SALİH MÜSLİM: NE DEVLET NE DE FEDERASYON!
Amberin Zaman Federal Kürdistan'ın başkenti Hewler'de bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile konuştu.
20 Temmuz 2013 Cumartesi 10:41
Suriyeli Kürtler ve El Nusra Cephesi arasında alevlenen savaş gözleri yeniden PKK’nın Suriye kolu PYD’ye çevirdi. Bir dizi Kürt kasabasında yönetimi ele geçiren PYD’nin önümüzdeki günlerde Batı Kürdistan veya Rojava’da “özerklik” ilan edeceği iddiaları Ankara’yı hareketlendirdi. Başbakan Erdoğan’ın en çok güvendiği isimlerin başında gelen AK Parti milletvekili Yalçın Akdoğan dün Star gazetesindeki kösesinde PYD’yi “ateşle oynamak” ile suçlayarak Suriye sınırındaki gelişmelerin Türkiye açısından giderek “daha farklı ulusal güvenlik sorunu oluşturmaya başladığını” savundu. ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey’nin ABD’nin Suriye’ye nokta müdahalelerde bulunabileceği haberi Ankara’dan gelen sert mesajlarla birleşince Türkiye Washington’un da desteğiyle PYD’ye karşı müdahaleye mi hazırlanıyor sorusu akıllara geldi. Ancak buna şahsin ihtimal vermiyorum. Tüm bu sıcak gelişmeleri şu sıralar Irak Kürdistan’ın başkenti Erbil’de bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ile değerlendirdik.(a.z)
Amberin Zaman: Türkiye PYD’nin tutumundan çok rahatsız. Yakında özerklik ilan edeceğiniz söyleniyor, Rojava’da neler oluyor?
Salih Müslim: Olaylar çok abartılıyor. Biz Kürtlerin yaşadığı bölgelerde geçici sivil yönetim kurmayı amaçlıyoruz. Suriye’deki savaş ortamında insanlar perişan, ağlıyorlar. Su yok, ekmek yok, gaz yok. Ekim zamanı geldi, çiftçiler tohum bulamıyorlar. Buğday olmayınca ekmek de olmuyor Savaş bitene kadar bir düzen sağlamak adına biz de diyoruz ki bir geçici yönetim kuralım. PYD iktidarı paylaşmak istemiyor deniyor. Bu doğru değil. Araplar, Yezidiler, Süryaniler olsun biz Batı Kürdistan’da bulunan tüm halklarla işbirliği yapmaya hazırız. Şu anda Erbil’deyim. Buradaki muhalif Kürt gruplarıyla müzakereler sürdürüyoruz.
Bir meclis gibi bir şey tasarlıyoruz. 30- 40 kişilik bir grup. Araplardan Kürtlerden akıllı insanlar geçici sivil yönetim kursunlar. Mesele birisi petrol ile uğraşır, birisi fırınlarla uğraşır, birisi sağlıkla. Bir kaç müdürlük kurulur. Aklımızdaki olan bu.
Bu sivil yönetim nasıl seçilecek?
Erbil’de diğer Suriyeli Kürt gruplarıyla bir aydan beri görüşüyorum. Bunu tartışıyoruz. İkna etmeye uğraşıyorum. Onlar oturacak düşünecek, karar verecekler. Kimileri “olmaz” diyor, kimileri “evet” diyor. Bakalım.
Suriyeli Kürt partileri uzun zamandır biraraya getirmeye çabalayan Mesut Barzani bu sürece dâhil mi?
Biz sadece kendisine bilgilendirdik o kadar. Ama katkılarından elbette memnun kalırız.
Mayıs ayında Barzani’ye yakın onlarca kişiyi gözaltına almanızdan kaynaklanan kriz sürüyor. Sınır kapısı hâlâ kapalı...
Evet, bu sorunu aşmaya çalışıyoruz. Umarım aşılır.
Mayıs ayında Kahire’de Türk heyetiyle biraraya geldiniz. Türkiye ile temaslarınız ilk kez resmî ağızlar tarafından teyit edildi. Buzlar erimeye başladı. Ama “halk meclisi” kurup “demokratik özerklik” ilan edeceğiniz yönündeki açıklamalarınız ipleri yeniden gerdi...
