24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin11°C

‘SOLİN ÖLMESİN’

Hanım Onur, genç bir Kürt kadını. İki çocuğu var Hanım’ın... Oğlu Mirhat, epilepsi hastası. Tutuklandığında Hanım’ın en büyük derdi oğlunun hastalığıymış...

‘Solin Ölmesin’

08 Şubat 2013 Cuma 07:10

Mardin Cezaevi’nde tutuklu olan öğrencim Zeynep’ten bir mektup aldım.

Kendi deyimiyle “insanı en çok zorlayan ve çaresiz bırakan bir öyküyü” anlatmış Zeynep mektubunda: Hanım’ın, Mirhat’ın ve Solin’in öyküsünü...

Hanım Onur
, genç bir Kürt kadını.

Çok erken yaşlarda siyasete adım atmış, dişiyle tırnağıyla çalışmış ve Cizre’de belediye başkan yardımcısı olmuş. 2011’in eylülünde mutat KCK operasyonlarından birinde yakalanıp tutuklanmış. Kocası da aynı operasyon kapsamında aranıyormuş. O günden beri haber alınamıyor, nerede olduğu bilinmiyor.

İki çocuğu var Hanım’ın... Oğlu Mirhat, epilepsi hastası. Tutuklandığında Hanım’ın en büyük derdi oğlunun hastalığıymış. Yeterli bakım ve ilgi görmediğinde oğlunun hastalığının ilerlemesinden korkuyormuş. Fakat daha büyük bir acıyı tutuklandığından iki ay sonra tatmış Hanım: üç yaşındaki kızı Solin’e lösemi teşhisi konmuş.

Mektubun içinde Solin’in hastalanmadan önceki hâlini gösteren bir fotoğraf vardı. Masmavi gözlerinin içi gülen, insana onunla aynı dünyada bulunduğu için yaşama sevincini hissettiren dünya tatlısı bir çocuk. Ama ne yazık ki onun yaşam umudu her geçen gün azalıyor.

Aslında başlarda hastalıkla gayet iyi mücadele ediyormuş. Ama önce zatürreeye yakalanmış, lösemi de karaciğerini tehdit etmeye başlamış. Son iki haftada durumu kötüleşmiş. İki haftadır konuşmuyor Solin, tedaviye de cevap vermiyor. En çok ihtiyaç hissettiği bir dönemde yanında olmayan annesine de küsmüş; onunla konuşmayarak hem kendini, hem de annesini cezalandırıyormuş.

23 ocakta duruşması varmış Hanım’ın. Kızı hastaneden kendisini görmeye geleceği için duruşmaya gitmemiş, kızıyla kalmış. Ne var ki Solin, o gün annesiyle hiç konuşmamış; çektiği acılardan halsiz bir şekilde annesinin kucağına yığılmış, ağlamış. Zeynep, o anı şöyle anlatıyor mektubunda:

Devamı için

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.