SKANDAL MANŞETİ SAVUNDU!
Fatih Altaylı, gazetenin çok tepki çeken dünkü manşetini savunarak, duruma tepki gösterenleri "vicdanlarını rahatlatmakla" suçladı.
08 Ekim 2011 Cumartesi 18:57
Habertürk’ün dünkü sayısında, sırtından bıçaklanarak öldürülmüş bir kadının fotoğrafının hiçbir basın etiği ve insan hakkı gözetilmeden, tüm açıklığı ve vahşetiyle verilmesi, kamuoyunda ciddi tepkiye sebep oldu. Kadın örgütlerinden, basın kuruluşlarına kadar bir çok kesim, böylesi bir vahşetin, tiraj uğruna kullanılmasını kınadıklarını belirten açıklamalar yaptılar.
Fotoğrafın gazeteye basılmasına sebep olan Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ise tepkiler üzerine bugün kaleme aldığı yazısında iyice saldırganlaşarak, bu vahşet görüntülerini kadınların sıkıntılarına dikkat çekmek için bastıklarını iddia etti, kendilerine tepki gösterenleri “vicdanlarını rahatlatmak için” Habertürk’e saldırmakla suçladı.
Vahşet görüntülerinin sansürlenmeden tüm çıplaklığıyla basılmasının, kadın sorunlarına ilgi uyandırdığı iddiasının ise gerçeği yansıtmadığını, hem bilim insanlarının açıklamalarından, hem de iki gündür yaşanlardan anlamak mümkün. Çünkü bu fotoğraf, gazeteyi okuyanda “kadına şiddet” konusunda farkındalık yaratmaktan çok, tiksintiye sebep oluyor. Üstelik kamuoyu önünde böylesi açıklıkla basılan vahşet fotoğrafı, uzmanlara göre şiddetin "normalleşmesine" yol açabilir. Zaten iki gündür yürütülen tartışmalardan da anlaşılacağı gibi konunun ekseni çoktan kaymış, medya etiği tartışmasına dönmüş durumda. Yaşananlardan, öldürülen kadının ailesinin nasıl etkileneceği, bunun ne tür yeni travmalara yol açacağı ise ayrıca tartışılması gereken bir durum.
Altaylı’nın bugünkü yazısı, medya ahlakı herkesin malumu olan bu ismin, hiçbir toplumsal tepkiyi önemsemeye ve anlamaya çalışmadan, insan haklarına karşı en basit duyarlılığı bile barındırmadan ve herkesin bildiği “reyting” kaygısını örtbas etmek için nasıl saldırganlaştığını gösteren bir örnek olarak hatırlanacak. İşte o yazıdan bazı satırbaşları:
…O fotoğrafı niye bastım biliyor musunuz? Bu tepkiler için. Sizin içinizi acıtmak için. Yüreğinizi dağlamak için. Kızmanız için, köpürmeniz için. Çünkü “kadına şiddet” denilen “rezilliğin”, gözü morarmış bir kadından ibaret olmadığını gözünüze sokmak için. Aylardır Ayşe Paşalı’nın fotoğrafını koyuyoruz gazeteye. Ayşe Paşalı’nın ve Ayşe Paşalı’ların. “Sözde” çok üzülüyor, sözde “çok büyük duyarlılık” gösteriyorsunuz.
…Yarın yine basacağız böyle fotoğrafları. Bizim işimiz rahatsız etmek. Sahte vicdan gösterilerine değil, gerçek vicdanlara ihtiyacımız var bizim. Dünkü gazetemizi bir kez daha alın elinize. O manşetteki fotoğrafa bir kez daha bakın. Kadına şiddet bu işte. Morarmış bir göz değil. Sırta saplanmış bir bıçak.
…Bana da küfredin. Ama birisi buna dur desin. Sahtekâr olmayın. Bana ettiğiniz küfürler vicdanlarınızı temizlemeye yetecekse ne güzel. Ama o fotoğraf kafanızda yer etsin. O fotoğrafı basan, bastıran benim. Ama nedeni ben değilim. Nedeni sizlersiniz. Bana kızmakla bu işin çözüleceğini zannedenler.
Habertürk’ün skandal manşetine tepkiler de gecikmedi. Bir çok kadın kuruluşu, akademisyen, medya çalışanı duruma tepki gösterdi:
Haklı Kadın Platformu: Çarpıcı olsun diye bu tür fotoğraflar kullanmak, kadını istismar etmenin en çirkin yoludur. Ölmüş, savunmasız bir insanın kişisel haklarını yerle bir etmiştir. Cinsiyetçi yaklaşımdan uzak, etik kurallara duyarlı bir medya istiyoruz.
Kadın Feminist Platformu’ndan Yasemin Öz: Bu denli şiddet içeren bir görüntüyü, bu kadar normalleştirerek ele almak kadına yönelik şiddeti engellemiyor. Çocukları açısından bu fotoğrafı görmek daha büyük yaradır.
Kadın İnsan Hakları Derneği Kurucusu Pınar İlkkaracan: Kadın kurbana karşı ciddi bir hassasiyetsizlik ve saygısızlık söz konusu. Kadını koruma yasası bir an önce uygulanmalı.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden Dr. Ayhan Akçan: Bu tip görüntüler insanları travmatize eder, acı, dehşet duygusu yarattığı için çocuk ve ergenlerde ruhsal yaralanmalara sebep olur. Çocuklarda şiddeti normal olarak algılamaya yol açar.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Bölümü’nden Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver: Deyim yerindeyse bu bir tür şiddet pornografisidir. Pornografiden kastımız da haberde yer alan ceset, kan, cinayet gibi unsurların tüm çıplaklığıyla yer almasıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.