Bir kere burada yanlış anlaşılma var. Demokratik özerklik sistemi bizim projemiz gerçekten. Ama biz bunu şimdi tümünü değil sadece bir parçasını kuruyoruz. Bu projemizi ilerisi için düşünüyoruz. Savaş bittiğinde Suriye’nin tüm unsurları bunu kabul ederse ancak o zaman geçerli olur, yoksa herhangi bir dayatma içerisinde değiliz Olmayız. Bir kurucu meclisten söz ediyoruz. Bunlar altı ay içerisinde bir seçime giderler. Az çok herkesin katılacağı bir seçim olur ve akabinde geçici bir yönetim kurulur. Ama savaş bittiğinde kendini feshedecek. Olağanüstü bir durum var şu anda. Vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için bir geçici sivil idareden söz ediyoruz.
Bu projenizi Türk yetkilileriyle paylaştınız mı?
Hayır.
Kahire’de ne konuştunuz pekâlâ?
Karşılıklı iyi niyet filan. Bu projeyi hiç düşünmüyorduk. Aklımızdan dahi geçmiyordu. Şimdi bunu Türk tarafıyla konuşmaya hazırız. Eğer Türkler isterse. Kahire’ye gelen heyetle sınır güvenliği meselelerini, insani yardım nasıl gidecek, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile ilişkiler nasıl olacak bunları konuştuk. Biliyorsunuz Türkiye ÖSO’yu destekliyor.
Konuşmalar neden kesildi?
Kim dedi kesildi diye.
Son görüşmemizde öyle demiştiniz.
Kendimi yanlış ifade ettim. Kesilmedi de, devam etmedi de. Birbirimize söz vermedik ne zaman tekrar oturacağız. Onlardan teklif gelirse yine oturur konuşuruz. Şu an çatıştığımız cihatçı gruplar bizim bölgemizde İslam emirlikleri kurmak istiyorlar. Şeriat düzeni getirmek istiyorlar. Süryanileri vahşice öldürüyorlar. Videoları görmüşünüzdür. Şimdi de bize saldırıyorlar.
Batı, ABD size yardım ederse siz bu Selefi güçlere karşı işbirliği yapmaya hazır mısınız?
Biz hiçbir zaman kiralık asker olmadık. Biz zaten o gruplarla savaşıyoruz. Amerika istediği için değil. Toplumumuz onları kabul etmediği için. Bunlar bizim toplumumuzu bozmak istiyor. Laik olduğu için, çeşitli dinler mezhepler olduğu için. Mesela Yezidiler gibi. Ama ABD, Türkiye ve diğer Batılı ülkeler Suriye’de demokrasi ve laiklik istiyorlarsa bizi desteklemeleri lazım. Biz Amerikalı yetkililerle görüşmek istiyoruz mesela ama kabul etmiyorlar.
Türkiye’nin El Nusra’yı desteklediğini iddia ediyordunuz.
Şu an açıkta öyle bir şey yok. Ama bazı sınır kapıları hâlâ onların denetiminde. Mesela Akçakale ve Kırkarmış sınır kapısı. Türkiye bundan memnun. Ve mesela geçtiğimiz günlerde Serekaniye’deki (Resulayn) çatışmalarda Türk tarafından havan topları atıldı, niye atılıyor? Türk basınına göre Türk tarafında beş kişi yaralanmış bir kişi şehit düşmüş. Türkiye’ye seken mermiler onlar (Nusracılar) tarafından geldi. Ama Türkiye havan topları onlara değil YPG mevzilerine (PYD’nin silahlı kolu) atıldı. Nusra mevzilerine atılsaydı insan bir şey demezdi.
Ama Türkiye Nusra’yı artık açıktan desteklemiyor dediniz. Burada bir çelişki yok mu?
Serekaniye’de daha önceki çatışmalarda biz biliyoruz ki mesela orada (Türk tarafında) bir lokanta bunlara günde 1500 kişilik yemek gönderiyordu, ambülâns, her şey gönderiliyordu. Ama şimdi o durumlar yok. Açıktan yardım yok.
