22 Kasım 2024
  • İstanbul16°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

SUR’DA HABER NÖBETİ: 'DEVLETE DE ÖFKE VAR, PKK’YE DE'

3'üncü grup gazeteciler yaşananlara tanık olmak ve bölgedeki gazetecilere destek için Diyarbakır'a giderek nöbeti devralmışlardı.

Sur’da haber nöbeti: 'Devlete de öfke var, PKK’ye de'

23 Şubat 2016 Salı 11:34

O gazetecilerden Ceyda Karan, "derin bir hayalkırıklığı, bezginlik, isyan ve kaygılarla karışık" diye tanımladığı Diyarbakır'ın halini, nöbette tanık olduklarını yazdı.

Cumhuriyet gazetesinden Ceyda Karan’ın bölgedeki vatandaşların güvenlik güçlerine tepkisinin,en başta sivillerin gözetilmemesinden dolayı, çok büyük olduğunu olduğu ifade ediyor. “Sur’a doldurulan özel harekatçılar, PÖH’ü, JÖH’ü, Esadullah’ı herkesin dilinde” diyen Karan, 7 Haziran’da yüzde 81 oranını aşan, 1 Kasım’da yüzde 75’e gerilemiş HDP’ye siyaseten güvensizlik olduğunu ve PKK’ye (Kandil) desteğin yanı sıra, savaşın şehre taşınmasından ötürü kırgınlık ve öfkenin de olduğunu aktarıyor:

“(…) Ulu Cami’nin önündeki çayevi gündüzleri kimisi Sur’dan kaçmış insanlarla dolu. Yoldan geçen askeri araçlar ve patlama sesleri eşliğinde taburelere oturup hasbıhal ediyorlar. Yaşlısı da var genci de… Saat 17.00’den sonra ise kimsecikler kalmıyor. Sur beni mıknatıs gibi kendine çekti, ha bire dönüp insanlarla konuştum. Ama Sur’u, Ofis’te, Bağlar’da, Kayapınar’da, Yenişehir’de, Diclekent’te de sormadan olmazdı.

“Dünyayı mı yiyecek?”

Ahmet, 52 yaşında sigortalı çalışan. “”aşımıza gelenler bir oyun gibi. Gençler hırsızlık, fuhuş ve uyuşturucuyu önlemeye çalıştılar. İki senedir vardı. Polisler onları yakalamaya başladı” diyor. Çatışmasızlığın bitmesinin sorumlusu ona göre açık, “İki sene süreç yaşandı. Hiç cenaze çıkmadı. Cumhurbaşkanı süreci yıkan bozandır. Yapmasa ne Kürt gençleri, ne polis ve asker ölürdü. Vebali üzerinedir” diyor. Hızını alamıyor: “Bence bütün muhalefet birleşip onu ölene kadar başkan yapsınlar madem. Ne yapacaksa artık, dünyayı mı yiyecek!”

“PKK yanlış yaptı, kendi sivillerine zarar veriyor”

Ali Şimşek 20 yaşında. Ailesinin Gazi caddesinde iki dükkanı varmış. Bingöl Üniversitesi’nde muhasebe okumuş. “Sur’da arkadaşın var mı” diye sorunca, “Yok” diyor. Rangerlara tepkili. “Sokaklarda rastgele ateş açıp masumları öldürüyorlar. Geçenlerde Süleyman Güzel böyle öldü” diyerek Bağlar’da yürürken kahpe bir kurşuna kurban giden 19 yaşındaki gence atıf yapıyor. Selahattin Demirtaş’ı soruyorum, “Çok iyi siyasetçi ama yanlışları oldu. Kobane’de insanlara sokağa çıkın dedi, Hizbullahçısı, osu, busu, Kürdü, Türkü öldü” demekle yetiniyor. Peki ‘hendekler’? “PKK’nin sorunudur. Dağda bir yere varamadılar, özyönetim ilan edip hendekleri kurdular. SGS sınavında soruyorlar. Dört yanlış bir doğruyu götürür mü? PKK yanlış yaptı, savaşın şehrin içine vermekle. Kendi sivillerine zarar veriyorlar.”

