'TOPLU MEZAR HARİTASINI ÇOK ÖNEMSİYORUM'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 90'larda Diyarbakır'da avukatlık yapan biri olarak İçkale'de çıkan insan kemiklerini değerlendirdi.
07 Şubat 2012 Salı 10:44
Sezgin Tanrıkulu, ailesinde değil ama yakın çevresinde gözaltında kayıplar olduğunu söyledi.
Günlerdir konuştuğumuz İçkale’deki insan kemikleri sonuçta tesadüfen çıktı. Diyarbakırlıların bildiği, toplu mezar olmasından şüphelendiği kara noktalar nereleridir?
Çatışmanın yoğun olduğu yerler; Kulp’ta, Lice’de... Mesela 94’te Kulp’un Alaca Köyü’nden 10’dan fazla köylüyü helikopterle götürmüşlerdi. Bir daha da haber alınamadı. Türkiye AİHM’de çok ağır ceza almıştı oradan. AİHM, Ankara Adliyesi’nin kütüphanesini duruşma salonuna çevirmişti. 15 gün boyunca, sessiz sedasız savcıları, komutanları dinlediler. 2000’lerin başı bu dediğim. İşte 4 yıl önce barış süreci, ateşkes derken insanlar ulaşılmayan yerleri düşünmeye başladılar. Ve çok derin bir yamaçta o kemiklere ulaştılar. Oralarda olduğunu biliyorlardı, çünkü öldürüldükten sonra helikopterden oralarda bir yere atılmışlardı. DNA testinde de çıktı. İHD Diyarbakır Şubesi’nin toplu mezar haritasını çok önemsiyorum. İnsanlar biliyor yerleri.
Siz o bölgeyi 1990’larda nasıl bir yer olarak hatırlıyorsunuz?
Herkesin ürktüğü bir yerdi. Özellikle JİTEM’in bulunduğu dönem. Üzerinde ‘Burası JİTEM’ diye bir tabela yoktu tabii. Bir tarafında adliye, bir tarafında kilise, diğer tarafında da cezaevi... Kemiklerin bulunduğu yer kimsenin giremediği bir alandı. O yüzden de insanların aklına hemen JİTEM geldi.
Avukat olarak yanındaki binaya giriyorsunuz, safça sorayım, bir vesileyle o tabelasız JİTEM binasına girmenin imkânı var mıydı?
Yok, hiç... Önünden zor geçilirdi. Beyaz Toroslar’ın hızla gelip önünde durdukları, sonra hızla uzaklaştıkları, ürküntü yaratan bir yerdi. İtirafçıların ve JİTEM mensuplarının yatakhane olarak kullandığı bir yer vardı. Orada olduğunu bildiğimiz ama gözaltına alındığı reddedilen insanları, hemen 10 metre yan binadaki savcıya dahi götüremedik. Dilekçe veriyorsunuz, savcı gidip gözaltı yerlerine bakma yetkisini kendinde görmüyor, yan binaya yazıyor, resmi cevap 3 gün sonra geliyor. Ondan da bir şey çıkmıyor tabii.
Şimdi Adli Tıp’ın ön raporu kemiklerin en az 50 yıllık olduğunu söylüyor. Ne diyorsunuz?
Orada sorun şu: Hepimiz biliyoruz ki bu topraklarda eceliyle ölmemiş birçok insan var. Bu süreçler açık yürütülmediği için soru işaretleri bitmez. Başsavcıyla görüştüğümde söyledim, basına bilgi vermekle görevli savcı neden şimdiye kadar bir bilgilendirme yapmadı? Ya da Minesota kurallarına uyuluyor mu? Fotoğraflanıyor mu? Oraya vinç girer mi? Bu konuda bilgi yok. Sorunca söylemeyin, baştan bilgi verin. Çünkü bir siyasi iradeyle başlamadı bu süreç. Arkasında adli bir irade de yok. Güçlükonak’ta karakola yakın çıkanlar, Silopi’de karakol bahçesinde çıkanlar... Kayıp yakınlarının beklentisi, bu yüzden de yasları bitmiyor. Travma, kâbus gibi içlerinde yaşıyor. Mezarlıklar yaşayanlar içindir, kalanlar o taştaki isimle hayatını sürdürebilir.
‘Mezarlık kemiği’ olabilecekleri söyleniyor. Oranın mezarlık olduğu bir dönem hatırlıyor musunuz?
Ben bilmiyorum, hiç de duymadım. 1890’lardan beri orası cezaevi. Orada mezarlık olacağını sanmıyorum.
Licelisiniz. Lice’nin yakıldığı dönemde siz neredeydiz?
O zaman Diyarbakır’da Baro’nun genel sekreteriydim. Teşebbüs ettik gitmeye, ama mümkün değildi.
‘Zamanaşımı tehlikesi var’
Faili meçhul dosyaları için bir de zamanaşımı tehlikesi var...
Evet, soruşturma başlamadıysa zamanaşımı süresi 20 yıl. İHD, TİHV ve Mazlum-Der’in zamanaşımıyla ilgili kampanyası çok önemli. Bazı savcılar Ceza Yasası’nın 77. maddesiyle insanlığa karşı suç olarak tarif edebilir, ama tek tek savcı yorumuna bırakmadan bir düzenleme yapılmalı.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.