SP ANCAK AİLE PARTİSİ OLUR
Eski Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu: Yeni oluşum, daha sol ve anti emperyalist bir bakışa, İslamcı özgürlük anlayışına sahip olmalı.
09 Ekim 2010 Cumartesi 14:33
Saadet Partisi'ni "Hiçbir iddiası kalmamış bir aile partisi" olarak değerlendiren eski Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu: Yeni oluşum, daha sol ve anti emperyalist bir bakışa, İslamcı özgürlük anlayışına sahip olmalı
Erbakan'ın siyasi yasaklı olması ve aldığı cezalarla seçmenlerin adını unuttuğu Saadet Partisi uzun yıllardır ilk defa yeni genel başkan Numan Kurtulmuş'la kendisini kitlelere anımsatmıştı. Kurtulmuş üslubu ve çalışma yöntemiyle, siyasi rakipleri tarafından da, seçmenleri tarafından da 'farklı' bulunmuş ve kendi çapında bir sempati toplamıştı. Saadet Partisi'nin yüzde 2'lerde seyreden oylarını birkaç puan yükseltmiş ve önümüzdeki seçimlere bu stratejiyle hazırlanıyordu ki, 11 Temmuz'daki genel kurulda olanlar oldu. Erbakancılarla, Kurtulmuş'u destekleyenler arasında kavga çıktı, 800 Erbakancı delege salonu terk etti ve Kurtulmuş üçüncü turda ancak 310 oyla genel başkan seçildi. Ancak olaylar bununla da sınırlı kalmadı. Kurtulmuş taraftarlarının yaptıkları iftarlar basıldı, yakınındaki insanlar fiili tacize uğradı, arabaları taşlandı, hatta bizzat Kurtulmuş ve eşine ölüm tehditleri yapıldı. En sonunda Erbakancıların talebiyle parti kayyuma bile geçti. Ve süreç Kurtulmuş ve ekibinin Saadet Partisi'nden ayrılmasıyla son buldu. İddialara göre, Kurtulmuş partideki Erbakan ailesinin ve eski 'ağabeylerin' sultasına bayrak açmıştı ve o yüzden gözden çıkarılmıştı. Kurtulmuş'un ayrılmasından sonra Saadet Partisi'nde tam bir deprem yaşandı, birçok il teşkilatı da onunla birlikte tavır aldı. Onunla birlikte olanlardan biri de eski milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekâroğlu'ydu. Yeni oluşumda adı geçenlerden biri olan Bekaroğlu'yla Saadet Partisi'nde olanları ve yeni parti oluşumuna dair öngörülerini konuştuk.
Saadet Partisi'nde yaşananlardan sonra Numan Kurtulmuş'un öncülük edeceği yeni oluşumda sizin de adınız geçiyor...
Bugüne kadar Numan Kurtulmuş'un ayrılmasını, bu süreçte koyduğu tavrı, basın toplantısında söylediklerini destekledim. Bu siyasi hareketin kadrosu kimler olacak, nasıl bir siyasi çizgi izleyeceğine dair ancak birtakım tahminlerde bulunabiliyoruz şimdilik. Bir kere Saadet Partisi gibi olmayacağı belli, çünkü orada siyaset yapacak ortam kalmamıştı. Benim ilkesel olarak illa siyaset yapacağım diye bir şey yok, profesyonel bir siyasetçi değilim. Ancak nasıl bir Türkiye ve nasıl bir parti sorularına kafamda verdiğim cevaplarım var. Eğer bu cevaplara uygun düşüyorsa orada siyaset yaparım. Şekillenme sırasında katkı sağlamaya çalışıyorum.
Bilmeyenler için Saadet Partisi'ndeki son süreci, nereden başladığını anımsatır mısınız? Sanki Saadet Partisi için her şey yolunda gibi görünürken, birden her şey tepe taklak oldu.
Aslında problem Fazilet Partisi içinde başladı. Orada üç ana akım oluşmuştu. İlki bugüne kadarki çizginin korunmasını savunan gelenekçi anlayıştı. İkincisi şimdiki Adalet ve Kalkınma Partisi'ni oluşturan arkadaşların yer aldığı ve ideal siyaset yerine reel siyaseti savunan çizgiydi. Üçüncü çizgide sorunların varlığını teslim eden ama bunun yerine ideal siyaseti bırakıp dünya gerçeklerine yaslanmayı da reddeden, ideolojide ve siyaset yapma biçiminde problemler olduğunu ve bunu tartışıp çözmek gerektiğine inanan çizgiydi. O zaman ben, Bahri Zengin, Numan Kurtulmuş bu üçüncü gurubu oluşturuyorduk. Ama rüzgar çok hızlı esti ve bizler Hoca'yla birlikte kaldık. Partinin kendi içinde yenilenip dönüşeceğine inandık. Bir süre sonra bunun yürümediğini gördük, çünkü bir içe kapanma oldu.
Nasıl bir içe kapanmaydı bu?