“IŞİD bahane PKK şahane”

Ali’nin yanında oturan yaşlı adam devreye giriyor, ‘Şehrin içinde top, tank nasıl olur’. Ona göre durum farklı: “Geçen yaz Erdoğan, Obama ile konuştu. Sonra IŞİD’i vuracağım diye Kandil’i vurdu. IŞİD bahane, PKK şahane!” Ali sözü daha fazla bırakmıyor, “İki tarafın da çekilmesi lazım. İlk hamlenin de Ankara’dan gelmesi lazım. PKK ilk bırakamaz, o zaman AKP ile ortak karar olarak görünür”

Ali’nin Batı’ya sözü var mıdır? “Savaştan bir sene önce gitmiştim. Antalya’da bizden kaçıyorlar. Affedersiniz terörist olduğumuz için. Oradan buraya gelince turist, biz oraya gidince terörist.”

Maral’a Hasan Paşa Hanı’nda rastlıyorum. 46 yaşında. Üçkuyular’da oturuyor. Aslen Surlu ama engelli kızının oksijen ihtiyacı yüzünen taşınmışlar. “Gavur mahallesindenim” diyor gururla, “Ermeni mahallesinden”… “Yahu” diyorum, “Ermeni kalmış mıydı?” Eliyle göğsüne vurup, “Ben işte” diyor. AKP’ye çok öfkeli. “Burası benim memleketim. Sırf Giragos’taki kahvaltılarımı özledim. S… sıfatına hepsinin. Kim yaptı, niye yaptı biliyoruz.” Kandil’in hiç mi suçu yok? “Hiç kızmıyorum. Birileri savunsun bizi artık. Ama gerçekten savunsunlar” diyor önce, sonra “Ha arkasında bir şeyler varsa, bilmem. Filler tepiniyor, çimler eziliyor işte. Altında bir bit yeniği var ya…” diyerek başkalarından da işittiğim hikayeyi anlatıyor. Biri Özal döneminde kazılıp çıkartılmış yedi hazine odasından kalan altısı ve 6 ton altın… Sonra da ekliyor: “O IŞİD’li şeytanlara mı verecekler artık bilmem.”

“Daha fazla insan ölür oldu”

Funda’ya Ofis’te rastlıyorum. 17 Şubat akşamı Sur’a destek eyleminde gazlı tazzikli sulara ve gözyaşartıcı gazlara maruz kalıp gözü kapalı caddenin ortasında kalakaldığımda… 36 yaşında, üniversitede bir oğlu var. Çatışmalarla birlikte şehrin ekonomisi sarsılırken o da işinden olmuş. “İnsanlar akın akın şehre geliyorlardı. Şimdi 10 sene geriye gittik” diyor. Güvenlik güçlerinin acımasızlığından yakınıyor: “Burada hakiki mermi kullanıyorlar, rastgele etrafa ateş açıyorlar.” Insanların son seçimde “kimse ölmesin” diye korka korka oy kullandığını söyledikten sonra ekliyor “Daha fazla insan ölür oldu. Bazen diyorum ki müstehak mı!”

“Devlete aidiyet sorunumuz var artık”

Bağlar’da ismini Mehmet olarak veren orta yaşlı bir Diyarbakırlı, “Terör estirme, sindirme, korkutma. Devletin politikası bu”diyor. “Bütün bunlar başkanlık için. Adam resmen ülkede kaos yarattı.” Sokaklarda Ranger gördü mü uzaklaştığını anlatıyor, “Camları açıp rastgele ateş açıyorlar”.  “Birkaç sene önce bir heves vardı. Şimdi duygusal kopuş yaşıyoruz. Devletle ilgili aidiyet sorunumuz var” diyor.

Konuşmak istemeyen yanındaki arkadaşa dönüyorum ısrarla, “Baharla birlikte savaş yoğunlaşacak diyorlar, siz ne dersiniz?” Dudaklarından sadece, “Biz zaten 35 senedir savaşın içindeyiz, alışmışız” cümlesi çıkıyor, o kadar.