El Nusra konusunda Türkiye’yi ikaz eden Amerika’nın bir etkisi olabilir mi?
ABD onları terörist ilan etmiş. Artık Türkiye kendi tedbirini mi alıyor? Bilemem. Ama Serekaniye’deki son çatışmalarda YPG onların karargâhına girmiş ve orada üç Türk insanın kimliği bulunmuş. Onların elemanları mı? Öldüler mi kaldılar mı, bilmiyorum. Bunlar iki şekilde katılmış olabilirler. Türk yetkililerden gizli olarak. O hâlde Nusra’nın Türkiye içinde faaliyeti var ve bu faaliyete göz yumuluyor. Ya da Türkiye’nin bilgisi dâhilinde katılıyorlar. Bu da başka bir sorun. Bunları Türkiye’nin araştırması gerekiyor. Şunun da mutlaka iyi anlaşılması gerekiyor. Serekaniye ile Türkiye arasında ki sınır kapısı sivil güçlerin elinde. Orada bir halk komitesi kuruldu. Onlar yönetiyor. Orada YPG yok. PYD yok.
Türkiye ile tam olarak nasıl bir işbirliği teklif ediyorsunuz?
Vallahi birbirimize doğru dürüst selam veremiyorsak nasıl olacak? Muhakkak böyle bir şey olması gerekiyor. Geçen ay Gaziantep valisine bir heyet gönderdik. İnsani bir misyon için. Bizim Kobani ve Afrin bölgelerimiz var. Bunlar şu anda cihatçı grupların kuşatması atlında. Mesela burada Türkiye ile mevcut sınır kapıları açılabilir. Bin bir zorluk içinde yaşam savaşı veren sivil halk rahatlatılabilir. Bunları konuştuk Ama maalesef biz yanlış anlaşıldığımız için, “bakın Kürtler ayrılacak” gibi abartılı haberler yayıldığı için Türk tarafıyla güven sorununu aşamıyoruz. Biz ayrılmak istemiyoruz. Kesinlikle böyle bir şey yok. Kuzey Irak’taki gibi federal yapı da kesinlikle talep etmiyoruz. Suriye’nin bir parçası olarak demokratik özerklik üzerinde anlaşmak istiyoruz. Kendi bölgelerimizde kendimizi yönetmek istiyoruz. Tasarladığımız geçici yönetim de halkın hayatını bu kaos ortamında daha güvenilir kılmak için. Bakın Ramazan ayında buz kalıplarının fiyatları uçmuş gitmiş. Kimse alamıyor. Suriye’ye milyarlarca dolar yardım akıyor ama hepsi silaha gidiyor. Kimse Kürtlere bir kuruş yardım etmiyor. İnsanlar neden Irak Kürdistan’ına kaçıyor. Yüz bin kişi den fazla kaçtı. Burada iş imkânları sağlansa neden kaçsınlar.
Türkiye’den YPG’ye katılımlar olduğu iddia ediliyor. Türkiye’deki barış sürecinin yavaşlaması ile Ankara’nın PYD’ye karşı yeniden sertleşme arasında bağ kuruluyor...
Kesinlikle böyle bir şey sözkonusu değil. Ne PKK’den ne de başka yerden YPG’ye herhangi bir katılım oldu. Barış sürecinin biz de devam etmesini gönülden istiyoruz. Ama Suriye’deki Kürtlere düşman gözüyle bakılırsa Türkiye’deki Kürtlerle nasıl barış olur? Hepimiz aynı halkız neticede. Biz Türkiye ile dost olmak istiyoruz. Birlikte barış ve huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Sizce Esad kazanacak mı?
Hayır efendim. Bilime ters düşer. Bu kadar halka saldıran tankıyla topuyla öldüren kazanacak tekrar yerleşecek. İmkânsızdır bu. Tek çözüm yolu müzakereler. Ve bu müzakerelerde tüm kesimlerin temsil edilmesi gerekiyor. Muhalifler de Kürtler de, İran da Hizbullah da, Lübnan da Katar da, Suudi Arabistan da Türkiye de. Tek bir taraf dışarıda kalırsa çözüm olmayacak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.