Saadet Partisi'nde, Fazilet döneminde olduğu gibi bütün enerji Hoca'yı kurtarmaya yöneltildi. Siyaset üretilemedi, işin içinden çıkılamadı ve giderek daraldık, küçüldük.
Hoca'yı nasıl kurtaracaktınız ki?
Hoca yasaklıydı, ceza almıştı ve varsa yoksa bu tartışılıyordu. Ne Hoca kurtarılabildi ne de siyaset üretilebildi. Hoca'yı kurtarmak bizim temel problemlerimizden bir tanesidir. Bunun nedeni de milli görüşün temel ideolojisinin, soğuk savaş dönemindeki dengeler üstüne oturmasıdır. Yöntem merkezi ele geçirmek, yukarıdan aşağıya toplumu dönüştürmektir. Bir tür Sünni hilafet-saltanat ideolojisi. Orada ideolojiyle lider her şeydir, seçilmiş insandır.
İlahi bir şey mi?
İlahilik iddiası yoktur ama öyle davranılır. Lider yasaklandığında, lidere endeksli bir siyasi hareket, lider geri gelsin diye çalışır. Bütün siyasi fırsatlar ve imkanlar bunun için harcandı ve çok zor durumlara düştük. Biz buna tepki olarak önce Numan Bey'le birlikte istifa etme kararı aldık. Daha sonra Numan Bey değişik vesilelerle ikna edildi ama ben 2004'te istifa ettim. Numan Bey orayı dönüştürmeye çalıştı ve nitekim de genel başkan oldu, gerçekten de bir şeyleri başardı. Saadet Partisi'nin dilini değiştirmeye çalıştı, farklı bir siyasetçi ve lider profili yarattı, iyi gidiyordu. Taban da bunları artık görmeye, anlamaya başlamıştı. Haklı olarak bir kongre yaparak, vitrini değiştirmek istedi, kavga da orada başladı.
Yeni adamlar gelirse, eskilerin yeri ne olacak diye gerilimler mi yaratıldı?
Onlar bu ülkeye büyük hizmetler etmişler, hiçbirine, hele Hoca'ya hiçbir itirazımız yok. Hoca hep dincilikle, şeriatçılıkla suçlanmıştır ama aynı zamanda siyasal merkezden itilen insanların sözcüsü olmuştur bir dönem. Ama onların yaptığı siyasetle bir yere gelindi ve artık katılımcı bir siyasete ihtiyaç vardı. Kongreye gelince hem aile hem de eski ağabeylerin Genel İdare Kurulu'na konulmayacağı anlaşılınca kıyamet koptu.
Öncesinde aileye dair açık talepler dile getirilmiş miydi?
Tabii tabii bu konuda tartışmalar oldu. Aileden bir sürü üye zaten GİK'teydi. Numan Bey sembolik olarak bir kişinin olmasına onay verdi, 'Ama damadı, kardeşi, kızı olmasın,' dedi. Yani hem aileye hem de ağabeylere 'Davul benim boynumda ise tokmak da benim elimde olsun, bırakın ben yöneteyim,' dedi. Sonrasında tahmin etmediğimiz şeyler yaşandı.
Saldırıları kast ediyorsunuz değil mi?
Ben fiili bir saldırı beklemiyordum. Ama her yerde sistematik saldırılar başladı. Bunun arkasındaki neden, Numan Kurtulmuş'la Hoca'nın ekibi arasında ideolojik ve siyaset yapma biçimi farklılıklarıdır.
Hoca ve ekibi, Numan Kurtulmuş'a biraz da tahammül mü ediyorlardı?
Evet, öyle anlaşılıyor ki, Numan Bey'e de emanetçi gözüyle bakılıyormuş. O da bunu kabullenmedi.
Peki, bu sonucu nasıl yorumluyorsunuz?
Bence hayırlı oldu. Çok da zorlamamak lazım. Yıllardan beri bütün doğrular Hoca'da toplanmıştır. İnsanlar gelir, Hoca onlara söyler, onlar da gider çalışır. 2002 seçimlerinde olduğu gibi başarısız olunca da, 'Nerede yanlış yaptık?' diye sorulmaz. Başarısızlığın sebebi; 5 bin yıllık siyonizme, bir kısım medyaya ve iyi çalışmayan teşkilatlara bağlanır.
Saadet Partisi'nde neler olacak bundan sonra sizce? Belli ki Erbakan soyadının devamına ilişkin öne çıkan bir istek var, Hoca'nın oğlu lider olacağa benziyor.
Hemen bu kongrede olmaz belki ama yakın bir kongrede olabilir. Orada kalan arkadaşları rencide etmek istemem ama kanaatim odur ki, küçük bir cemaate ve aile gurubuna dönüşecekler. Bir siyasi karşılıkları kalmayacak.
Epey bir il teşkilatı da ayrıldı değil mi?
Daha çok ayrılacak teşkilat var.
Saadet Partisi şimdi anket yöntemiyle genel başkan adayları belirliyormuş...
Biz o anketleri çok gördük, hep sorulur ama Hoca'nın kafasında bir emanetçi başkan vardır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.