(…)

“İnsanlar hendekleri şikayet etti gelmediler”

Yanında 64 yaşındaki SSK emeklisi Şehitlik’te oturuyor. “Ben 64 yılda ilk defa böyle tankla, tüfekle mahallelere dalındığını görüyorum. İnanılmaz bir şey. Bu kadar savaş, sivillerin, askerin, polisin ölmesinin tek sebebi vardır, saraydır” diyor. Ona da Kandil’in hiç mi suçu yok diye soruyorum. “Olabilir fakat bilmiyorum. Bu şehir merkezine bu kadar silah ve mühimmat stoklamışlarsa, bilmiyorlar mıydı. Hendek vardı, kazılıyordu. Ilk başta Sur’daki insanlar istemediler, şikayet ettiler. Devlet bir şey yapmadı.” Sonra söylenmeye başlıyor: “Benim dedem de Çanakkale’de savaştı. Kürt olmak suç mu? Biz de Müslümanız. Suçsa gidip Allah’a sorsun. Biz insan gibi yaşamak istiyoruz, bölünmeyi istemiyoruz. O zaman Suriye’den farkımız kalmaz.”

Mehmet 16 yaşında. “Her iki cephe de günahtır. Başkalarının eline silah veriyorlar. Barış olsa daha iyi” diyor. Onu da başlarda gözaltına almışlar, hendek kazıyor iddiasıyla. Arkadaşıyla birlikte karakola götürmüşler. “Ben ne hendeki, ben burada kahvede çalışıyorum dedim” diye anlatıyor. Güç bela ikna etmişler, kurtarmışlar. Ama arkadaşı 16-17 yaşlarındaymış, onu bırakmamışlar.

“Kandil HDP’yi batırdı”

Sur’dan Ofis’e yürürken 53 yaşındaki ‘Abdullah’a arkamdan “Ceyda hanım” diye seslenmesiyle rastlıyorum. HDP’li. Sağlıkçı olduğunu söylüyor. “Herkese terörist diyorlar. Öldürmenin sonu gelir mi? Bizim bir derdimiz yok. Ama Ankara bizi dert görüyor. Sanırsın İsrail güçleri Gazze’ye giriyor. Bu nasıl iştir” diye feryat ediyor. Peki PKK? Kendini şöyle bir tutuyor, ardından “Kandil HDP’yi batırdı. Daha da başka bir şey demiycem” diyor.”

Ceyda Karan, Sur’da haber takibi yaparken polisin müdahalesini ise şöyle anlatıyor: “Ulu Cami önünde kurduğumuz ‘halk arenasının’ uğradığı baskın, Sur çevresinde yaratılan korku ikliminin özeti. Vatandaşla sohbet ederken, arkamdan gelen sert sesle irkildim: “İhbar var, fotoğraf çekmişsiniz!” Sakallı çelik yelekli bir polis yüreğimizi hoplattı. Taburemde başımı kaldırıp “Niye, fotoğraf çekmek yasak mı?” diye çıkıştım. “Burası yasaklı bölge, talimat var” dedi. “Neyin fotoğrafını çekeceğiz, karşıda demir perdeli dar sokaklar dışında bir şey yok ki. Ne ihbarıymış” diye itiraz edince, bu kez “Şikayet var” dedi. Amcalar istemediği için fotoğraf çekmediğimi belirttim. Bizlerin basın kartlarını almakla yetinmedi, yaşlı amcaların kimliklerini de topladı, GBT için… Arkamdaki heybetli kadın polis “Onlar ne, notların mı” dedi bir ara sert bir sesle. Ben “Başka ne olacak, gazeteci dediğin not alır” diye çıkışınca geri çekildi. Kargacık burgacık yazımı çözemeyeceğine kanaat getirdiyse artık… Sukünetle kimliklerimizin verilmesini bekledik.” (Cumhuriyet)

Yazının tamamını okumak için tıklayın

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.