Suriye'de karşı çıkmak tuhaf bir durum olacağı sessiz kalıyor ama bu desteklemediği anlamına gelmiyor. Türkiye, kendisiyle uyumlu bir Kürdistan istiyor.

Türkiye, Irak Kürdistan'ın dünyaya açılan kapısı. Enerjisini dünyaya buradan satıyor, ihtiyaçlarını Türkiye üzerinden karşılıyor. Türkiyeli yatırımcılar bölgeyi cazip buluyor. Böyle bir tabloda bağımsızlığın Ankara'ya bağımlı bir ilişki içinde sürmesine yol açar. Elbette, Türkiye'nin kendi içinde yaşayacağı gelişmeler, İran ve Rusya'nın bu ilişkiye vereceği tepki de önemli.

Fehim Taştekin (Gazeteci - yazar): Türkiye'nin sessizliği konjonktürel bir durum. AKP hükümeti kritik komşularını kaybettikten sonra Kürdistan Bölgesi ile ilişkiler kıymete bindi. Üstelik petrol anlaşmasıyla bu ilişkileri alışılmışın ötesinde derinleştirdi. Bir başka kritik durum; Bağdat'la ilişkiler hiçbir dönem olmadığı kadar kötü. Suriye'yi kaybettikten sonra Kürtler’i de gözden çıkarırsa güney sınırları tamamen kapalı hale gelecek. O yüzden Kürdistan'ın bağımsızlık referandumu ile ilgili sessizlik anlaşılır bir durum.

Bence Türkiye güneyde Kürt komşularının ya da Kürt akrabalarının olduğu fikrine alışmalı. Bu Irak için olduğu kadar Suriye için de geçerli. Kürt fobisi aşılmalı. Bu aşıldıktan sonra Irak Kürdistan Bölgesi bağımsızlık referandumuna gitmek istiyorsa, Türkiye bunun sonuçlarına odaklanmalı.

Eğer Kürtler’in Irak'tan ayrılması bölgenin istikrarına halel getirmiyorsa, Türkiye bu konuda daha esnek ve anlayışlı yaklaşıp olumlu katkılar sunabilir. Tabii Türkiye ve İran'ın bölünme korkusu var. Ben Türkiye'de Kürt sorunu çözüldüğü takdirde bu korkuların da bertaraf olacağına inanıyorum. Bölünme sendromu kendi evini olması gerektiği gibi düzene sokamamaktan kaynaklanıyor.

Aydın Selcen (Türkiye’nin Hewler eski Başkonsolosu): Benim görebildiğim kadarıyla Sayın Mesud Barzani, bağımsızlık referandumunu Kasım ayındaki ABD başkanlık seçiminden önce yapmaya kararlı. Ankara’nın da bu gelişmeye tamamen sessiz kaldığını görüyoruz.

KDP’nin, merhum Mele Mustafa’dan (Barzani) bu yana benimsediği Türkiye’nin içişlerine veya doğrusu Türkiye’nin kendi Kürt yurttaşlarıyla olan ilişkilerine karışmama siyasetine devam ettiğini de görüyoruz. Bu siyasetin ardında Ankara’nın silueti seçilebiliyor.

Bağımsızlığın Kerkük’ü kapsamadan hiçbir anlam ifade etmeyeceğini söyleyebiliriz. Kerkük petrollerinin dünya pazarlarına arzı da Türkiye üzerinden kesintisiz sürüyor. Ankara açısından şu anda birinci önceliğin PKK ile mücadele olduğu da malumunuz. Irak Kürdistanı’ndaki TSK mevcudiyetine yönelik KDP’den herhangi bir itiraz duyulmadığı gibi Başika Üssü’nün tesisinde de KDP’nin desteği açık.

Bunları alt alta yazdığımda ben Ankara’nın IKB bağımsızlığına özellikle KDP ve Barzani ailesi iyi ilişkileri nedeniyle ciddi şekilde karşı çıkacağını öngörmüyorum. Aksine, KDP ile Ankara arasında bir stratejik işbirliğinin temellendiğini belirtebilirim.

Prof. Dr. Mazhar Bağlı (Sosyolog): Kürt kavramının insanların zihnindeki ilk imajı PKK'dan dolayı hep terör ve şiddettir. Bu durumu bizzat, örgütün istediğini söyleyebilirim. Bütün Kürtler’in dünyadaki temsilcisi olmak gibi bir hayalleri var. Türkiye bu algıdan dolayı çok uzun süre Kürdistan'a hep mesafeli davrandı. İsmini bile telaffuz etmek istemedi. Ancak daha sonra Kürdistan'ı ve Kürtler’in hepsini aynı kefeye koymanın doğru olmadığını gördü.

Ancak bugün durum değişti. Irak Kürdistanı'nın bağımsız bir devlet olması onun için bir risk teşkil etmiyor, aksine güç sağlıyor. Türkiye burada bağımsız bir devletin kurulmasını bence desteklemeli artık. Çünkü hem buradaki Kürtler’in Türkiye için bir risk oluşturmadıkları hem de kurulacak olan devletin Türkiye’ye katkı sunacağı söylenebilir.

Batılı ülkelerin bu coğrafyayla ilgili çok çeşitli emellerinin olduğunu yakından biliyoruz. Bunları boşa çıkarmanın en önemli adımlarından birisi Türkiye’nin bu bağımsızlığı desteklemesidir.

İyi ilişkiler geliştirmiş olmak bağımsızlığı olumlu etkiler. Türkiye, herhangi bir etnik unsurun ya da bir kavmin siyasi bir imkan elde etmesinden değil, terör ve şiddetle bağlantılı unsurların kök salmasından rahatsız.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.